Gerçekten Acı Jale CANDAN ürk Kadınlar Birliği Genel Merkez Müteşebbis. Yönetim Kurulu ni- hayet Ankara Kongresini, yaptı ve Genel Kongreye katılacak olan delegelerini seçti. Bunu adetleri 600'e varan Ankaralı Türk Kadınlar Bildiği üyelerinin kahir ekseriyeti Mayıs ayı başında bir.gece, radyodan, Anadolu Ajansının bültenlerinden öğrendiler. Haber, üyeler arasında bir bomba gibi patladı. Gerçi T.K.B. nde delege seçimlerinin sessiz sedasız, kafadar üyelerle Genel Kurul üyeleri arasında, kimselere duyurulmadan yapılması ve bir oldu bittiye getirilmesi artık bir teamül haline sokul- muştu ama, bu defa üyeler "kongre"yi yakalamak hususunda azimli gö- rünüyor ve sık sık Birliğe müracaat ederek bu tarihi tespite çalışıyorlar- dı. Aldıkları cevap, kongre tarihinin henüz tesbit edilemediği oldu. Oysa ki kongre tarihi tesbit edilmiş, yeni çıkan bir gazetede gündem - siz olarak ilân edilmiş ve bu sefer aklın kabul edemiyeceği bir oldu bittiye getirilmişti. Üyeler, kongrenin gerçekten yapılıp yapılma- dığını öğrenmek için Vilâyete müracaat ettikleri zaman durum da- ha da vahim bir hal aldı. böyle bir seçimden haberi yoktu ve bunu tahkik ettiğinde, T. K. B. Genel Merkez Yönetim Kurulundan aldı- ğı cevap, böyle bir kongrenin alla şeklinde oldu. Evet ama, Ana- dolu Ajansı haberi kimden almıştı? Acaba yanlışlık kimde idi? Öyle sanıyorum ki yanlışlık T. K. B. Müteşebbisi Heyetine hâkim olan zihniyettedir ve bu gerçekten acıdır. Müteşebbis Heyet her nedense Geniel Kongre seçimlerini kazanmayı kendisi için bir prestij meselesi yapmıştı. Bunun için de çalışması, çok çalışması gerekiyordu. İşte bence bütün hata da bu "çalışmak", kelimesinin anlamının iyi tespit edilememe- sinden ileri gelmiştir. Politik olsun olmasın, herhangi- bir demokratik se- çimde çalışmak, taraftar kazanmak, üyeleri, oy kullanacak kimseleri ik- na etmek, onların itimadını kazanacak şekilde hareket etmek demektir. Gerçi bugün Türk Kadınlar Birliğinde çeşitli hizipler vardır, fakat üye- lerin ekseriyeti, kadın dâvalarının yürütülmesinden başka birşey istemi- yen, hiziplerde olsun dedikodularda olsun, vakit kaybedemiyecek kadar, meşgul ev kadınlarıdır. Kuvvetle inanıyorum ki, Müteşebbis Heyetin yal- nızca bir "açık" dürüst ve iyi niyetli seçime gitmiş olması bu üyelerin kalbini de, oylarını da kazanmaya kâfi gelecekti. Gene kuvvetle inanıyo- rum ki, eğer gerçekten bir demokrasi nizamı kurmak istiyorsak bunu yalnızca politik alanda değil, toplumun her hücresinde gerçekleştirme- ye çalışmamız gerekir. Alaturka kurnazlık, kanun formalitelerini bile çiğneyen bir başıbozukluk, bir "hesap vermeyi reddetme" zihniyeti bul memlekette gemisini 27 Mayıstan sonra yürütebilecek midir, yoksa ka- raya mı oturacaktır? İşte benim, üyesi bile bulunmadığım T. K. B dele- ge seçimi meselesindeki dâvam bu dâvadır! 1958 T. K. B. Genel Kongre- isinde aynı mücadeleyi yapmış ve o zamanki Başkan Nazlı Tlabara aynı sütunlarda, aynı konu için bir "açık mektup" yazmıştım. Toplumun mu- ayyen kademelerinde görev alan kimseleri kara gözleri için veya dost- luk ve arkadaşlık münasebetleri yüzünden tutmamıza elbette ki imkân oktur. Önemli olan, onların ödev sırasındaki davranışları, kanunlar karşısındaki tutumlarıdır. Değişmiyecek olan şey ise yalnızca prensip- lere olan inancımızdır. Tüzüğe göre, T. K. B. Genel Kongreye gitmeden, Ankara Belediyesi) hududu içindeki üyeleri ve ilçelerden gelen delegeleriyle bir kongre ya- pıp Genel Kongre delegelerini seçmek ve bugün yürürlükte olan Cemiyet- ler Kanununun 19. maddesine göre bunu Ankarada, Vilâyete bildirmek zorundadır. Vali Muavini Ragıp Uğuralpten aldığım malümata göre bu kongre radyo ile ilân edildiği halde Vilâyete bildirilmemiş ve sonra da İnkâr edilmiştir. Bundan ötesi de artık dâva konusudur. 8 Mayıs Balı günü kapanan Türkiye İkinci Milli Sosyal Hizmetler konferansında pek çok fikir adamı "dernekler" konusunu ele almış ve usulsüz seçimleri yapılmayan kongreleri söz konusu etmiştir. Dernekler, üyelerden aldıkları paralarla veya devlet yardımı ile yaşarlar. Onların "hesap verme" zihniyeti içinde çalışmaları vazgeçilmez bir zorunluluk- tur. Hatipler arasında, hattâ derneklerin devlet tarafından kontrolünü istiyenler de olmuş, fakat bu Umumi Heyet tarafından reddedilmiştir. Demokratik bir nizam içinde böyle bir tedbir elbette ki bahis konusu ola- maz. Ancak üyelerin bu kontrol ödevini yerine getirmeleri şarttır. Çünkü dernekler toplum içinde, bizim paramızla yaşayan, sorumlu teşekküller- dir. 24 Cavidan Atam gene vazife başında idiler.Birisi satış paralarını toplu- yor, birisi büfeyi idare ediyordu. Fa- ruk Kırkbir eşinin hazırladığı (o bir elişine bakarak: — Meğer bizim hanım neler bilir- miş..." dedi. Üyelerin çoğu dışarıda da çalışan ev kadınları idiler ve bu tip marifet- lerini kocalarına gösterecek pek za- manları yoktu. Ama doğrusu "der- nek" için herşey yapılıyordu. AKİS, 14 MAYIS 1962