YURTTA OLUP BİTENLER roz kanadı altına alırsa, o galip ge- lecektir." Birinci Koalisyon Kabinesi, Ba- kanlıkların taksimi, 22 Şubata kadar kulaklara üfrülen havalar, 22 Şubat sonrası ve yeni ufuklar Grup içinde- ki taze ve yeni kuvveti kararsızlıktan kararsızlığaitti. * Bu sırada memlekette, aynı karar- sız, karışık, bezgin ve sıkıntılı hava hüküm sürmekteydi. Üzerinde ittifak edilen bir tek nokta vardı: İşler iyi gitmiyordu.C. H. P. nin teşkilâtı, bu- na eklenen sebeplerden ötürü ayrıca rahatsızdı, İsmet Paşanın Başbakan olmasını, herkes gibi onlar da C. H. P. nin iktidarda olması gibi görüyor- du. Ece, on yıl D, P. yi yıkıp onun yerine geçmek ve o tarz bir idarede aslan payına sahip olmak ta ön plân- da tutulmuştu. Halbuki işte, bırakınız Başbakanı ve Bakanları, bucak baş- kanından banka şube müdürüne he- men hiç kimse işlerini yapmıyordu. Neler hayal etmişlerdi, neler bulmuş- lardı. Buna "Partizan idarenin son bulmuş olması" deniliyordu. Bu, par- tizan idare de, tam son bulacak zama- nı bulmuştu! Bir yandan milletin tamamının hu- zursuzluğu, diğer taraftan teşkilâttan gelen seslerin tesiri altında kalan C. H. P. Grubunun "ortadaki" kuvvetle- ri sâdece menfi tavırlarda bir varlık gösterdiler. Böylece gayrımemnun tenkitçi, üzerinde yürünülen yolu doğ- ru bulmayan, sızlanmada birleşen bir zümre horozların istinasını büsbütün çekti. Nureddin Özdemir gibi sağ- lardan Şükrü Koç gibi sollara uzanan "Gençler" böyle teşekkül etti. Çöplükte horozlar Başta, hiç bir şahsi ihtirasın ve kanlık a sınıfın kuruna maruz kalmakta gecik- medi. Bütün bu horozlar, "cereyanı kanalize etmek" sloganıyla ortaya çıktılar. Daha Birinci Koalisyon Ba- kanlıklarının dağılmasından memnun olmayan simalar vardı. o Bunlardan "Eski kodamanlar", inkisarlarını za- man zaman belirtmekle beraber kuli- se fazla girmediler. Kasım Gülek, C. H. P. dışı kudret sahibi simalarla oy- nadığı oyunlar sonunda C. H. P. için- de son sermayesini de yedi ve cıbıl kaldı. Ondan çok daha akıllı olan Ni- hat Erim, handikapını bilerek görü- müşte bilfiil harekete geçmedi, ama hep "sıradaki adam" havasını devam ettirmeye gayret etti. Onu, daha zi- yade, C.H. P. nin ve rejimin düşmanı olduğu bilinen dostlarının destekleri. Yeni İstanbulların, Son Havadislerin, eski Kudretlerin, Yeni Sabahların şi- girmeleri mahvetti, foyasını meydana çıkardı. Bu sivri uçların hiç biri, Gençleri avucuna alamadı. 22 Şubat- çılann C. H. P. içindeki adamlarına gelince, onların "Bu rejim yürümez.. İsmet Paşa hepimizi satıyor" edebi- yatı bir fasıl taraftar bulmadı değil. Avni Doğan, meşhut istifasından ön- ce ve sonra O taraklarda biraz bez dokudu. Fakat saman alevi gibi gelip geçen ve gerçeğin anlaşılmasıyla kay- bolan bu tehlikeli heves sâdece, Tur- gut Göle gibi şampiyonlarını son i- tibar kırıntılarından da etti. Buna mukabil, kendilerini "genç ministrabllar" gözüyle gören bazı tecrübeliler Gençlerde kendileri için bir destek 'sezdiler ve bunda da çok yanılmadılar. İkinci 'Koalisyon çalışmalarıyla Bakanlıklar açılınca horozların faali- yeti birden canlandı ve ciddi, haklı memnunsuzluğun sesi olan genç ten- kitler son