HAFTANIN İÇİNDEN Küçük, basit şeyler.. "Bu hafta aldığım mektuplardan birini okudum, evir- dim, çevirdim. Götürdüm, İsmet Paşaya verdim. Kısa, samimi, yaşlıca ve çelebi bir kimse tarafından yazıldığı belli bir mektuptu, bu. İstanbuldan gönderil- mişti. İşte, mektup: "Beyefendi oğlum, Halk Partisi mensupları namına, ben de bu partiden olmam münasebetiyle ve partinin yararına olmak üze- re Şu saat meselesinin ayarlanmasının teminini bilhas- sa rica ederiz. Saygılarımızla. Istanbul Halük Tezer" Böyle mektupları çok alırım. Elimden bir şey ge mediği için de üzülür, kendi kendimi yer dururum ra, aklı başında kimselere söylemeye lüzum ekti Ki öyle feraset erbabının propaganda ettiği gibi memle- keti "Damat bey" idare etmez. Benim bütün düşün- celerim, benim bütün görüşlerim, benim bütün fikirle- rim, benim neyi beğenip neyi beğenmediğim ve neyi doğru bulup neyi doğru bulmadığım bu mecmuanın sü- tunlarındadır. Yıllardır, her gazeteci gibi yazarım. Ya- zarım ve orada biter. Kulak veren çıkarsa ne âlâ. Çık- mazsa, bu, herkesin kendi bileceği istir. Buna rağmen şimdi yapılandan da yapılmayandan da -tabii yapıla- nın fenasından ve yapılmayanın iyisinden- beni sorum- lu görmek isteyen çok olur. Bazan, gerçek kudret sa- hipleriyle görüşüyoruz Va onlara "M. B. K. devrinde- ki İsmet Paşanın ve C. H. P. nin haline döndüm" di- yorum. Adamlar yapar, ye İsmet Paşanın ve CH. P. nin sırtına yüklenirdi. İsmet Paşaile C. H. P. ne de, M. B. K. idarecileri hakkında "İnsan bu küçük, basit şeyleri nasıl olur da' görmez; yapılır iş midir bu" diye söylenmek düşerdi. Galiba iktidar, insanları bu küçük, basit şeyleri görmez hale getiriyor! Herkes farkında: Gene aylar var ki, memlekette hava bozuldu. İsmet Paşanın ve Halk Partisinin, son- bahardan bu yana yeniden prestij kaybetmeye başla- rını hissetmemek imkânsız. .Onlar prestij kay- bediyorlar da, bunu kazanan biri mi var? Keşke! Sa- dece bir karamsarlık, her tarafı kaplamış halde. 'Hal- buki Türkiye şu anda, her şeyden çok bir aydınlık Tu- ba, ümide ve şevke, aşka muhtaç. un bir belirli sebebi olsa, insanın içi yanmaya- cak. Belirli sebepleri hem düzeltmek kabildir, hem de tesirleri o belirliliğin hududu içinde kalır. Bugünkü eğil. Tadsızlık, havada. Havada olduğu içkidir ki neyi sararsa ona zarar veriyor. (İnsanlar vardır, neyi tutsalar altın ederler. Bu, yaratmaya mu- vaffak oldukları havanın sonucudur. yn başından izimkiler altını tutsalar bakır O İnsaf ile düşünmek lâzım gelirse İsmet am ge- MetinTOKER çenlerde söylediği "Ben bugunkü dununa ancak dört beş aenede gelebiliriz sanıyordum. İhtilâllerden sonra intikal devreleri, öyle pek kısa sürmez" lâfına hak ver- memek kabil değildir. Gerçekten hiç bir ucun bir “İkinci İhtilâl" yapmaya kalkması artık banla konusu sayılmıyor. Geçen yıl, istikrarsızlığın sebebi buydu. O ortam kalktı. Ama, huzursuzluk dağılmadı. Nedenin cevabı, sanırım, Halük Tezerin benim e- limden bir şeyin geleceğini zannederek bana yazdığı mektubun satırları içkide bulunuyor. Büyük işlerde elinden geleni yapan Hükümet, İsmet Paşa küçük, basit işlerde inanılmaz derecede beceriksiz, meharet- siz. Memleketteki havayı ise büyük işler değil, küçük İşler yaratıyor. Kış ortasında yaz saati! Hey .. Istanbul gibi mesafelerin büyük olduğu bir şehirde yüzbinler ve yüzbinlerle insan her sabah bu Hüküme- te, bu İktidara, bu Başbakana söylenmekle -kullanıla- bilecek tâbirlerin en hafifi budur- gününe başlıyor. A- kıl mıdır, bu! Olacak iş midir, bu! Çoluk çocuk karan- lıkta, soğukta yollara dökülecek, sonra "Allah razı ol- sun" diyecek ve geçmişi aramayacak.. Geçmişi arayın- ca da ona, "Vay, kuyruk!" denecek. Şu yollara bir bakın. Şehir yollarına bakın, kar: yollarına bakın.. Ortasında bir yeri köstebek Sürümü dönmemiş on metrelik sokak kaldıysa, öpüp başınıza koyun. Bunun sebebinin, giden müsrif, gösterişçi, göz cilâcısı idare olduğu muhakkak. Dök asfaltı, geçir üs- tünden silindiri, oldu sana yol! Ama şimdi o yollara bakan, o yollardan geçen bunu düşünüyor mu sanılır? Kör ölmüş ve badem gözlü olmuştur. Yapsana bir program, yolların niçin bu halde bulunduğunu bir gü- zel anlatsana ve kollarını sıvayıp çöküntülerin tamiri- ne girişsene.. Bu da mı para. bu da mı pul? Hayır. Sa- dece, küçük, basit şeyleri düşünen bir kimsenin, halkı bilen, halkı anlayan bir ekibin bulunmaması. ükü- mettte böyle, C. H. P. nde böyle.. Büyük İşler! Bütün merak büyük işlerde.; Aylar var, kanunlar ya Bakanlıklarda, ya Başba- kanlıkta, ya Mecliste bekliyor. Bu hafta, yandaki sü- tunlarda bunlara dair bir yazı bulacaksınız. Hangi ka- nunlar? a değiştirecek kanunlar.. Başta, İcra ve İflâs sormaz, kimse ilgilenmez. Ama sıra ifa geldi mi. rejim tartışmalarına geldi mi, yük- sek politikaya geldi mi Bakan bülbüldür, Başbakan bülbüldür, milletvekili ve senatör bülbüldür, gazete ya- zarı bülbüldür. İsmet Paşa muhalefetteyken söyler- di, hani. fedakârlık halktan pek âlâ. halk ikna edile- rek istenilebilirdi? Hangi ikna? Herkes birbirinden habersiz. Çingene çalıyor, kürt oynuyor Ah sayın Halük Tezer, ben sizden dertliyim. Üs- telik, bunları yakından görüyorum. Elimden gelen, söy- lemekten ibaret. Söylüy orum. Bu, sabahın karanlığın- da yola dökülenler için, sizin için bir teselli olabilirse, olsun! AKİS/7