Cezayirde tatzidik Müstemleke Böylece Meclis de-sorumluluk, duygu- suna sahip bulunduğunu belli etti. Memleketin başına eski komutan- larının gelmesiyle, Orduda başgöste- ren ayaklanma temayülleri sükünet buldu. Silahlı Kuvvetler, yeni hükü- metin emrinde olduklarım bildirdiler. Sivil idare yeniden normal ve meşru yerini aldı, Ordu onun hizmetine gir- di. Fakat Generali çok güçlükler bek- liyordu. Cezayir işini temizlemek la- zımdı, diğer Fransız müstemlekeleri- nin memleketin başına aynı çeşitten yeni dertler açmasına mani olmak la- zımdı, İşte, meşhur "Auto - deter- mination" ve "Decolonisation" politi- kası böyle başladı. Hükümet Başkanı denizaşırı fransız topraklanın gezdi, İngiliz Commonvwealth'ini hatırlatan bir "Communaute- Camla" proje- siyle Fransanın ve müstemlekelerinin karşısına çıktı. Bu topraklar istiklâl- isterse Camianın içinde, ya- ni Fransanın yanında kalacaktı. Gine müstesna, bütün topraklar bu hal tar- zını kabul etti. Cezayire gelince.. Orada Genera- lin 1958'den itibaren adım adım tat- bik ettiği politika, bu satırların okun- duğu sırada, I Temmuzda yapılacak referandumla nihai hedefine varacak- tır. Cezayirlilerin, referandumda is- tiklalleri lehinde ittifaka yakın ekse- riyetle vaziyet alacaklarından, şu an- da z kimse zerrece şüphe etmemek- te 22 kim vurduya gitti Bir kuvvetli şahsiyet General bu neticeyi, Elysees sarayın, da, hadiseden önce açıklamakta sakınca görmedi. Fransa Devlet Baş- kanı, kendisini yedi, sekiz yıldır gör- memiş olanların üstünde oldukça yas- lanmış ve yorulmuş olduğu hissini uyandırıyor. Herkesin tanıdığı uzun boyu ve iri burnu, hala başlıca husu- siyetleri. Az kalmış saçlarında şim- di beyazlar daha çok. Ellerini iki ya- nına açarak konuşuyor. Sesi, inandı- rıcı bir ses. Kuru mantık itibariyle, söyledikleri hep kuvvetli. Geniş halk tabakaları üzerindeki tesiri, biraz da bundan geliyor. Sonra, Fransaya kar- şı, biraz Hitlerin Almanyaya karşı olan hislerini hatırlatan adeta pato- lojik bir sevgisi var. Bu kendisini sık sık, realitelerden uzaklaştırıyor. An- cak, Hitlerin meleği Wagner olduğu halde de Gaulle'ün Descartes'a sahip bulunması, birde fransız milletiyle al- man milleti arasındaki fark iki şahsi- yete iki ayrı kader çizmiş vaziyette. General her konuşmasında Fransanın büyüklüğünden, haşmetinden, kuvvet ve kudretinden bahsediyor. Hatta, me- galomani kelimesini kullanmaya insa- nı bazen mecbur bırakacak nisbette. General kendisini bu muhteşem Fran- sanın birbakıma sembolü saydığıi- çindir ki harekelerine bir misyoner ruhu hakim oluyor. Gün geçmez ki dünya basınında General de Gaulle'e karşı bir suikast teşebbüsünden o bahsedilmesin, Ceza- yirde insanların sinekten daha kolay öldürüldüğü, Fransada bombaların saat çanı vurur gibi patlatıldığı bir devrede buna heveslilerin çok olduğu şüphesizdir. Ama General, tıpkı al- ınanların damlardan ateş ettikleri şı- rada açık jip içinde Champs E'yse- es'den indiği gibi sık sık yaptığı yurt gezilerinde bütün emniyet tedbirlerini cesaretten fazla mistik bir davranış. Nitekim, bir ingiliz ga- zetesi şöyle yazmaktan kendini ala- madı: "General de Gaulle, Üç Silah- şörlerdena biri olmadığını hatırlama- lıdır." Gerçekten, bugün kalkınmasının, refahın ve ciddi ilerlemenin en üst noktasında (bulunmasına orağmen Fransada pek çok şey Generalin şah- sıyla kaim bulunuyor. Cumhurbaşka- nı seçiminde değişiklik yaptırtmak ve onun Meclis değil, halk tarafından se- çilmesini sağlamak istediği hatırlatıl- dığında General güldü ve: — Benden sonra boşluktan değil, fazla doludan korkmalı" dedi. Cumhurbaşkanının nazarında Fran- sanın kuvveti artık, dünyanın orasın- da burasında üç renkli bayrağın dal- galanması değil. Bunu, anakronik bu- luyor. Kuvvetli Fransa, Caravelle'le- rl yapıp Amerikan uçak şirketlerine satan Fransadır. Kuvvetli Fransa, frangını dolardan daha sağlam hale getirmiş olan Fransadır. Kuvvetli Fransa, yabancılara pahalı, fransız- lara normal gelen Fransadır. General, böyle bir Fransaya dayanarak dünya politikasında ve Atlantik Camiası i- çinde daha önemli rol istiyor. Ama, bunlar arzusunun gerçekleşmesine ye- tecek faktörler midir? Her şey gösteriyor ki Avrupanın birleştirilmesi ve Atlantik Camiasının savunması Oo meselelerinde (o General, planlarında realiteye hayalden daha az yer veriyor. Bu politikanın tatbik- çisi olarak Couve de Murvllle'in şim- diye kadar karşılaştığı güçlükler, bu- nun delilidir. Fransanın idaresiyle politikası arasında bir fark nezdinde, hele Paris dışındaki or. Ama dünya politikasında böyle bir silahı yoktur Sonra, referandumlara da pek u- zun süre güvenilemeyeceğini Genera- lin kendisi 1946'nın başlarında bizzat görüp anlamıştır. AKİS, 2 TEMMUZ 1962