SAN A T Haberler Nasreddin Hoca Evvelki hafta Akşehirde yapılan "Nasreddin Hoca Festivali", yal nız "iyiniyet"in tek başına işe yara- madığını göstermesi bakımından ilgi çekici o Nasreddin Hocayı anmak, Hoca adına senlik düzenlemek elbette ye afinde, yararlı, gerekli bir harekettir. Ne var ki, bu yerinde, yararlı, gerekli işin üstesinden gelebilmek de, Hoca adına şenlik düzenlemeyi düşünmek- ten daha önemlidir. Nasreddin Ho- ca falan yerde doğmuş, Akşehirde yaşadıktan sonra orada ölmüş her- hangi bir kişi değildir. Hattâ, bilinen manada bir büyük adam, bir yüce adam da değildir. Nasreddin Hoca, kişioğlu olmaktan çıkmış, bütün bir ulusun birleşik zekâsı, yergi ogücü olmuştur. Bu vi üzerinde önemle durulması gere Akşehirdeki Nasreddin Hoca Der- neği, şenliği bu açıdan ele almamış- tır. Ele almadığı için de, gerçek an- lamda bir "şenlik" değil, işte o biçim bir "festival"olmuştur. Nasreddin Ho- ca gibi fantezisi alabildiğine geniş bir konuda, ilk ağızda akla gelebile- cek'ne varsa, onların bile hiç biri ya- mış, ama artık hiç bir konuda, hiç bir şekilde ciddi tek söz söyliyemiye- cek olan bir takım "eski"lere Eee tiğinden çok önem vermelerinin, on ların "keramet" sahibi öldükleri sanmalarının da a payı vardır, Şenliğin hikayes Nasreddin Hoca Şenliğine, Akşe- hir dışından, tanınmış bir hayli kimse gelmişti. Ünlü Fuat Köprülü, bir o kadar ünlü Ulunay, İbrahim Hakkı Konyalı, Halil Lütfi Dördün- cü, başta gelen şeref konuklan ara- sındaydılar! Aziz Nesin, hikayeci Me- ral Çelen, Kemal Tahir, Konya Müze- ler Müdürü Mehmet Önder, Çağrı dergisi sahibi şair Feyzi Halıcı, Kon- ya Gazeteciler Derneği Başkanı Adil Gücüyener, Cumhuriyet gazetesinden Mücahit Beşer, Akşamdan karikatü- rist Neharn Tüblek, Türk Dil Kurumu adına M. Sunullah Arısoy, Doç, Mü- bin Beken, Hayat dergisinden Ozan Sağdıç şenliğe gelenler arasındaydı. Şenliğin ilk günü, Akşehirin genç kaymakamı Ali Hasan Özerin çaba- sıyla yaptırılan Atatürk heykeli de törenle açıldı. Törende Konya Va- lisi Rebii Karatekin, 2. Ordu Komu- tanı Korgeneral Refik Tulga ve Kon- yanın önde gelen kişileri de bulundu- lar. AKİS, 2 TEMMUZ 1962 asreddin Hocayla İlgili tören Saray sinemasında yapıldı. Köprülü, Hocayı bırakıp, Wilson'a nasıl öğrettiğini, eli cebinde anlattı, naylar, Dördüncüler de hazırlıksız geldiklerini söyleyip, Akşehirin (o ye- şilinden, konukseverliğinden, her ki- şi' için rahatça söylenebilecek olan Hocanın ulu kişiliğinden söz ettiler. Üzerinde düşünülüp tartışılabilecek olan, ne söyliyeceğini önceden tasar- lamış, hazırlamış sâdece iki kişi var- dı: Aziz Nesinle Mehmet Önder... On- lar da olmasaydı, ne olurdu Tanrı bi- lir!.. Şenlik süresi içinde, festivalden çok ilgi çeken Cumhuriyetin muhata ri Mücahit Beşer oldu. Özellikle Be- matörlerin yüzdeyüz iyiniyetle, ala- bildiğine bir çabayla oynadıkları, Nasreddin Hocanın fıkralarından ya- pılmış oyun ise, sâdece onların yor- gunluğuna sebep oldu. Ne Hocaya, ne şenliğe 4 şey katabildi. Akşehirin öğretmen okulu, lisesi, kız ve erkek sanat enstitüleri, ortaokulu, ilkokulla- rı vardı. Yani bir eksiği üniverpite- siydi, ama şenlikte ne okullar, ne öğ- retmenler göründü. Akşehirin geleneklerini gösteren, folklorunu düzenli olarak belirten ciddi bir gösteri de yapılmadı. O yüz- den Silifkenin yürek kaldırıcı folklor ekibi her yerde olduğu gibi burada da geniş ve haklı bir ilgi topladı. Doç Mübin Bekenin Karamandan sonra Akşehirde de açtığı sergi, şenliğin değerli ama gereken ilgiyi toplama- yan bir köşesiydi. Bunda, duyurunun yeterince yapılmamasının payı vardı Nasreddin Hoca töreninde göle maya çalmıyor Ya bir de tutarsa... şerin sakalı çok ilgi topladı. Şenliği, olmayanları da yazmak suretiyle en iyi değerlendiren de Beşerdi. Dernek, şenlik düzenlerken Hocanın göle ma- ya çalmasını bile düşünememişti. İm- dada Beşer yetişti de, 8-10 kişilik bir misafir grubu gölün kıyısına gidip, Hocanın gazetelerde, dergilerde ya- yınlansın diye resmini çektiler! Be- şerin Akşehire gelirken yolda yaptı- gı, maya tutarsa gölden ne kadar yoğurt alınabileceğine dair hesapla- rıyla, bu yoğurtla dış borçları oöde- me esprisi de, gene Beşerin iyi yüre- ğiyle Akşehirlilere mal edildi. Sinema salonunda yapılan tören- de, ağlayan, koşuşan çocuklar, fin- dik, fıstık satanlar, bağıranlar, pat- layan gazoz kapakları arasında yapı- lan konuşmalar, şenliği gerçekten “festival” çevirmişti. Akşehirli oa- Nasreddin Hoca Kitap Sergisi ise, a dına "sergi" denmeyecek kadar za yıftı. Akşehire gidenler üzerinde en o lumlu etkiyi "Küçük Otel" yaptı. Ak şehirdeki "Küçük Otel", kişiye kü çük dilini yutturacak ölçüde temi: düzenli, rahat, ferahtı. Kimse, ora da böyle bir otelin obulunabileceğin düşünemezdi. Küçük Oteli kuran ve işleten de, Akşehirliler de göğüsleri ni gere gere bu otelle övünebilirler. Akşehirdeki Nasreddin Hoca Şen ligi, biraz tecrübesizliğin, biraz ha şöhretlere yaslanmanın kurbanı o0/- muştur. Yöneticiler, bu yıldan gere- ken dersi alırlarsa, gelecek yıl daha başarılı, daha az kusurlu bir şenlik düzenliyebilirler. Bilinmesi gereken en önemli nokta, Nasreddin Hocanı yalnız Akşehirin malı olmadığıdır. 29