leri yanında gürültüye gideceğini, er- tesi günü yaylım ateşine kendisi de- vam ederse daha iyi olacağını bildir- mişti. Onun için Özekin konuşması pek dikkatli takip edilmedi. Özek: "— Bazı ifşaatlarım da olacak" diye başlayınca ileri bir noktaya tek- lif edildi. İrticalen konuşan Özekin sözlerinin muhasebesi Gümüşpala a- leyhtarlığı ve kendi istifasının iza- hından ibaret kaldı. Bu arada pek müphem bir şekilde eski M. B. K. üye- lerinden 10 - 15 kişinin D. P. enkazı ü- zerine bir parti kurma fikrinin şahit- lerinden biri olduğunu da ifade etti. Gazeteciler "isim söyleyin, isim söy- leyin" dedilerse de Özek bu sırrı sak- liyacağını, ilerde gerekirse koz ola- rak kullanacağım bildirdi. Özek da- ha sonra A. P. ve onun idarecileri hakkındaki hükmünü ciddi bir yargıç pozu içinde tefhim etti: "— Bugün A. P. nin sevk ve ida- resini ellerinde bulunduranlar | maralı Atatürk düşmanıdırlar ve o- nun yaptığı inkılapların da düşmanı- rlar zek daha sonra misallerle A.P. ırkçı ekalliyetin faaliyetlerin» den ve onların samimiyetsiz insanlar olduklarından bahsetti. Tevetoğlu i- çin: "— Bir Tevetoğlu vardır. Güya. dindar geçinir. Bir kongrede ezan o- kunurken konuşmasını kesti. Niçin kestin diye sorunca da su cevabı ver- di: Ezan okunurken konuşmaya de- vam edersem, bizi dinsiz zannederler. İşte bunların samimiyeti" dedi. Gazeteciler misali pek sevdiler ve gülüştüler. Suyun altı partideki bu mahalle kavgası, o se- bepsiz değildir. A. P. yi şimdi, i ki grup ele geçirmeye çalışmakta- dır. Gümüşpalanın etrafında toplan- mış bir takım ırkçı, Türkeşin büyük rüyasını gerçekleştirme sevdasında- dır: 27 Mayıs ile eski D. P. yi bir yastıkta başbaşa getirmek! Türkeşçi- lerin karşısına bu yüzden nasıl 14'le- rin bir grubu dikilmişse, oyun açıkla- nınca A. P. lilerin bir kısmı da ırkçı ekalliyete karsı cephe almıştır. Aslın- da ırkçılar, C. H. P. ye ne kadar hınç duyuyorlarsa D. P. ye de aynı hıncı duymaktadırlar. Fakat, D. P. yi bası- nı kestikleri bir gövde saymakta ve o- nunla kızıl elmaya ulaşacaklarım ha- yal etmektedirler. Buna mukabil, ta- biatları Türkeşle değil şeytanla bile -bedeli ödenmek şartıyla- uyuşmaya müsait öteki A. P. li zümre, eski De- mokratların İhtilalin Kudretli Alba- yına karşı besledikleri allerjijden ha- berdar oldukları için o izdivacı müm- kün görmemekte, bu sayede kendile- rine bir şans geldiğini hesaplamak- AKİS, 6 AĞUSTOS 1962 Osman Kibar Çok atlı adam tadırlar. Yoksa ortada ne bir fikir, ne bir inanç, ne bir ideal vardır. Mesele, hâlâ, D. P. nin kirli mirasını paylaşma dâvasıdır. Nitekim, bu mahalle kavgasının dışına çıkmağa her teşebbüsünde, iki tarafın liderleri de yüksek seviyelerini göstermekte gecikmemektedirler. A- paydın Yatağan ilçe kongresinde ca- kah cakalı "Yeter! Söz milletindir.." diye bağırdıktan sonra "milletin nasıl bir başvekil istediği" sualini söyle ce- vaplandırdı: "— Başvekil bugün bir baraj, ya- rın bir santral açmalıdır!" Söz, bütün Türkiyeyi kahkahalarla güldürdü. Ama, öteki hizibin âllâmeleri A- paydından geri olmadıklarını süratle belli ettiler. Biri, şöyle buyurdu: — Bune biçim hükümettir! Ver- gi alıyor.. Sen adam ol da. vergi ala- cağına dışardan yardım temin et!" Bitirdiğimiz hafta Türkiye o me- selelerle meşgulken, A.P. işte bu me- seleyle meşguldür. 