Haftanın içinden AKİS 8 sene sonra... Bundan sekiz yıl önce, günü gününe 15 Mayıs 1954'te AKİS çıktı. D. P. iktidarı, bir seçim kazanmış bu- lunuyordu. Kuvvetli, sağlam ve rahat bir ekseriyetle memleketin idaresini elinde muhafaza etmiştir. Millet sinirli, huzursuz, mesele çıkarmaya hazır, hırçın Mu- halefetten yana olmadığını belirtmişti. Koparılan bütün yaygaraya rağmen, D. P. için, Demokrasiden yana kalmak suretiyle hiç bir tehlikenin bahis konusu olma- dığı ortaya çıkmıştı. Şimdi memleketin büyük ekonomi ve sosyal meseleleri üzerine daha iyi eğilmek lâzımdı» O tarz çalışmalardan alınacak netice, bundan o böyle iktidarların kaderini tâyin edecekti. Yani, demokratik sistem işleyecekti. İş yapan kudret mevkiinde kalacak- tı, beğenilmeyen veya bıkılan, yerini terkedecekti. Bir süre sonra, tekrar gelmek üzere.. Memleketin sağlam kuvveleri, siyası temayülleri ne olursa olsun kenarday- dılar, bütün açık kalpleriyle politikacılara, meslekleri- ni Türkiyeyi düşünerek yapmaları için ortam o yarat- mışlardı. AKİS yayınlanmaya başladığı zaman; durum buydu. İS, bir haftalık aktüalite mecmuası (oolarak hazırlandı. Haberleri, dünyanın başka yerinde çıkan aynı tarz mecmuaların verdiği şekilde verecek, hafta- "sıkmayan ciddi yazılar" halinde göz- i. İğneci, alaycı, şakacı olacaktı. A- ma kabil çizgilerini dikkatle çekecekti ve AKİS'i oku- yanlar haftanın hâdiselerini öğrenirken bir de fikir ve kanaat edineceklerdi. Siyaset bulunacaktı. Spor ve Ti- yatro, Dış Politika ve İktisat, Kadın ve Cemiyet bu- lunduğu gibi.. Bulunduğu kadar. Böyle bir mecmua, demokratik ortam ister. Basına baskı yola açıldı mı, her haberi Ajans Bülteni gibi de- ğil, bir belirli üslüp içinde a yayın organlarının bu üslübu göze batar, gözde büyütü AKİS, en iyimserlerin e bir alâka gördü, İlk günden itibaren, Türk Başını içinde kendine yer . AKİS'ten bu yana çıkıp çıkıp kapanan aynı tarz mecmualar hatırlanırca, bir çığır açtığı bile söylene- bilir. Tarafsız bir haftalık siyasi aktüalite mecmuası, siyasetin hem bu kadar içinde, hem dışında bir yayın organi, alışılmış şey olmadığından çeşitli tefsirlere yol açtı, illâ buna bir cephe arandı, fakat her cepheye kar- şı aynı iğneleyici, alaycı, nükteli halini muhafaza etti- ginden, "daimi dostluk" veya "daimi düşmanlık"ları olmadığından, tam aksine, o haftanın hâdiselerini ob- jektif ölçülerle değerlendirdiğinden o bir şey söyledi, öteki başka bir şey.. ütün bu söylenenler sonunda AKİS, kendi sahasının önde gelen, yazdığı akis uyan- dıran ismi oldu 1954 yılı, AKİS'in yayınlanma tarihi olarak kalma- dı, 1954 yılı, Türk Demokrasisi için de bir dönüm nake tası oldu. D. P. idarecileri, tutmaları gereken yolun tam aksi yola saptılar ve "İnce Demokrasiye Paydos" sloganıyla bir kapalı rejimin temellerini yükseltmeye başladılar. Bunun kendilerini de, memleketi de ne- reye götürdüğünü herkes bilmektedir. Şiddet tedbirle- riyle beraber, bu tarz idarelerin gülleri ohırsızlar ove AKİS, 14 MAYIS 1962 Metin TOKER uğursuzlar, vurguncular mantar gibi bittiler, paravan- ların arkasında, onbeşer onbeşer beliren (milyonerler ekonomik ve sosyal meselelerin çözümünü sağlamadı- lar, bunları büsbütün içinden çıkmaz hale soktular. Po- lis tedbirleri alındıkça işler bozuldu, işler bozuldukça polis tedbirleri alındı ve felâket bir çığ gibi büyüye bü- yüye, ama daha hazini, gözle rahat görülecek şekilde kapımıza gelip çattı. Bütün bu yıllarda AKİS'in tutumu meçhul değildir. Bu mecmua bir niyetin neticesi olarak değil, hadisele- rin icabı bir cephenin sembolü haline görülmüş, öyle muameleye tâbi tutulmuştur. Demokrasi Cephesidir: Mücadelenin en şiddetli anların- da, çok kimsenin elindeki bayrak yere düşmüşken ve hâlâ ayakta kalan bayrakların bir büyük kısmı titrer- ken hiç kimse AKİS'in bir fütur ettiğini, istifini bozdu- gunu, tavizkâr davranışları olduğunu insaf ile iddia edemez. Bu, fikir haysiyetinin en basit icabından başka şey değildir. Bu yıllarda, hepsi birbirinden kıymetli ve hep aynı fikir haysiyetine sahip, politika için parmaklarını kı- pırdatmayan, ama baskıya tahammül faslında gözünü budaktan esirgemeyen arkadaşlarımla, AKİS'i ben ida- re ettim. Bana, güç günlerde, "Yazma!" diyenler oldu. "Yazarım!" dedim. "Başın belâya girecek.." o dedilesr. "O ayrı iş. Ama, ben yazarım." dedim. Her şeyi açık açık, tam bir Basın Hürriyeti varmışcasına yazdık. Ba- sın Hürriyetinin olmaması, yazılara asla tesir etmedi. Gerideki bütün o yıllar zarfında, içimizde hiç bir an bir şey kalmadı. İçimizi her zaman döktük. Fikrimizi daima söyledik. Bunların tefsir tarzı da, gördüğü mu- kabele de ayrı şeydir. Ama, biz yazdık. İnanarak, bu- nun hakkımız olduğunu bilerek.. Bizim için bundan baş- ka davranış olmadı. Mazhariyetimizin bedeli (olarak uzatılan faturaları ise zaman zaman gözümüzü kırp- madan ödediğimizi herkes bilir. erkesin, bunu bir kahramanlık saymadığımızı da bilmesini, AKIS'in bütün mensupları istiyoruz. ana kahramanlıktan bahseden herkese hep, arkadan itildiği için suya dalıp boğulmak üzere olan çocuğu kurtaran yahudinin hikâyesini anlatırım. Başka şekilde hareke- timize imkân olmadığı için o şekilde hareket ettik. Me- sele budur. Şimdi, bir yeni devrin içindeyiz. Güçlüklerin ve ko- laylıkların, sekiz yıl önceye nisbetini bilmiyoruz. Bildi- gimiz, sekiz senelik tutumumuzu her halde değiştirmek niyetinde olmadığımızdır. Gene kuvvetli (o düşmanları- mız, ama sağlam dostlarımız var. Bizim toplumumuzda herkes sadece methedilmek ister. Vasıfların söylenme- si, gerçeğin görülmelidir. Ama kusurların belirtilmesi? Ooo, işin altında mutlaka bir şey vardır! Çok çevrenin bizi bütün düşmanların başında görmesi, oynadıkları basit oyunu sadece bizim bozduğumuzu sanıp saldırma- sı, dört bir taraftan gelen hücumlar sekiz zor yılın so- nunda bizim için çocuk oyuncağıdır. AKİS, ateş çem- berinden geçmiş bulunuyor. Yoluna devam edecektir.