171 milyon aşılmış olunacaktır. Güçlükler 1963 plânını bekleyen, geçen yılki kadar olmasa bile bazı müşküller mevcuttur. Plâncıları bilhassa, Poli- tikacıları güçlüklerin en Önemlisi sa- yılan "Halkoyunun sabırsızlığı" ür- kütmektedir. Zira 1963 plânının tat- bikatından beklenenlerin büyük bir kısmı hemen o yılın sonunda Terim olarak elle tutulacak hale gelmeye- çektir. Buna karşılık plânın tatbika- tıyla ilgili sıkıntının ve, fert başına düşecek fedakârlığın etkisi yılın or- tasında kendisini hissettirecektir. Plâ- nı bir sihirli değnek şeklinde kabul edenlerin veya böyle kabul etmeyi politikaları icabı sayanların bu ko- nudaki vaveylası korkulu rüyalardan birincisidir. Buna karşılık 1963 plânının ümit verici yönü bir kaç noktada kendini hissettirmiştir. (Bunların başında, büyük kazanç olarak rejim emniye- tinin teessüs etmiş olması gelmekte- dir. İç ve dış kaynaklar üzerinle ye- ni bir araştırma devrine geçilmiştir. Bütün bunların yanında dış yardım- larda gözle görülür bir istikrar sağ- lanmıştır. ve Ötesi çok zorlukların da bertaraf edilme- sinin lüzumla bulunduğu 1962 Geçiş Programlarımız tatbikatının gözden geçirilmesi sırasında meydana çık- mıştır, Son kısımda yazar "Vazifeleri- miz"! sayıyor. Bunların başında güçlüklerden yılmamak, güçlükler karşısında ümitsizliğe kapılmamak vardır. uvaffak olmak için şah- si ve siyasi endişelerden uzaklaşma- mız lâzımdır. Demagoji her zaman ve her meselede yapılabilir. Asıl o- lan, memleket menfaatleri muvace- hesinde buna tenezzül etmemektir. Halbuki, bugün ne yapıyoruz? Yazar bunun da cevabını samimiyet- le, açıklıkla veriyor: "Esefle söylemek mecburiyetin- deyim ki biz, bu kadar önemli me- seleler içinde, dâvalarımıza hal tarzları ararken, hâlâ, paliatif, ida- re! maslahatçı, karar verme imkâ- nndan mahrum bir politikanın, do- lambaçlı yollarında yuvarlanıp git- Kulağa Küpe Okumanız yok mu ? Bir takım A. P. silâhşörleri, Milliyet o Gazetesinde o "Bu haliyle A, P. nin iktidarı alma- sına asla imkân yoktur. Mem- leketin osağlam kuvvetlerinin eli armut devirmiyor" diye ya- zıldığı için pek galeyana gel- mişler. A bunda kızacak ne var ! Bunu Türkiyede, sizinle arabasını size bağlamış bir ta- kımdan başka herkes biliyor. Yok, merak ettiğini» bunun sebebi ise , açın bir gazeteyi o- n: P. Genel Başkanı ve A. P. erkânı Kayseriye gi” derek vatana hıyanet suçundan hükümlü müebbet mahküm Ce- lâl Bayarı âlâyı vâlâ ile ziya- ret ettiler" Bu hep, böyle olacak aslan- lar! Buluşmak istediniz mi, gi- deceksiniz onun yanına.. mekten ileri bir adım alamamakta- yız. | Memleketimizde herkes, bu ha- kikatleri gördüğünü ve bu teşhisleri yapmakta olduğunu iddia etmekte- dir. Ama, söylenilenlerle tatbike ko- nulan usuller birbirine uymamakta- dır. Bu yolda yürümekte israr et- tiğimiz müddetçe, dağınık çabalar- dan müsbet sonuçlar beklemek, kendimizi avutmaktan başka bir mâna taşımayacaktır." Bu yasının yazarı Ekrem Ali- candır. Ekrem Alican, İkinci Koa- lisyon Hükümetinin Başbakan Yar- dımcısıdır. Yani, sorumluluk mev- kilerinin 2 numaralısını işgal et- mektedir. Bu, "Asıl Meselemizin ne oldu- ğunu daha iyi ortaya koyuyor. Bir hükümet durumu bilmez, tedbirleri bilmez, şartları- bilmez. Mensupları hayal âlemi içindedirler. Başka sev- dalar peşinde koşulmaktadır. Bu hü- kümet, dertlere elbette bir çare bu- YURTTA OLUP BİTENLER Trafik Dertli Irm. Önceki haftanın sonlarında sayıları yüzü asan bir minibüsçüler top- luluğu İçişleri Bakanlığını terkeder- ken son derece sevinçliydiler. Bir yılık uğraşmalarının, didinmelerinin semeresini nihayet alabileceklerdi. Bakan Hıfzı Oğuz Bekata kendileri- ni dinlemiş ve: “— Dertlerinizi anlıyorum. İcap e- derse Valiyle de konuşup meseleye mutlaka bir hal çaresi bulmağa çalı- e demişti. Topluli derdi, şehir içinde dolmuş yapabilmek için bir türlü ruhsat alamamalarıydı. Minibüsçü- ler Bekatanın tavsiyesine uyarak he- men bir dilekçeyle Bakanlığa müra- caat ettiler. Dilekçe buradan süratla Belediye Umumi Evrak Müdürlüğü- ne, oradan da Köycülük Bürosuna havale edildi. Ancak işin bundan sonraki kısmı bir türlü ilerlemedi. Bu dilekçe de ötekilerin akıbetine uğ- rayarak tozlu masaların üzerinde u* yuklamağa terkedildi. Başkentteki vasıta sıkıntısı ve dolmuş duraklarında uzanan kuyruk- lamaz. Ama her şey gösteriyor ki, vaziyet böyle değil. O halde? O hal- de, niçin "dağınık çabalar" bir ba- şıboşluk havasını sürdürüp gidiyor? Siyaset adamlarının bir işi yapma- ları için "hükümet oldukları Z2a- man"dan başka bir zaman var mi- dır? İşte, Hükümettrler. İcra or- ganı ellerinde bulunuyor. Başbakan ve iki yardımcısı partilerinin lider- leridir. Her şeyi doğru görüyorlar. Sonra? Sonra, gazetelere gerçeklen dört başı mamur, her bir satırı doğ- ru makaleler yazıyorlar. O kadar! İnsan ister istemez, o nefis ma- kalenin su paragrafını hatırlıyor: “Memleketimizde herkes bu haki- katleri gördüğünü ve bu teşhisleri yapmakta olduğunu iddia etmekte- dir. Ama, söylenilenlerle tatbike ko- nulan usuller birbirine uymamakta İşte, "Asıl Meselemiz". AKİS/15