Haftanın İçinden Çok Şükür Ama ** İnönü Hükümetinin, kurulmasından bu yana herkesin haykırdığı bir gerçek, nihayet resmen kabul edil- miş bulunuyor. Memleketin asıl meseleleri ekonomik» tir, sosyaldir. Bunların üzerine eğilinmedikçe, bunlar- la meşgul olunmadıkça, bunlara bir hal yolu bulunduğu inancı bu millete verilmedikçe her gayret semeresiz ka- lacak, her çaba boşa gidecektir. Huzuru da bununla alâkalıdır, affı da bununla alâkalıdır, dış yardımı da bununla alâkalıdır, iç güvenliği de bununla alâkalıdır. Bir defa bunda başarı kazanıldı mı politikada « Çirkin Politikcının tesiri daha kolay yenilecek; Orduda asker daha rahat kışlasına dönecek, Basında sansasyon me- rakı daha azalacak, piyasada ciddi iş adamları daha ferah plân yapabilecekler, kısaca yurttaki gergin tan- siyon gevşeme istidadını kazanacaktır. İnönü Hükümetinin, teşhisi bu derece basit bir du- rumu kavrayamamış olması düşünülemez. Buna rağ- men, tnönü Hükümetimin bu durumun icabını yaptığını söylemek de imkânsızdır. Başbakan, bellet karşısında bulunan güçlükleri herkesten fazla olan o tecrübesiyle hemen görmüş ve bunları yenmeden kolları sıvamanın faydasızlığına karar vermiştir. Yahut da, ihtiyatlı ta- biatının bir mübalağalı anında bunları gözünde fazla büyültmüştür. Aslına bakılırsa üstünden altından, sa- ğından solundan çelmeye maruz bırakılmak için can-ı gönülden uğraşılan bir Hükümet Başkanının, yola çık- madan önce yolu şöyle bir temizlemek ihtiyacını duy- masını tabii görmek lâzımdır. İnönüye o bulunabilecek kusur, böyle bir çabada memleketin sağlam kuvvetle- rinin kendi şahsı ve fikirleri etrafında her an ve sürat- le toplanacağı, bu kuvvetin Parlamentoda mutlaka a- kis bulacağı, milletin ekseriyetinin temsilcilerinin mem- leketin esas meseleleri üzerine eğilmiş bir Hükümeti düşürmeye asla yanaşmıyacağı gerçeğini Il numaralı unsur olarak kaale almamış bulunmasıdır. Şimdi, İster İnönü haklı olsun, ister onu daha çabuk ve azimli, memleketin esas meseleleri üzerine eğilme- ye itenler, Türkiyenin durumu resmen ortaya konmuş- tur. Önümüzde ekonomik ve sosyal dâvalar vardır; bun- ları ele almadan edemeyiz. Af işini, çok zaman tehlike- li dış tahrikleri destekleyecek şekilde ve bir huzur boz- ma vasıtası diye kullananlar hariç, insanların, hak et- miş olsalar dahi ıstırap çekmelerini doğru bulmayanlar veya bu mustariplerden çoğunun 'el kaldırma günahı" nın kefaretini ödediğini düşünenler onlar için de iyi günlerin en kısa zamanda böylelikle geleceğini oartık bilmektedirler. Geçirilen son ciddi buhrandan sonra, İnönü Hükümetinin karşısına, her demokratik rejimde mevcut olan ve sistemin adeta "sine gua non — olmaz- sa olmaz" şartını teşkil eden bir tabii muhalefetin dı- şında mani çıkacağını sanmak fazla evhamdır. Ama, bir noktanın zihinlerde tereddüt uyandırması - nı tabii karşılamak lâzımdır. İsmet İnönü, politika ba- kımından elleri boş kaldığı şu sırada memleketin eko- nomik ve sosyal meselelerini çözebilmek için (gerekli güçte mesul yardımcıları etrafında bulabilecek inidir? Buna, İnönünün Bakanlarına şöyle bir bakıldığında gö- nül ferahlığıyla evet demek pek kolay değildir, İnönü Hükümetinin, Başbakan