16 Temmuz 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 32

16 Temmuz 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 32
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CE Mİ YET Gördünüz mü, Metin Tokere çalım satayım derken sevimli Doğan Na- dinin başına gelenleri!.. Metin Toker, dış âlemin bizi nasıl gördüğünü an- latırken İngilterenin en çok satan ga- zetesinin sahibinin oğlu -ve gazetenin dış editörü- ile yaptığı bir konuşma- dan bahsetmiş, adamın milletlerara- sı meselelere çok geniş vukufu oldu- gunu anlatmış, Türkiye hakkında ise "mesela bizim Doğan Nadinin veya Erol Semavinin Endonezya veya Ar- jJantin, yahut Sudan hakkında ne ka- dar bilgisi varsa, o kadar bilgisi ol- duğu"nu yazmıştı. Bunun mânası ne- dir? Bunun mânası, elbette, bazen bi- zim hayal ettiğimiz gibi oOdünyanın nazarında Türkiyenin "kâinatın en önemli konusu" olmadığını, herkesin aklının fikrinin sâdece bizde olmadı- ğını belirtmek.. Ama, nedense Doğan Nadi pek alındı. Bir burukluk, kinayeli laflar, serzeniş,. Kendisinin, küçümsendiğini mi sanmış, ne? Geçenlerde bir fık- rasına böyle başlıyordu: "Haydi, gelin de, AKİS'ci Metin Toker dostumuza Endonezya hakkında biraz malümat verelim.." Ancak, verdiği kıymetli malümat, Metin Tokeri değil ama Endonezya Elçiliğinin hışmını çekmez mi? Elçi- liğin hanım basın ataşesi -Miss A. L. Kanggldaej- almış kalemi eline, hani delik mektubunun birinci omaddesi şu : 1. Yasının muhtevasından yanlış olarak oO"beyin cerrahisi” o şeklinde tercüme oOedilen (deyimin, figüratif anlamı | "manevi harekat" (mental ooperations) olması gerektiği- ni o düşünememesini göz önünde o bu- lundurarak, bizzat yazarın dâcil bir "beyin o ameliyatına” muhtaç olduğu kanaatine o vardık. Maamafih, ancak aklıselim ve id- rak sahibi kimseler hakiki omânayı ATAÇ 3. Sayısı çıktı! Ataç Kitabevi Ankara Cad. 45 İstanbul AKİS — 396 32 çıkarabileceklerine göre kendileri bu Jesat düşünceyi taşımakta omazurdur- lar. Son maddesi ise, tam barut: 8, Kimsenin işine karışmak haftı- rımızdan o geçmesi. o Ancak, Türkiye” nin en eski ve en nüfuzlu bir gazetesi olarak ün yapmış . bir o müessesede, yasarı gibi bir kimsenin yeri olmama- lıdır. Yağmurdan kaçarken a tu- tulmak diye, işte buna derler * Buğünlerde Basın - Yayın ve Tu- rizm Bakanlığının önünden geçen- ler, şayet, gösterişli binanın ne oldu- gunu biliniyorlarsa muhakkak bir Elçiliğe' ait olduğu kanısına varıyor- lar. Zira binanın kapısında ( Elçilik kavaslarının kıyafetlerine bürünmüş bir takım müstahdem arzı endam e- diyor. Bu, yeni. Basın - Yayın ve Turizm Bakanı - kendisi eski bir hariciyeci dir- Celâl Tevfik Karasapanın Ba- sili - Yayın ve Turizm Bakanlığında yapacağını söylediği ıslahatın ilk kıs- etmiş V yakası kapalı kavas elbiselerine ben- zeyen bir kıyafet ihdas etmiştir Olan hademelere olmuştur. Zira eli sıkı idare müdürü kışın yaklaştı- ğını düşünüp elbiseleri kalın kışlık bir kumaştan yaptırmıştır. Şimdi Bakanlıkta en -fazla söyle- nen söz,. "Aman yeni Bakan yanında çalışanlara ter döktürüyor" o sözü- dür. * Kurucu Meclis üyelerinin Anaya - sanın halk oyuna sunuluşunu; yıl dönümü münasebetiyle 9 Temmuz günü Bulvar Palasta' verdikleri (oye mekte şişman, sevimli bir adam elin de kalınca bir albümle dolaşıyor ve içindeki resimlerin yanına, sahipleri ne imza attırıyordu. Şişman ' adam Devlet Baltanı Hıfz, Oğuz Be kata idi. Bekata bir ara gazetecilerin yanına geldi ve konulmağa başladı ben hatıra sakla mağa pek meraklıyımdır. Bakın bu albümde Kurucu Meclis (o üyelerinin resmi var. Herkese imzalatıyorum. İyi bir hatıra". "— Çocuklar, Sözün burasında gazetecilerden Milliyet Muhabiri Cihan Tokatlı a- tıldı ve : "— Beyefendi, siz hatıra bakı- mından pek şanslısınızdır. Bir hükü- Doğan Nadi "Al abdestini, ver pabucumu!” mette vazife aldınız. Sonra hükümet çekildi. Siz çekilmenin buruk hatıra- sını kasandınız..." Bekâta Tokatlının sözünü kesti ve kendi devam etti: vet, sonra tekrar Kabineye GİTMEMEK. sevinçli hatırasına oldum. Sonra güven oyu beklemenin heyecanını geçirdim. Cidden şanslı- yım" dedi ve gene imza toplamağa koyuldu. Bulvar Palasta verilen yemekte muhakkak ki en fazla Muammer Aksoydu. gazetecilere : konuşan Aksoy bir ara — Biliyor musunuz, bu toplan- tının neyi eksik?" diye sordu ve tam o sırada yanından geçen Suphi Bay- kamı kolundan yakalayarak devam etti: " — Suphi biliyor musun bu top- antıda neyi unutmuşsun?" Baykam tertip heyetinde bulunmanın mahcu- biyeti içinde başını "hayır" makamın- da sallarken Aksoy tekrar konuştu: — Konuşma azizim," bu toplantı- nın eksiği bu; konuşmasız bir yemek tatlı olmuyor vesselâm!" ksoy açıklamasına devanı eder- ken gazeteciler kıs kıs (o gülüyorlar- dı AKİS, 16 TEMMUZ 1962

Bu sayıdan diğer sayfalar: