Hadiselere Bakış Plân ne zaman tabu olur Plân, bugün dünyada mevcut iki tarz toplumda iki mâna taşıyor. Demir Perdenin gerisinde, hazırlı- yorsun ve tabu oluyor. Demir Per- denin bu yanında hazırlıyorsun, ü- zerinde münakaşa açıyorsun, her- kes fikrini söylüyor, sonra Parla- mentoya sunuyorsun, milletin tem- silcileri oOtarafından benimsenince tabu ilân ediyorsun. Bizde, belki bu hususiyet (o bilinmediğinden, o belki fazla sabırsızlığımızdan, belki poli- tikacılara itimatsızlığımızdan, ama mutlaka biraz da başı külâhlıların tahrikiyle bu demokratik usül ya- dırganmış bulunuyor. Buna, sebep olarak, bazı politikacıların kendi a- ralarındaki rekabeti de katmak ka- bildir. Önce, bir noktayı dikkate al- mak lâzımdır. Devlet Plânlama Teş- kilâtı siyasi kuvvetin üstünde değil, altındadır, emrindedir. Bütün de- mokratik memleketlerde, müşavir hüviyeti taşıyan teknik teşekküller edilecek bir topluluğun -buna, Parlamento da dahildir- Ba- tı sisteminde yeri yoktur. Batı sis- teminde memleketleri idare etmek yetkisi siyasi kuvvetindir. Bir ekip ilmin ve tekniğin sesini dinler, mü tehassıslara saygı oduyar, ihtisas birinci plânda tutar, O ekip, başarı lı hükümet, başarılı iktidar olur Bir başka ekip "her şeyi en iyi ben bilirim" der, kendi başına buyruk o- lur hiç bir tavsiyeyi kaale almaz kayaya çarpar, ba- başarısız iktidar ohm il hiç karış- masınlar, bizi ilim adamları yönet- denmez., Politikacı ilim a- damından faydalanır. O kadar. O nun ötesinde, başka sistemlerin rüz gârları yelkenleri doldurur, Türk/yenin 15 yıllık kaderini ya- kından alâkadar eden Plân üzerinde bugün çalışılıyor. o Şimdi faaliyet mütehassıslarla yüksek kademede politikacıların müşterek çalışma devresidir. Bu devrede elbette tar- ne var? Mütehassıs görüşünü söv ler, politikacı düşündüğünü anlatır O seviye, mahalle kahvesi seviyeli olmadığına göre bu insanlar konuşa konuşa anlaşırlar. o Anlaşmazlarsa da, herkes vaziyetini muhafaza eder ve bir üst dereceye geçilir. Yanı Hükümet Plânı o muhalefet şerhle riyle devralır, kendi hükmünü ve- AKİS, 6 AĞUSTOS 1962 rir, benimseyip tatbik edeceği şek- liyle o Meclise sunar. Geri kalanı, Meclisin bileceği iştir. Yoksa, mü- tehassısların "dediğim dedik" leriy- le politikacıların "dediğim dedik" leri arasında bir fark düşünülemez İkisi de, bizim seçtiğimiz sistemin karşısındaki usullerdir. Kaldı ki, bizim Plânda böyle bit çatışma da olacağa benzememekte- dir. Bir defa, kalkınma hızı olarak yüzde 7 herkes tarafından kabul e dilmektedir. Hız yüzde 7 olarak ka- bul edilince, plânın finansmanı İçin gereken meblağ Milli Gelir muvace- ortaya çıkmaktadır. Ece, finansmanının o plafonu Demek, iç finansmanın sağlanması yolu bir ihtilâf konusu olarak ortaya çıkmaktadır. Şu de- miş ki: "Bunun için yeni vergi lâ- diğinde, bizler de curcunaya katı- lacağız. Biz de tenkitlerimizi yapa- cağız, düşündüklerimizi cağız. Plân tasarısı niçin özel sek- töre ve işçi, esnaf teşekküllerine de gösterilecektir? Tabii, bunun için.. Şimdi, politikacı kendi sesini duyu- luyor diye "Plân elden gidiyor" fer- yadını yükseltirsek özel sektörden, işçi veya esnaf teşekküllerinden ge- lebilecek ve bize hiç sempatik gö- rünmeyecek aksi tezlere nasıl ta- zenesinin icaplarını hesaplayarak karar alırlar. Bunlar, alışmamız ge- reken usullerdir- Kaldı ki, bugünkü çalışmaların hangi hava içinde cere- Devlet Plânlama Dairesi Kâbe mi zım." Öteki demiş ki: "Hayır, bunu lüzum yok.." Bir başkası demiş ki: 'Yeni vergi değil ama, reform şart'." Böyle bir tartışma dahi ya- -ılmayacak ve bir fikir söylenir söylenilmez kıyamet koparılacak olduktan sonra açık tartışmanın faydasını izah eder misiniz? Plânların milletler tarafında asıl, ne zaman benimsenebileceği konusunda müşavir Tinbergen'in bir sözü üzerine tartışma yapılmış tı. Milletler, plânları böyle benim derler. Şimdi bırakalım, müteha- sısı ve yüksek kademedeki politika cısı en büyük rahatlık içinde kendi kozlarını paylaşsınlar. Bütün fikir ler söylendikten ve bütün görüşle belli olduktan sonradır ki mutaba kat bir mâna, bir. kıymet ifade li- der. Plân umumi efkârın önüne gel- bu? yan ettiğini ve Hükümetin başın- daki zatın Plân, Plânlama Teşkilâ- tı, Mütehassıs Fikri konusundaki temayülünü, inancını bilenler kopa- rılan yaygaraya bıyık altından gül- mektedirler. Hem Allahaşkına, İhtilâlden son- ra genç ihtilâlciler, işin başında, bütün yetkileri bilim adamları"na devetmişler, bir ara onların her sözünü tanrı kelâmı sayma yolunu tutmuşlardı. Sonra ne oldu? Başarılı plânlar bilgili mütehas- sıslarla iyi niyetli, memleketin ger- ek şartlarını bilen politikacılar ta- --fındantam bir fikir birliğine va- rılarak yapılan plânlardır. Hiç kimse korkmasın. Plânın biç bir yere gittiği yok. Bir defa, ete- ğine İsmet Paşa yapışmış. Bırakır mı,