SİNEMA rallarına uygun bir çalışma düzenin- de gidilmiştir. Cassevetes, oyuncula- rına Salt hikâyeyi anlatmış, diyalog- lar o anki durumlara göre oyuncular tarafından ve davranışları göz önünde tutularak "uydurulmuŞ"tur Böyle bir çalışmanın ürünü olan "Shadows - Gölgeler"de,, Cassevetes, birzenci ailenin büyük şehirdeki hikâ- yesini anlatmaktadır. İkisi melez, bi- şarkıclık yapmaktadır. Öbür iki kar- deşten Ben - Ben Carruthers - örnek bir başıboşluk içindedir. Gençkız Le- la - Lelia Goldoni - de ondan farklı değildir. Geçim yükü, şarkıcı Hugh'- un omuzlarına yüklenmiştir. Hugh'un dışındaki iki melez kardeşde renkle- rinin sağladığı üstünlükten gereği ka- dar yararlanmakta ve beyazlarla dostluklar kurmaktadırlar. Casseve- tes, Ben'i, beyaz arkadaşlarıyla, içki içip, durmadan kavga çıkaran daya- naksız, amaçsız bir kişi olarak tanıt- maktadır. Çevresinin de bu denli bir ortam hazırladığa bir dünyada, Ben, sokak kadınlarıyla düşüp kalkmakta, kardeşinden asalak Oo geçinmektedir. Davranış bakımından, Hugh kadar da şuurlu sayılmamaktadır. Bu dü- zende günlük serüvenlerini yaşayan üç kardeşlik aile, günün birinde bir beyazın Lelia ile münasebet kurup dünyasını değiştirmesi sonucu, beklen- medik bir değişime uğruyor. Değişim, yalnızca renkli kardeşler ailesinde de değildir. Melez Lelia ile yatan genç be- yaz adam da şaşkınlığa uğruyor. Gele neklere ve alışkanlıklara karşı duramı- yor. Toplum düzenine uyarak Lelia i- le bütün bağlarını koparıyor ve uzak- laşıyor. Siyahların bu tür olaylardaki güçsüzlüğünü iyi bilen Hugh Ve Lelia için, yapılacak birşey yoktur. Fakat genç beyaz adam sonradan Lelia'sız edemiyeceğini anlıyor ve geri dönü- yor. Dönüş, gelenekleri kırıcı yürek- li bir davranıştan çok, insanın en kö- tü yanına, duygululuğa ve tutkuya bağlanmıştır. Hikâyenin bundan son- rasında ise ötekiler yine eski hayat- larına dönmekte ve serüveni sürdür- mektedirler. "Shadows - Gölgeler" hikâye ola- rak bunu anlatmaktadır ama, sinema yapısı bakımından. Cassevetes, o bir çeşit belgeci sinema adamı tutumun- dadır. Büyük şehrin gündüzüne ve ge- cesine, o şehirde yaşayan çeşitli kat- ların kişileri ve gençliğiyle ustaca i- nebilmekte ve seyircisine oyaşayanın ve var olanın sinemasını vermektedir. Senaryonun kuru ve kalıp çizgisinden çıkarılan kahramanlar, herşeyden ön- ce yaşayana ve var olana rahatlıkla erişmektedirler. Günümüz sinema- cıda ise, istenen ve aranan zaten bu tür sinemacılıktır. "Shadows - Gölge- 32 ler" bugüne kadar hiç bir Amerikan filminde rastlanamayan bir samimi- yet ve sıcaklık taşımaktadır. Bu, ki- şilerinin ve olayların geçtiği çevrenin gerçeklere dayanmasından gelmekte- dir. Cassevetes'in filminin, önemini arttıran da budur "Aşk Mevsimi" Teslie Norman'ın bu mevsim listesi- nin en alt sıralarında kendine yer bulabilmiş filmi mer ofthe Seventeeth Doll - Aşk Mev- simi", yapı yönünden İtalyan Yeni Gerçekçilerinin filmlerini andırmak- tadır. Senaryosunun çıkarıldığı Ray Lawler'in