26 Kadın Gözüyle Köy Enstitüleri açılmalıdır! Jale CANDAN Gün geçmiyor ki gazetelerde, köylerimizde satılan kadınlara ait bir haber okumıyalım. Gazetelere geçenler, evli oldukları halde başka bir erkeğe satılan veya satılmak istenen kadınlardır. Yâni dâva, bu- rada da erkeğin hakkını, erkeğin hakkını koruma davasıdır. Yoksa, genel olarak memleketimizde, köylerde kadının, alınıp satılması tabii bir olaydır. Bu, bizim gerçeklerimizden biridir ve bu gerçek üzerine yazılmış türkülerimiz de vardır. Gene memleketimizde birçok bölgeler- de, kadın en ağır işlere sürülür. Toprağı işler, hayvanlara bakar, evin işini yapar, erkeğe hizmet eder, 'Bittim bunları mutlu bar iş bölümü, sorumluluğu paylaşma duygusu altında değil, âdeta bir kölelik o zih- niyeti içinde yapmakla mükelleftir. Meselâ, çalışmasının semeresine sahip değildir. Köyde olsun evinde olsun, söz sahibi olabilmesi ancak yaşlanması ile mümkündür. Erkeğin "dişilik" dediği şeyi yitirmedik- çe, kadın, bir. suçlu gibi saklanmak, susmak, erkeğinin arkasından yü- rümek zorundadır. Siyasi oy"umı dilediği gibi kullanamaz. Miras hak- kı sözden ibarettir. Kocası isterse eve bir başka kadın da -ki buna ku- ma denir- getirir. Kadın, kumanın çocuklarına da bakar ve hatta , on- ları kendi nüfusuna geçirtir. Kadın, çalıştığı kadar yer ve hastada ol- sa, hamile de olsa, son dakikaya, bazen son nefesine kadar işinin ba- şındadır. Kadının insan haklarım, bir an için unutsak bile, onun annelik vasfını unutmamıza elbette ki imkân yoktur. Anne, çocuğun ilk öğret- menidir.. Onu yoğurur, ona ilerde hiçbir şeyin değiştiremiyeceği bir varlık kazandırır. İşte, hiç olmazsa bu bakımdan, toplum kalkınma- sında kadının durumu öncelikle ele alınmalıdır. Eğer bir toplumda ka- dm satılan bir mal olmaktan kurtarılamamışsa, bir köle zihniyeti için- de çalıştırılıp, sömürülüyorsa; iktisadi, sosyal ve siyasi (haklarından habersiz yaşıyorsa, o toplumda aydınların ödevlerini yaptıkları iddia edilemez. Gerçi bunlar bilinen gerçeklerdir ve bugün toplum kalkın- ması söz konu u edilirken köy kadınının dâvası ilk akla gelen dâvalar- dan biridir, fakat bu büyük dâvanın olumlu bir çözüme söylemek te imkânsızdır. kavuştuğunu Birçok derneklerin köy ziyaretlerine başladıklarını, "kardeş köy- müessesesinin az çok işler hale getirildiğini duyuyor, Ne varkibu dâva, ler" görüyoruz. idealistlerin yalnız başlarına halledebilecekleri bir dâva olmaktan çok uzaktır. Köy kadınını sistemli bir eğitime ka- vuşturmadıkça, onun kaderini yenmeğe, onu, yanlış bir din anlayışının ittiği kovuktan kurtarmaya imkân yoktur. Köy enstitüleri, köy kadı- nını ışığa kavuşturabilecek tek yoldu. Eğer 25 yıl önce giriştiğimiz bu denemeyi, olumlu sonucunu görmezlikten gelip, gerici zihniyete kur- ban etmemiş olsaydık, kadın dâvası bugün memleketimizde büyük çap- ta halledilmiş olacaktı. Köy kadınını bugünkü acıklı durumundan kur- tarıp, çağımızın uygarlık seviyesine eriştirecek olan, bence, köy ka- dınının ta kendisidir. Yeter ki ona yetişme imkânı Bağlıyalım. Bu, idea- listlerin, yapabilecekleri tek şeydir. Bir ilerici o gerici çatışması halini alan köy enstitüleri dâvasında kadın derneklerinin artık fikirlerini açıklama zamanı da gelmiştir. Köy çocuklarını, kız - erkek elele, ilmin, bilginin ışığında ve olumlu bir yolda yanyana görmek istiyoruz. ' yordu. Hele İkinci, üçüncü sınıf öğ- rencilerinin yaptıkları resimler insa- nı şaşırtacak kadar mükemmeldi. Gültekin Malike, (Kabiliyetli Ço- cukları Koruma Derneği Başkanıdır. Bu sefer Ankaraya 300 kadar tablo getirmişti. o Eskişehirdeki evinde da- ha binlerce resim vardı. Gültekin Malikeye göre, çocuğu toplumun kö- tü etkilerinden korumanın, suç işit- mesine engel olmanın tek yolu, o- nun boş zamanlarını değerlendirmek- tir. Kendisi, bir ilkokul öğretmeni olarak bunu tecrübe etmiş, sonra il- gi çeken derneğini kurmuştur. Bir ruh doktoru, genç kadına so- kuldu; "Kabiliyetli Çocuklar" sıfatı- nın biraz iddialı olabileceğini ve ço- ken - dilerine yanlış bir yol seçmelerine ve ileride hayal cukları bazan şaşırtabileceğini, kırıklığına uğramaları- na sebebiyet verebileceğini (o söyledi. Bunlara, boş zamanı doldurma klüpleri" demek daha isa- "Rekreasyon, betli olmaz mıydı? Gültekin Malike o kıpkırmızı oldu. O, çocuklarının kabiliyetine inanıyor- du. Zaten her çocukta gizli bir ka- biliyet vardı ve mesele bunu ortaya çıkaracak ortamı retti. yaratmaktan iba- Moda Şeffaf kumaşlar Bu yaz bir süslü elbiseye omuhak- kak surette ihtiyacınız varsa, bu- nu muslin, organza, şifon gibi şef- faf, bir emprimeden o seçebilirsiniz Kadınları "model hiirriyeti"ne ka- vuşturan yeni moda, kumaş ve renk bakımından daha titiz davranmış ve ham ipeklilerde parlak, göz alıcı, çe- kici renkleri ortaya atarken,' şeffaf için daha çok pastel renkler üzerinde durmuştur. En cid- di bir keten tayyörün bile kadınlığı temsil eden şeffaf çiçekli obir bluzla süslenmesi ise âdeta şart koşulmuş- tur. Şeffaf kumaşlar emprimeler ince pliselere, volanlara, frufrulara, büzgülere çok müsaittir ve bu "sadelik içinde süs" prensibini çok Kolaylaştırmaktadır. - Süslü elbiseler için mevsimin en göz- de, rengi de Düz baştan aşağı beyazdır. yapılmış, pliseli, sade görünüşlü süslü elbise hem çok kibardır, hem de açık bir yaka ile, çok yakışıklı durur. beyaz muslinden AKİS, 21 MAYIS 1962