Bir Döviz Meraklısı Daha Artık anlaşılmaktadır ki D.P. Türkiyesinde desiyle ancak "terdifen hürme döviz, Başbaka- arzeden" mute- ber zevata verilmektedir. İşte, Siyavuşgilden sonra bir başka numune: Babıâlinin meşhur Cyrano'su Ethem İzzet Benice! Üstad profesör dövizi Menderesin muhteşem eserlerini görüp yaşama iradesini kuvvetlendirme maksadıyla istiyordu. Babı- alinin Cyrano'su kendisini azıcık olsun tanıyanları kahkaha- larla güldürecek bir sebep ileri sürmektedir: İlmi ve edebi tetkik! Örtülü ödeneğin namlı müşterilerinden Benicenin dü- şük Menderese projektördür. Pek muhterem beyefendi. mektubu bir belirli çevreye tutulmuş yeni 19/6/1956 Şahsen bugüne a her hangi bir zati istekle zâti âlilerini ra- hatsız etmediğime kani Yüksek riüimndeiizl, ilmi ve edebi tetkiklerde bulunmak ve yeni edebi eser ve röportajlarımda bu incelemelerden faydalanmak üzere kızımla birlikte İskandinavya memleketlerine iki ay kadar sürecek bir seyahat yapmak mecburiyetindeyim Altı bin Türk lirası karşılığı döviz müsaadesi için Maliye Vekâle- ne yaptığım müracaat filhakika sayın Nedim Ökmenin lütuf ve mü- tin saadesile 1500 liralık olarak kabul edilmiştir. Ancak a a nuz ki bu cüz'i para üe seyahat edebilmeme imkân Hakkımdaki teveccüh ve dostluk eN rene daha hiç olmazsa 3500 - 4000 liralık döviz tavassutunuzu esirgemeyerek melfuf istidamı tasvip lütfedilmesi hususunda, yüksek ve muvafakatınz emirlerinizle İstanbul Kambiyo Müdürlüğüne tebliğ edilmek üzere il- gili makama havale buyurmanızı derin m terdifen arzede- rim. soruşturma kurullarına gönderilmesi tavsiye edildi. Ne var ki bâzı aklıev- vel vatandaşlar buna rağmen bu fu- züli işgal işine zevkle devam ettiler. Bunlardan birisine geçen o haftanın ortasında rastlandı. Hâdise gene Yeni Büyük Millet Meclisi binasının D blokunda cere- yan etti. D blokunun kapısı önünde her zamanki sessizlik hüküm sür- mekteydi. Kapıların önünü tutm bulunan paraşütçü muhafızlar karşı, dan gelen iki adamı durdurdular ve hüviyet sordular. Gelenler hüviyetle- rini ibraz etmek yerine müracaattaki üsteğmene bir direkçe uzattılar. Bu derece yüzsüzlük doğrusu genç para- şüt üsteğmeninin tepesini attırmağa kâfi geldi. Gelenlerden beyaz saçlısı bir parça daha edepli hareket ettiği için üsteğmen onu muhatap aldı ve kendisine: " —Beyfendi biz buradan dilek- çe kabul edemeyiz" dedi ve sonra bi- raz daha şertleşerek ilâve etti : ütfen postahaneye!" Kendilerinden emin iki adam bu muamele karşısında bir parça tered- düde düştüler. Fakat genç paraşütçü üsteğmenin şaka tanımayan bakışla- rı onları geri oçevirmeğe kâfi geldi. Gayet şık giyinmiş iki kafadar elle- rindeki iki daktilo sayfalık dilekçe ile A Ethem İzzet Benice bUtikte postahaneye yollandılar. Bu iki aklıevvel, bir meşhur tutuklunun adamlarıydı, Tutuklu milyonerin di- lekçesini Yüksek Soruşturma Kuru- luna elden vermek niyetiyle burada bulunuyorlardı. "Zeki iş adamı"nın vasıtasıyla gönderdiği dilekçenin muhtevası, paraşütçü üs- teğmeni nefasetteydi. Zira adam, bu lekgesiyle tahliyesini talep ediyordu m kurulları bu kabil fuzüli işgalden kurtulunca işlerin da- ha çabuk hâlle yola girmesi için bir kampanyaya giriştiler. Bu kampanya bir nevi, soruşturmaya yardım iste- me kampanyasıydı. Haftanın başında V.C. ve V.C. nin kuruluşu ile alâkalı soruşturmayı yürüten kurul ve ona bağlı tâli (oOkomisyonlar bu (mesele hakkında malümatı olan yerlere mü- racaat ettiler ve suç delili olabilecek mahiyette bilgi (o istediler. Bu yerler Devlet teşekkülleri, bankalar, der- nekler ve dergilerdi. Malümat gelince bir hayli eğlenceli hâdiselerin cere- yan edeceği muhakkaktı. İşin, bu eğ- lenceli olacağı tahmin edilen tarafı yanında, bir de üzüntü uyandıraca- ğı muhakkak tarafı vardı. Zira bir başka kurul da Menderesin malüm ve meşum "Tahkikat Komisyonu" nun kuruluşundan inkılâba kadar olan Fuat Adalı Başbakanlığın âşinası, zaman içindeki faaliyetini tahkik ile vazifelendirilmişti. Bu Anka- ra Örfi İdare Kumandanı Namık Ar- güçün marifetleri de bahis mevzuu edilecekti. Bu soruşturma için ilk o- larak Argüçün Devlet radyosu vası- tasıyla neşrettiği tebliğler ele alındı ve bu tebliğdeki ifâdeler suç delili m. malümatla tevhit edil- . Bundan sonra sıra mahut komis- yonun dinlediği ve hapse attırdığı şa- hısların ifadelerine gelecekti ki, asıl üzüntü verici safha ondan sonra bağ- lıyacaktı. 277 numaralı oda! Bu arada alâka uyandırıcı sorgu- lardan biri de takvimlerin 7 Eylül 1960 çarşambayı gösterdiği gün cere- yan etti. O gün Başkent sıcaklık ba- kımından müstesna günlerinden biri- ni daha yaşıyordu. Başbakanlığa doğ- ru uzanan asfalt yol âdeta kızgın bir zift çamuru halindeydi. İşte, ter- mometrelerin gölgede 30'u gösterdi- gi haftanın ortasındaki çarşamba gü- nü Milli Savunma Bakanlığına uza- nan yol ile Başbakanlığa uzanan kız- gın asfaltın kesiştiği noktadan dönen bir jeep, tam Başbakanlık binasının önünde sert bir fren yaparak durdu. Jeep'i evvelâ kısa boylu bir assubay sonra da ağzında siyah bir ağızlığı takılı sigara bulunan uzun boylu, gözlüklü, saçları hayli adam terk etti. Uzun boylu, ak saçlı adam, sol elinde ağızlığı ile aynı renkte bir tesbih tutuyordu. Her iki- si de gerilerinden gelen iki irikiyım jandarma erini beklemeden o Başba- kanlık müracaat bürosunun bulundu- ğu yere doğru ilerlediler. Kapıdan ilk giren Jandarma assu- bayı oldu ve hemen camlı bölmeye yanaşarak elindeki kâğıdı, o çıplak başlı sivil polis memuruna uzatarak: — 277 numaralı odayı arıyoruz" AKİS, 12 EYLÜL 1960