14'ler Takkenin altındaki Haftanın başında Brükselde, Or- han Kabibayın evindeki o telefon uzun uzun öttüğünde, salonda bulu- nan iri, yakışıklı, güler yüzlü bir gen- cin ağzı kulaklarına varıyordu. Te- lefona uzanan İrfan Solmazer, haki- YURTTA OLUP BİTENLER katen halinden pek memnun görürü yor, dudaklarındaki geniş tebessüm bir türlü yok olmuyordu. Arayan. A karada yayınlanan Ur akşam gaze- tesiydi. Ekspres gazetesi sorumlula- rı, karşılarına çıkan Solmazere: "— Durum nedir, bir karara vaa- diniz mı?" diye sordular. Solmazer neşeyle: "— Çok, ama çokiyi.. Böyle ol- ması hem bizim, hem memleketin le- hine.. 22.30 da bir tebliğ yayınlıyaca- gız. Orhan, arkadaşlarla beraber te- ligi hazırlıyor" diye cevap verdi. Henüz varılan kararı bilmedi lerinden başkentli gazeteciler, Sol- maz bu memnuniyetine bir mal veremediler. Ama bir müddet son hazırlanan tebliğe muttali olun durumu kavradılar ve İhtilâl sırası dayakından tanıdıkları mütevazi yüz- başının memnuniyetininmanasıman- ladılar. O gün tam dokuzbuçuk saat sü- ren toplantıdan sonra, şimdiye kadar suyunaltında oynanan oyun suyun yü- züne çıkmış ve 14 ihtilalci iki gruba ayrılmıştır. Gruplardan birinde O han Kabibay ve 9 arkadaşı, diğerini ise Alpaslan Türkeş ve iki kişi yer almaktadır. Geri kalan iki kişi ise or- tadadır, henüz belirli bir karara va- ramamışlardır. Dokuzbuçuk saatlik toplantı Or- han Kabibayın evinde yapıldı. 14'ler den Muzaffer Özdağ ile Mustafa Kap- lan toplantıda hazır değildiler. Öz- dağ bütün ısrarlara rağmen katılma- yıreddetmiş, Kaplan ise hastalığı do- layısıyla Brüksele gelememişti. Kabibay ve Erkanlının önderlik ettiği grup ile Alpaslan Türkeşin fik- rini benimseyen iki kişinin çekişme- si halinde geçen toplantı safha saf- ha hızlandı, fikirler safha safha da ha açık belirdi ve incelen ip, sonunda kopuverdi. Türkeş, Brükselde toplanmaya karar veren ve hareket hatlarınıtan- zim edecek olan 14 ihtilâlcinin topla tısına üç gün kadar geç geldi. Emel Albay Yeni Delhiden önce Tokyo geçti, Özdağ ile konuştu, bütün ısrar- larma rağmen genç emekli yüzbaşı toplantıya katılmağa ikna edeme Muzaffer Özdağ politikaya atılmaya cağını, Türkiyeye döndükten sonra mi çalışmalar yapmağa kararlı oldu- gunu, Üniversiteye intisap etmek is- tediğini belirtti. Hukuk tahsili yap- mış olan Özdağ, dışarıdaki vazife bittikten sonra akademik kariyeri be- nımsemey inde asis- tan olrak hayatını idame ettirmeyi düşünüyordu. Başkentte bulunan ya- kınlarına yazdığı mektuplarda bu açıkça belirtmişti. Brükseldeki toplantının başına