En Büyük Tehlike Milli Birlik Komitesinin genç yüzbaşılarından Numan Esin, İzmirde hayret uyandırıcı fikirler söylemiş bulunuyor. Hayret, baş- lıca iki sebepten doğmaktadır. Birincisi, fikirlerin sahibinin şah- uman (OEsin aklıselime malik kültürlü, kafası işleyen, ha- kikaten istikbal için ümit verici bir aydın tipidir. İkinci hayret se- bebi, fikirlerin sahibinin hüviyeti - dir. Milli Birlik Komitesinin söz- cülerinden biri olma vazifesini omuzlarına alan ve bunu şimdiye dar başarıyla yürüten genç kurmay yüzbaşının "Yıllardanberi politikacılar birbirine düştü. Meclis- teki çalışma ve konuşmaları takip ettim. Yüzde doksanı şahsi kapris üzerine yapılmıştı. Yalnız menfaat kapılarını çalan politika simsarla- rının elinden milleti kurtarmak için ihtilâli yaptık. Memlekette taraflı, gayrı âdil bir idare vardı. Sâdece 1950-60 arası değil.. Yıllardan beri ida- reciler milleti ihmal ettiler. Kendi hasis dertlerine düştüler" diye bir ko- nuşmayı, hem de İzmirin Kurtuluş Bayramı töreninde yapmış olması aklın kolay almayacağı bir hâdisedir. Eğer Numan Esin samimi ola- rak böyle bir inanca varmışsa, kesin olarak söylemek lâzımdır ki ta- kip ettiğini söylediği Meclis çalışmalarından hiç bir şey anlamamış, ko- nuşmaların mânasını ve mahiyetini kavrayamamış, icracılarından ol- duğu hiç şüphe götürmeyen ihtilâlin ruhunu maalesef sezememiş ve Cumhuriyetin tarihini asla iyi tetkik etmemiştir. Kendisine mal edilen beyanattaki ber fikir yanlış, her teşhis hatalı, her hüküm haksızdır. Bu konuşmanın doğru aksetmediğini, iyi anlaşılmadığını öğrenmek bi- zi son derece memnun edecektir. Ancak bu vesileyle bir noktayı gözler önüne, bilhassa memlekette İdareyi bugün elinde tutanların ve yarın tutacak olanların gözleri önü- ne sermek lâzımdır. İş başına gelen bazı kimseler için asıl talihsizlik bir vehime kapılmalarıyla başlamıştır. Memleketin bir çok derdi bu- lunduğu muhakkaktır. Fakat bunların hiç birine sadece politikacıların kusuru yüzünden el sürülmediği, bikes vatanın ıstırap içinde olduğu, 27 veya 37 senedir bir şey yapılmadığı, ağlayan Türkiyenin ancak ken- dilerinin işbaşına gelmesiyle güleceğini sanmak hoş bir hayaldir. Daha kötüsü, en ufak tarih anlayışından mahrumiyetin ifadesidir. Hafiza-i beşer nisyan ile malül bulunabilir. Ancak devlet idaresi gibi ağır bir yükü omuzlarına alanları her şeyden evvel geçmişi iyi bilmeye mec- burdurlar. Bu toprakları 1960 da idare edenler 1920 de idare edenlerden bambaşka şartlar, bir bakıma hir mamure bulmuşladır. Türkiyede hiç kimsenin hiç bir şey yapamadığını söylemek, hele ancak kendisinde bir şeyler yapacak kabiliyeti, ehliyeti, vatanseverliği görmek, bütün bir maziyi inkâr etmek, onun bütün idarecilerini çamurlara bulamak, 1950 den evvel ile sonra arasında en ufak fark görmemek büyük hataların baş- langıç noktasıdır. Bugünkü Milli Birlik İdaresi ve yarınki demokratik idare temelleri atılmış bir tekâmül duvarına ellerinden geldiği kadar fazla miktarda taş ekleyecekler ve duvarı yükseltmeye çalışacaklardır. Demokratik Cumhuriyetin tarihinde tıpkı 1946-50, tıpkı 1950-60 gibi Mili Birlik İdaresine ait 1900 - 61 devresi bir sayfa olarak anılacaktır. Bu sayfanın en şerefli sayfalardan biri olarak ebediyete intikali, evve- lâ kafalardan bu nevi haksız ve mesnetsiz fikirleri, teşhisleri söküp at- mak, kendisinde üstün insanlık tevehhüm etmemek ve aydınlara yakı- şan tevazudan ayrılmamaktır. Eğer Numan Esin şaka etmişse, bu lâtif bir şaka dahi değildir. 22 11 resim bulundu. Yerde bir resim daha vardı, camı kırılmıştı Ve tozdan zor farkediliyordu. Bu, sakıt Cum- hurbaşkanı Celâl Bayarın eski bir resminin büyütülmüşüydü. Araştırma yapanları bir şey daha pek hayrete düşürdü: D.P. Genel Merkezindeki lüks... Genel Merkezin tabanı naylon halılarla kaplıydı. Kol- tuklar pek rahat cinstendi ve son de- rece pahalı takınandandı. Masalar maundu. Bu eşya en ucuz tarifeyle birkaç yüz bin lira değerindeydi. Heyet gerekli araştırma ve sayım işini mümkün olduğ kadar çabuk bitirmeğe karar verdiğinden teferru- at üzerinde inceden inceye durulma- dı. Bulunanlar daha sonra tetkik edil- mek üzere sayıldı ve tesbit edildi. An- cak vazifeliler işlerini bitirip çıkar- ken, Başbakan Menderesin odasında, yerde bir kartvizit buldular. Okuduk- larında yüzlerinde ogarip bir tebes- süm belirdi. ie şöyleydi: H. Mehmet Belediye Me Müdürlüğü İ- mam ve Okuyucularından Telefon: 12069 Soruşturma Babaların günahı Tatlı, yeşil renkte bir Se giymiş solgun yüzlü kadın, altın yaldız işlemeli çantasını açtı. ve içinden çı- kardığı nüfus cüzdanını yakışıklı, es- mer ir uzattı: caba bu, hüviyetimi tespite kâfi geli mi?" Nüfus cüzdanı bir hayli .eskimişti. ve sayfaları çevirmeğe başladı. Cüz- danın ilk sayfasında sahibine ait bir fotoğraf (o bulunuyordu. Yan sayfada ise kimliği tespite yarayan malümat vardı. Teğmen önündeki deftere bu malümatı işlemeğe başladı. Soyadı: Koraltan, adı: Muzaffer Ayhan Yakışıklı. teğmen burada durdu. Geriye kalan malümat kendisini alâ- kadar etmiyordu: "Gideceği yer" ha- nesine "I Numaralı Soruşturma Ku- ibaresini o ilâve etti ve kayıt defterinin 83. sayfasını kapatarak yeşil döpiyesli misafire yol gösterdi. Hâdise, geçen haftanın ortasında bir gün, Yeni Meclis Binasının, so- ruşturma kurullarının faaliyetine tah sis edilen D blokunda, kapının önün- de cereyan ediyordu. Başkenti daya- nılmaz bir hâle getiren bu sıcak Ey- lül gününde. Soruşturma Kurulunun kapısı önünde hüviyetini tespit ettir- mekle meşgul olan kadın, sabık ve sakıt iktidarın B.M.M. başkanlığını yapmış bulunan Refik Koraltanın kızı Yassıada sakinlerinden Bâlıke- AKİS, 12 EYLÜL 0