aynı adı taşıyan tiyatro o- yunu da yaşanılanın, yânii gerçekle- rin üzerine kurulmuştur. Konu, bütün bir yedi aylık süre içinde şeker kamı- şı kesiciliği yapan ve aradaki beş ay- lık dinlenmeden yararlanmak ama- cıyla büyük şehre inen işçilerin yi- ne büyük şehirde edindikleri "bebek" lerle olan serüvenlerini hikâye et- mektedir Bu onaltı yıldır hep böyle sü- regelmiştir. Onaltı yıldır iş mevsimi- nin dışında kalan günlerini büyük şe- hir "bebek"leriyle geçiren işçilerden iki arkadaş Roo - Ernest Borgnine - ile Barney - John Mills - onyedinci yazlarında, serüvenlerinin çizgi dışı- na çıktığını, asıl gerçekle karşı kar- şıya geldiklerini görüp anlıyorlar. Re- jisör Leslie Norman da hikâyesine buradan girmektedir. Roo ile Barney'in kişilikleri ve ku- rulu dostlukları, Steinbeck'in roman- larında anlatılan dostluklara çok ben- zemektedir. Roo güçlü kuvvetli o ve saftır. Roo'nun sırtından ogeçinme- nin yollarını bulup bunu ısrarla sür- düren Barney ise, zayıf, çelimsiz, fa- kat işini bilir bir kişidir. e Barney'in eski sevgilisi Naney bu ara ortalıktan çekiliyor ve evleniyor. Nancy'nin ye- rini doldurması beklenen Pearl - An- gela Lansbury - ise Olive - Anne Bax- ter - ile tam bir karşıtlık içindedir. Olive'e, yazdan yaza gelen ve her ge- lişinde de bir bebek getiren Roo ve varlığı yeterli gelmektedir. o Burada yazar Ray Lawler'in kadın kişileriyle, meselâ Tennessee Williams'ın oyunla- rındaki kadın kişileri arasında ben- zerlik ve değerlendirme bakımından bir bağıntı kurulabilir. Olive davra- nışları ile "İhtiras oTranvayı"ndaki kadın kahramanın davranışlarına yak laşmaktadır. Biraz düşsel, biraz da gerçek körü bir kadındır. Pearl ise, bütünüyle gerçekçidir. e Serüvenden yorulmuş ve bıkmıştır. Barney'in ev- lenme teklifini ciddiye alışı," dan bunun doğru olmadığını anlar an- lamaz da aradan kolaylıkla çıkıver- mesini bilmesi, kendisini Olive'den a- yıran en keskin çizgidir. Ve gerçekler Gerçeklerle karşılaşma sert çatışma- lara sebep olmaktadır. Önce Roo ile Barney çatışıyorlar ve yirmi yıl- dır süregelen dostlukları sarsıntılar geçirip yıkılıyor. Halbuki, o güne ka- dar birbirlerinin bütünleyicisi olarak bilinmekte ve öyle kabullenilmekte- dirler. Fakat çatışma sonunda herke- sin kendi yoluna gitmesi, dayanaksız bir yaşama ortamına girmesi, zorun- lu oluyor. Pearl gidiyor, Barney de gidiyor ama, Olive'in önceki istemez- liğine karşılık Roo, tek çıkar yolun. Olive'e dönmekle mümkün olacağına, inandığından bu yolu tercih ediyor. Leslie Norman'ın filme konu edin- diği Lawler'in tiyatro oyununun hikâ- yesi basittir. Arı, duru bir hikâye. Gü- cünü, de gerçeklere dayanmasından, gerçekleri verme çabasından almak- tadır. Bu arada başrollerdeki dört iyi oyuncusunun - Anne" Baxter, Ernest Borgnine, John Mills ve Angela Lans- bury - birbirinden üstün, fakat biri- birini dengeleyen oyunlarının "Sum- mer of the Seventeeth Dol - Aşk Mev- simi'nin iyi film oluşunda önemi bü- üktür. AKİS, 21 MAYIS 1962