lükbaşının her konuda kendisinden is- tediği suali sorabileceğini bildirdi ve Millet Partisinden beklediğinin anla- yışlı ve hükümet çalışmasını akame- te uğratmayacak bir muhalefet oldu- ğunu beyan etti.. Bölükbaşı da ayni fikirde olduğunu ve teminat vereceği- ni' bildirdi. Nitekim haftanın sonunda cuma akşamı M. P. Genel Başkanı Os- man Bölükbaşı kendisiyle görüşen bir AKİS muhabirine şunları söyledi : Millet Partisi olarak yapıcı, Ti getirici ve fakat enerjik bir mu- rakıp kuvvet olarak mecliste o vazife görecek ve bu günkü Anayasa niza- mının gerçek mânada hakim olması- na çalışacağız. Sonra da, dikte, et- tirdiklerini AKİS'çiye okumasını söy- ledi ve dinledikten sonra : "— Tamam olmuş" dedi. Bulanık su avcıları Fakât, medeni münasebet havası bil- hassa A. P. içinde çöreklenmiş ırk- çı ekalliyet ve onların elindeki yayın organları tarafından torpillenmekte gecikmedi. Mülakatın ertesi günü bu organlar İnönünün Gümüşpala ve Bö- lükbaşıdan Hükümetine güven oyunu istediği haberini, fütursuz veriyorlar- dı. Bu uydurma talep tabii çeşitli tef- Bölükbaşı Başbakanlıkta Ezeli muhalif AKİS, 2 TEMMUZ 1962 A.P. nin Anatomisi Bu Halk Partisinin bir övünmesi değildir. Bu, tarafsız bir çevre- nin iddiası da değildir. Bu doğru- dan doğruya A. P. nin bir sözcüsü- nün Ziyadesiyle açık hatta saçık- bildirisidir: "Artık iyiden iyiye görülmek- tedir ki, Halk Partisi aydın bir zümreye yönelmiştir. Adalet Par- tisi de halka! Halkçıların yardım- cıları aydın bir zümre ile o zümre- nin elinde bulundurduğu teşkilât- tır. Adalet Partisininki doğrudan doğruya halktır. Dâvası, en kısa ifade ile halkın hakkını korumak- tır. Halkçılar aydınların istedikle- rini yaptıklarını söylerken Adalet- çiler de halka ait olanı halka ver- mek o iddiasındadırlar. Bunun için bir zümrenin yardımına, elinde bir takım teşkilât tutmağa, kuv- vete ihtiyaçları yok." Son Havadis gazetesi böyle söyledikten sonra, A. P. nin neye ihtiyacı olduğunu bildiriyor: Bir marsa! Evet, bir "Adalet Partisi marşı" olmalıymış ve bu topluluk o siyasi istikamette yürürken hep be- raber söyleyeceği bir türküye sahip bulunmalıymış. Teklif ne kadar güldürücüyse, A. P. nin karakterini çizen satırlar ay- nı nisbette düşündürücüdür. Çizgi- lerde sadece A. P. nin değil, onun vâris olduğu "Son Yılların D. P. si" nin bütün siyaset felsefesi ve hare- ket hattı izahını bulmaktadır. Ay- dınlara karşı Halkın partisi! Bura- da "Halk'"ın, Türk toplumundaki gerici, iptidai, gelişmemiş, devrim- lerin düşmanı tulamamış, kurtarılamamış kısmı isimlendirmek için bir kelime olarak kullanıldığını sezmek için öyle faz- la bir zekâya lüzum yoktur. Zira a- sıl manasıyla halk, aydını ve aydın olmayanıyla bir topluluktur. Ondan cahil a olarak bu sınıfı seçtiği an- laşılıy. Bir siyasi parti çalıştırana karşı çalışanı tutabilir. Bir siyasi parti köylüye karşı eşrafı tutabilir. Bir siyasi parti varlıklı zümrelere kar- şı varlıksızları veya varlıksız züm- relere karşı varlıklıları da tutabi- lir. Sınıf partilerinden milli partile- re, çeşitli siyasi teşekküller çeşitli kütleleri kendilerine daha yakın bul- muşlar ve bunu böyle ilan etmiş- lerdir. Ama aydınları hasım sayıp geri zümrelerin geriliklerini okendi- sine platform olarak seçen ve yatı- temayüllerden kur- Tıpkı rımlarını ona göre yapan "Son Yıl- ların D. P. si" ile bugünün A. P. sinden başka bir parti XX. Asrın ikinci yarısında mumla aransa bu- lunmaz. Bu, XIX. Asır sömürgecili- ğinin milli politika sahasında hortla- tılmış bir tezahürüdür. Aydın zümreler, her topluluğun motoru durumundadır., Topluluklar o kuvvetten hız alarak kalkınırlar, gelişirler. Bir milletin içinde aydının menfaatiyle geri kalan kısmın men- faatinin çatışması diye bir durum yoktur. İkisi arasındaki hudut mad- di değil fikridir ve bütün topluluk- lar aydınlarının nisbetini arttırıp, ö- tekileri onun seviyesine çıkarmanın çabasındadırlar. Türk toplumunda- ki gayret de, bilhassa yüzyıldır bu istikamettedir. Ama son yüzyılda bu gayretin karşısına daima, türlü isimler altı- na gizlenen hep bir aynı takım çık- mıştır. Bu takıma bazen softa, ba- zen yobaz, bazen padişahcı, bazen halifeci, bazen gerici denmiştir. İ- simleri ne olursa olsun, bunları bir tek müşterek karakter birleştirmiş- tir: Halkı geri tutup, onun geriliğin- den faydalanma hırsı. Bu, istismar- cılığın tipik davranışıdır ve bütün ilericiler, mücadelelerinde onlarla çarpışma zorunda kalmışlardır. Şim- di, resmi organının ifadesiyle A, P. bu rolü üzerine almaktadır A. P. bu rolü üzerine almakta ol- duğu içindir ki onun aydınları, tıp- kı D. P. nin aydınlarının 1954 , 55'- ten itibaren yaptıkları gibi partile- rini boşaltma yolunu tutmuşlardır. D. P. nin son liderleri gibi A P. nin liderleri de kendilerinle müşte- ri diye seçtikleri o zümrelerin en ip- tidai, en basit hislerini, uzun vadeli bütün iyilikleri ipotek altına sokan günlük endişelerini istismar etmekle meşguldürler. Tıpkı Son Yılların D. P. si gibi A. P. de Türk toplumunun muhtaç bulunduğu bütün sosyal ve ekonomik reformların parti olarak karşısındadır. Karanlıktan fayda umanların, karanlığı devam ettirme çabasında şaşılacak ne vardır ki? Mesele on- ların açtıkları yolda yarışı kabul et- memek, onların tavizciliğine, telifçi- likle tatbikat sahası yaratmamak, aydın olmanın bütün şerefi ve Sso- rumluluğuyla uzak hedeflere doğru cesaretle yürümektir. O zaman, pek şiddetli ihtiyacını hissettikleri marşları, çölde söylen- miş türküden daha az tesirli olacak, tır. 15