Başarıya ulaşırsa, Türk eğitim tari- hine adını altın harflerle yazdırabile- cekti. Hilmi İncesulu bir Orta Anado- lu çocuğudur 1917'de Sungurluda doğ muştur. Babası da, annesi de Sun- gurlunun yerlisidir. Babası Mehmet Kâmil bey Mal Müdürüdür. Orta ailenin çocuğudur. Ai- , Zirai hüviyeti ağır basan bir mi vardır. Alta kardeştirler, Hilmi, 1928 de, adı önce Lozan, son- ra İsmetpaşa olan İlkokulu 22 arka- daşıyla birlikte bitirdi. 22 kişiden or- ta ve yüksek öğrenimini yapabilen sâdece Hilmi incesulu olmuştur. Ö- bürleri ük yasamanın içinde da- gılmışlardır. 1934 de Konya Lisesini bitiren genç İncesulu, Mülkiye Mek- tebinin imtihanlarım kazanarak yük- sek öğrenimine başladı. 1937 yılında Mülkiyenin İdari şubesinden mezun oldu ve okul İdaresinin tavsiyesi üze- rine Başbakanlığa memur vekili o- larak tâyin edildi. 1940 yılı Ağusto- suna kadar maiyet memurluğu dev- resini geçirdi. Sonra Kastamonu ili- nin Daday ilçesine kaymakam tâyin edildi. Bu tâyinle, Hilmi İncesulunun fiilen idare hayatı başlamış oluyor- du. Dadayda iki yıldan biraz fazla kaldı. Sonra kısmen cezalı olarak Er- un Karayazı Kaymakamlığına tâyin edildi.. Karayazı ilçesi denen yer, o zaman sâdece modem stilde yapılmış bir hükümet konağından ibaretti. Hilmi İncesulu, yıllardan sonra o günleri zevkle hatırlamaktadır. şikâyetçi olmamıştır. O yıllardan, oralardan çok şeyler öğrendiğini söy- lemektedir. En büyük kazancı, yok- luk içinde yaşamak ve alışkanlıkların- dan vazgeçmemek olmuştur. O yıl- larda Karayazıda İncesulunun tek zevki, beraberinde götürdüğü 51 adet Mili Eğitim Bakanlığı klâsiğini -ki çoğu Yunan, Lâtin ve Hind klâsikle- ridir- tekrar tekrar âdeta ezberler- cesine okumaktı. Röportaj Konservatuvar ve Kitap Meselesi AKİS, Mili Eğitim Şürasının top- EĞİTİM Karayazıda Kasım 1943'e kadar kalan Hilmi İncesulu, bir gün Başba- kanlık Bakanlar Kurulu Raportör- lüğüne tâyin edildiği emrini alınca ilkin gözlerine inanamadı. Ama İnce- sulu, "o yıllarda teşkilât daha düzen- li çalışıyordu" demekten de kendini alamamaktadır. Beş ay Bakanlar Ku- rulu Raportörlüğü yaptıktan Erzurumda 3. Umumi Müfettişlik Yazı İşleri Müdürlüğüne tâyin edilen İncesulu, 1946 Eylününde. Mülkiye Müfettişliğine getirilinceye -kadar bu vazifede kaldı. Dört yılık Mülkiye müfettişliğinden sonra 1950 yılı Tem- muzunda Bursa Vali vekilliğine tâyin edildi. Bundan sonra sırasıyla 1951 Kasımında Kırklareli Valiliğine, 1953 Nisanında Afyon Valiliğine, 1954 A- ğustosunda Erzurum Valiliğine, 1956 Martında Balıkesir Valiliğine, 1957 Martında Adana Valiliğine, 1959 E- kiminde de Aydın Valiliğine (tâyin edildi. 27 Mayıs, Hilmi İncesuluyu Aydın Valisi olarak buldu, İhtilâlden landığı şu günlerde Konservatuar meselelerinin de ele alınacağım hesa- ba katarak müzik eğitimi gören genç- lerin en büyük derdi üzerine ışık tut- Türkiyede kaç kişi, okuduğu kitabı anlıyacak kadar yabancı dil bilir? Hele Konservatuar öğrenci- leri... Bu çocuklar müzik tarihini, formları ve armoni- yi, kısaca, meslekleriyle ilgili her çeşit bilgiyi derste tuttukları nottan öğrenmek zorunda . Kendimizi aldatmayalım: Bugün Konservatuar Öğretmen kadro- su aydın bir kişiyi telâşa düşürecek kadar zayıftır. Tatminkâr bir müzik kitaplığımız da olmadığı için Konservatuar, er geç, cahil çalgıcılar yetiştiren bir fabrika durumuna düşecektir. Hattâ çoktan düştü bi- le... Ba sebepten, sizin bir "Musiki Tarihi" çevirisi üze- rinde çalıştığınızı duyunca çok sevindik. Yalnız, beste- cilik nerede, mütercimlik nerede! Acaba vaktinizi israf etmiş olmuyor musunuz? — Elbe - Derslerimin dışındaki bütün za- manımı buna veriyorum. Ama belki de kimsenin sorup aramadığı bir takım besteler yapmaktansa, bomboş ki- tap raflarına bir iki önemli kitap kazandırmak daha iyi. Türkçe müzik kitaplarını iki elinizin on parmağıy- la sayabilirsiniz. Üstelik kimi eski, kimi yanlış, kimi yetersiz... Demek ki biz yıllardan beri kitap desteğin- den, aydınlanma, öğrenme yollarından yoksun çocuk- larımızı Konservatuardan mezat ediyor, böylece Batı Müziğini, memleketimizde sözde sağlam temeller üze- rinde kurmaya çalışıyorduk. Ders hazırlamak, ders AKİS, 12 ŞUBAT 1962 mayı kararlaştırmış ve bir muhabiri- öğretmenlerinden besteci İlhan Usmanbaş ile röportaj yapmıya göndermiştir. İlgi çekici ko- nuşmayı aynen yayınlıyoruz. vermek için sarf ettiğim bütün emeğin bir hiçle birleş- tiğini görünce çok korktum ve meseleye bir ucundan el atayım dedim. İstiyorum ki, dil bilen bütün hocala- rım ve arkadaşlarım da benim gibi düşünsün, kısa za- manda bu boşluk hiç olmazsa birazcık doldurulsun." "— Ama, mesele bukadar basit değil. Kitaplar çevrildi, yazıldı diyelim. Nasıl basılacak acaba? Dev- let Konservatuarı, yasası çıkmadığı için kendi basıp satamaz. Milli Eğitim Bakanlığında da bu işlerin ne- kadar yavaş yürüdüğünü siz benden iyi bilirsiniz. Kim- bilir yıllardan beri yayınlanmak için sıra bekliyen kaç müzik kitabı var!.. Eğitime önem verdiğini iddia eden bir memleket ii doğrusu yüz kızartıcı bir durum... saab çaresi ne? — İnanmak! Bakanlıktaki yetkililer bu işin lü- zumuna inanacak, bu konuda parayı esirgemiyecek, elini çabuk tutacak. Otomobil sanayii kurmaktan daha mı güç, daha mı önemsiz, bu iş? Hep yatırımdan söz açıyoruz. Kitaba da yatırım yapsak zarar mı ederiz, başımız mı ağrır?" “ Siz çevirin kitaplarınızı ilhan Bey. Biz de gü- nün birinde aklımızın başımıza gelmesini, yaraların üs- tüne parmak basılmasını dileyelim.. Eğitimcilik oyna- maktan vazgeçsek de sadede gelsek artık..? 19