MUSİKİ Konserler Bükreş Devlet Operası sanatçılarından Ay- han Baran, programda yazılı o- lan son parçayı da bitirdiği zaman Bükreşdeki büyük konser salonu al- kıştan sarsıldı. Ayhan Baran, Cluj şehrinde Faust ve Uçan Hollandalı temsillerine çıktığı vakit de aynı bü- yük ilgiyi görmüş ve dakikalarca al- kışlanmıştı. Konserden bir hafta son- ra "Le Contemporain" adlı haftalık sanat ve edebiyat gazetesinde bir ten- kit yayınlandı; Bükreşin tanınmış müzik münekkitlerinden biri Ayhan Baran hakkında ezcümle şunları yaz- mıştı: "Türk bası Ayhan Baran, sonba- harda, "George Enescu" festivalin- den sonra ismi etrafında büyük bir sempati toplamış ve başkent dinle- yicilerinin gözdesi haline gelmişti. Ayhan Baranın olağanüstü güzel bir sesi var; sıcak, yumuşak, okşayıcı ve müzikal bir ses. Bu sesle basit bir yapılsa alkışlanmıya ode- fakat resitalde besteciler (o söz konusuydu; değişik çağlarda! yaşa- mış, değişik üslüplarda eser venmiş besteciler... Ayhan Baran, müziğin kolaylıkla etkilediği bir sanatçı; oa- a her eserin onun duygu alemindeki yankısı birbirinin aynı oluyor. Bu yüzden bütün lirik parçaların duygu- lu, etkili yönleri ön plana çıkmıştı ve bu eserler bitmek tükenmek bil- meyen patetik, hüzünlü monologlar haline gelmişti. Bach, Haendel ve İ- talyan ön-klasikleriyle Brahma oya- hut Schumann arasında hiçbir fark göremeyişimizin sebebi bu olsa ge- ek; Ayhan Baran, monoton icrasıy- la üç asırlık bir müzik tarihini tek çizgi üzerine oturtuyor ve büyük bes- tecilerin üslüpları üzerine kendi şah- siyetini giydiriyor. Ama bütün bu acemice icralara, nadiren raslıyabi- leceğiniz kalitedeki güzel sesin ha- AKİS, 12 ŞUBAT 1962 tırı için katlanıyorsunuz. Sağlam ve esaslı bir müzik kültürü aldığı tak- dirde Ayhan Baran muhakkak dünyanın cn iyi şarkıcılarından biri olacaktır. İngiltere Değerli Türk piyanisti İdil (Biretin İngilterede verdiği konserler İn- giliz basınında geni de Gerald Larner imzasıyla yayınla- nan bir yazıda özet olarak şunlar söylenmektedir: “Zamanla insan, müziğe iki yaşın- dayken ilgi gösteren, dört yaşınday- en cumhurbaşkanmın (huzurunda Bach ve Boethovenin eserlerini ezbere çalan Yi ihtiyatla karşıla- maya alışıyor. Çünkü nihayet bir me- deniyette Yetişebilecek Mozartların , mahdut olmalı! yonlarıyla başladığı zaman hiçbir bakıma olağanüstü değildi. Birinci varyasyonda bazı notaları kaçırdı. fakat çalmaya devam ettikçe, ilk he- yecan yatıştıktan sonra, şüphelerin yersiz olduğu anlaşıldı, Miss Biret çok istidatlı bir piyanist. Son derece berrak, temiz ve renkli bir (tuşesi Times gazetesinde de aşağıdaki yazı yayınlanmıştır: “Türk piyanisti İdil Biretin Wig- more Hall'deki resitalinin başlıca özellikleri şunlardı: göz kamaştıran bir teknik, sarsılmayan bir güven ve aksamıyan bir icra. İdil Biret, hız- i arımı hiçbir zaman kaçırmayan kuwvetli bir piyanist; a- ma resitaldeki eserlerin hepsi bu sert icraya dayanabilecek güçte değildi. Mesela Beethoven'in Waldstein Sona- tı aşın derecede dramatik bir çehre kazandı ve güzelliğinden çok şey kay- betti, Brahms'ın Haendel Varyasyon- ları da bütün parlaklığına rağmen nihayet bir sürat gösterisi «talaktan ileriye gidememişti; insan boş yere şairane duygular bekliyor ve sonun- da sadece mükemmel pir teknikli ye- tinmek sorunda kalıyor. Bu ifadesine rağmen Miss Biret istediği , biraz özenti gibi görünmekle bb pekala daha lirik ve yumu- şak bir tonla da çalabiliyor; Jean Françaix'nin mutlak bir otoriteyle icra edilen Sonatinin bu sınıfa S0- kabiliriz, Roussel'in Opus 49 Üç Par- çası ve Prokofyef'in ikinci Sonatı kuvvetli ve heyecanlıydı.” Aynı konser hakkında "Daily Te- legraphı" adlı gazetede de aşağıdaki yazı yayımlanmıştır; Bir Garip işgüzarlık Cumhurbaşkanlığı Senfoni Or- kestrasının 30 Ocak salı ge- cesi Devlet Konser Salonunda- konusu konser, yabancı elçiliklerin de davetli olması sebebiyle (o ayrı bir önem taşıyordu. Trafik Mü- dürü, konsere gelen dinleyicile- sanla ifada ettiği için lüzum- suz tartışmalara yol açmıştır. Bu arada konserin solistleri de tuvaletleriyle çamurlu yollarda yürümeye mecbur edilmişlerdir. Ankara gibi medeni bir şehir- nasız ve mantıksız ka- rarlarını kabaca yürütmeye ça- lışan bir memurun yeri olma- malıdır. Herhalde bir Trafik Müdürü Suna Kan, Gülseren Sadak gibi sanatçılarımızı ters- lemeye ve konserden evvel diz- boyu çamurun içine sokmaya, Ulvi Cemal Erkin gibi bir bes- tecimizi opaylamıya, Fransız Kültür Ateşesini konser salo- nunun yüz metre berisinde oto- mobilden indirmeye yetkili de- ğildir. Devlet Konser Salonunun çevresinde görevlendirilecek memurların herşeyden önce saygılı, nazik ve kibar olması gerekiriAnkaranınkültürmer- kezinin önünde geçmiş devirle- rin kaba polis metodlarını tat- bik etmekten kaçınmalıyız. Hatırlatması bizden! "Genç Türk piyanisti idil Biret'in Wigmore Hall'de verdiği okonserin hayal kırıcı tarafları insicamsız stili ve sathi yorum tarzıydı. Eğ Beet- hoven'in Waldstein Sonatını vs Ron- dosunu Brahms'ın Haendel Varyaa- yonlarındaki gibi geniş ve hareketli çalsaydı daha başardı bir icra çıka- bilirdi ortaya; fakat sanatçının insa- nın oOhoşuna giden coşkunluğu Brahms'da bile yeteri kadar ikna edi- ci değildi. Miss Biret'in tonu, zorlan- dığı zaman sertleşiyor ve o heyecan yükselişleri eserin dinamik o çerçeve- si içinden dışarıya taşıyor. Schu- mannın "Papillons"u zerafet ve ca- zibeden bilhassa mahrumdu. Miss Biret'in (kuvvetli vuruşları oancak Ronasel'in Üç Parçasına uygun düş- müştü; bu sebepten konserin başarıy- la icra edilen eseri Rouasel oldu." 33