haftaların spekülasyonları- na müsait havayı yarattı. İnönü ve Gençler Grup içinde oyun oynayan bütün kuvvetler, kendileri siperde kal- mak şartıyla Gençler ile İnönüyü kar- şıkarşıya getirme yoluna saptılar. O ciddi ve haklı memnunsuzluğun do- gurduğu vaziyet alma sanki, İnönü- ye karşıymış gribi hava Me tıla Bu oyuna, bir nisbet dahilinde, İnönü da geldi, gençler de.. İki taraf da, kar- şılıklı münasebetlerinde hislerden do- gan bir katılık gösterdiler. Haftanın başındaki talihsiz Grup toplantısında yapılan çıkışlar da, İnönünün, etra- fındaki dar politikacı çemberinin Gençlerin davranışım kendisine oak- settirme şekli karşısında kurduğu Ka- Lebit Yurdoğlu Perdenin arkasında bine de bu katılığın gösterileri oldu. O hava devam etseydi. Mecliste güven oyu verilmesine sıra geldiğinde belki 35-40 genç C. H. P. li celsede bulun- mayacak ve C. H. P. Genel Başkanı- nın kabinesi C. H. P. tarafından çok müşkül mevkiye düşürülecekti. Fakat oynanan oyunlar, çabuk açığa çıktı. İnönünün, memleketin bu durumunda görev kabul etmemesine imkân bulunmadığı yavaş yavaş anla» şildi. Pusuda bekleyip sırıtan kuv- vetler maskelerini attıkça, aslında sâdece parti içi mürakabe peşinde ko- şan gençler ayrıldılar. Talat Ayde- mirin cüret ettiği çıkış bir alarm zili yerine geçti. Anarşi ve otorite buh- ranı Türkiyeyi tehdit ediyordu. Genç grup, İnönüye genç Bakan seçmesi için yaptığı müracaatın neticesiz kal- masının hüsranını unuttu. Onun ya- nında olduğunu, onu desteklediğini, kendisini ona yanlış tanıtanların asıl düşman olduklarını belli eder tarzda derlenip toparlandı. Rüştü Özallar, Suphi Baykamlar, Kemal Demirler, Turan Şahinler ve onların kafasında çok arkadaşları taktik değiştirmenin lüzumunu anladılar. Grup, bir başı bulunmamasına rağmen, Program Gö- rüşmelerinde bu tutumunun belirtile- rini ortaya koyma kararını aldı. Bu- na, Hükümeti kurulmadan yıpratma gayretine daha müptela görünen La- hit Yurdoğlu ve iki yâr-i vefakârı A- rif Ertunga ile Necip Mirkelamoğlu fazla sevinçle katılmadılar ama, onla- rın kulis faaliyeti fazla verimli ol- madı. Nitekim, son Grup toplantısında cereyan eden bir hâdise meseleyi da- ha vazıh olarak ortaya koydu. O gün C. H. P. içindeki cereyanları dik» katle izleyen eski politikacı Avni Do- gan kürsüden İsmet İnönüye ve üç- lü koalisyona çatarak gayri mem- nun zümre ile mütereddid grubun gönlünü çelmek istedi. Fakat, Doğan kürsüden inerken Genel Başkan elini sıraya vurarak söz istiyordu. İnönü o gün yaptığı konuşmasında bir nok- tayı tebarüz ettirdi ve bazı gözlerin açılmasını sağladı. İsmet Paşa bunca senelik siyasi hayatında kendisini tenkid edenlerden misaller vermekle söze başladı ve sonra bu zevatın sık sık kendisine gelip "biz hata ettik, senin yanında çalışmak istiyoruz. Bi- ze vazife ver" dediklerini, kendisinin, de onların bu arzularım müteaddid defalar yerine getirdiğini ifade etti. Gerçi İnönü karşısında olanların ne derece mesnetsiz, ne derece sudan sebeplerle kendisini tenkid ettiklerini açıkça ifade etmedi ama, mütecessis bakışlarla İnönüyü dinleyen C. H. P. Grubu muradın ne olduğunu anladı. Nitekim İsmet Paşanın o sözleri genç