işin politika tarafıyla uğraşır- AKİS, 21 MAYIS 1962 Metin TOKER ken ciddi meselelerin hiç birinin üzerine kısmen dahi eğilememiş olması bir takım teknik bakanlıkların ba- şında bulunan zevatın ya kifayetsizliği, ya da onların da politika gölüne tepetaklak dalmaları sonucudur. im sistemimizde Bakanların rolü işlerin sevk-i idaresinde böylesine önemli olmasaydı, en uzun kabine buhranlarında bile fransızların rahatça söyleyebildik- leri "Hükümetler geçer, İdare kalır" sözü tekrarlanır ve çarklar dönerdi. Fakat, bizim sistemimizde durum başkadır. Hele İhtilâlden bu yana sütten ağzı yanan o kadar çok olmuştur ki, herkesin yoğurdu üfleyerek ye- mesine mani olmak için dinamik, enerjik, kafasında fi- kir bulunan ve sorumluluktan yılmayan azimli Bakan- ların önderlik görevini yüklenmeleri lâzımdır. o İnönü Hükümetinin o bakımdan bir lüks içinde olmadığı açık- Bakanlar son buhranda en faydalı oynamışlar, cesaretle vaziyet almışlar, nihai neticede büyük pay sahibi olmuşlardır. Bakanlar, pek az istis- nayla, meşhur 22 Şubat akşamı da aynı vaziyeti takın- Bundan dolayı kendilerine herkesin şükran borcu vardır. Ama, kifayetsizlik öyle bir noksandır ki buna kısa vadede çare bulmak kabil değildir. O halde, ne olacak? İnönünün, şimdi önünde açılan yola, kaderin etrafına topladığı bu ekiple girmesi mu- kadderdir. Bu bir handikaptır. Ekip anlaşmış durumda- dır, ittifakla ciddi, kararlar alabilmektedir, kaçak ver- memektedir, kafa dengidir. Bunların hepsi iyidir, an- cak kâfi olmaktan son derece, uzaktır. Bin ihtilat doğu- racak bir "kan tazelemesine de gidilemeyeceğine göre.. Anlaşılıyor ki her şey, İsmet Paşanın çok derdinin temeli olan "Milli Şef kompleksi"ni bırakması, demok- ratik rejimlerde de liderlerin Otoriter, osaçmalıklara karşı az müsamahalı, yüzü pek kimseler olması gerek- tiğini anlamasına bağlı kalmaktadır. Elbette ki bera- berce çizilecek prensip yollarında, bütün Bakanların küçük hesaplardan uzak, şahsi kaprislerini bir tarafa bırakmış, kifayetsiz olanların bunu iyi yardımcılar seç- mekle telafi etmiş halde ve senkronize tarzda çalışma- larını temin için Başbakanın bir mubassır ciddiyetiyle nezaret görevini ifa etmesi başarının tek ihtimalidir. İnönü Hükümeti hatırdan asla çıkarmamalıdır. ki, politika endişelerinin her şeye hâkim olduğu, ekonomi ilmini de, sosyal gerçekleri de elinin tersiyle (şöylece itiveren bir rejimin on yıllık hakimiyetinden sonra Tür- kiye cesur, elinin tersiyle bu sefer politika endişelerini itmiş, ekonomi ilmini bilen, sosyal gerçekleri müdrik, oyların idare-i maslahat değil uzun vadede kati ta- sarruflarla sağlanabileceğini görebilecek kadar uyanık bir hükümete muhtaçtır. Böyle bir zaruret, bir defa, Cumhuriyetin başında belirmiştir. Onu devrin idarecileri, devrin şartlarının gerektirdiği rejim içinde halletmişlerdir. Şimdi, İkinci defa olarak aynı zaruretle karşıkarşıyayız. Devrin şart- larının cevaz verdiği tok rejim Demokrasidir. Ama, bir iyi liderin Demokrasiyle Türkiyenin meselelerine çare bulabileceğine inananların hepsinin önünde İsmet Paşa- nın ta kendisi yok mudur ve tesirli rolü , bunu ispat edebilmek için ona, hayatının en ! şte büyük fırsatı