YURTTA OLUP BİTENLER testiyi vermektir. Bir yanlış yazar- lar, iki yanlış yazarlar, sonra kendi kendilerini düzeltirler. Eskisi kadar yanlışlık oluyor mu basın da şimdi?" diye sözlerini bitirdi. Sonra etrafın- daki kalabalığı hafifçe iterek aradan sıyrıldı ve m ayrılırken güle- rek göz kırpt —Ar ada bir bunlardan kaçmak da lâzımdır" dedi ve salonun diğer Köşesine doğru dinç adımlarla yürü- İş kolay olmamıştı Aslında, oKabinenin o boşluklarının doldurulması, yeni Kabine üyele- rinin tanıştırılması için yerilen kok- teylin hazırlığı kadar kolay olma- mıştı. Başkan Gürsel hayli uzun sü- ren temaslar yapmış, ve bakanlıklar için adam aramıştı, Geride bıraktı- gımız haftanın ortalarına kadar iki bakanlığa getirilecek, olanlar henüz bulunamamıştı. Bakanlıklardan biri- si Mili Eğitim Bakanlığıydı. Nam- zetlerin ve arzu edilenlerin başında- ki isim, geçen hafta içinde Hasan Â- li Yüceldi. C.H.P. iktidarının bu ünlü Mili Eğitim Bakanı doğrusu istenir- se. Bakanlık koltuğunu dolduracak pek Münasip bir insanda. Milli Eğitim konusundaki bilgisi ve liyakati aşi- kârdı. Üstelik uzun müddet Bakan- lık yapmıştı. Oturacağı koltuğa ya- bancı sayılmazdı. Nitekim haftanın ortasında Eğitim Milli Komisyonu ü- yelerine gene Çankayada verilen mü- tevazı bir kokteylde Devlet ve Hü- kümet Başkanı on-onbeş dakikalık bir sohbetten sonra, eski Milli Eğitim Bakanının koluna girmiş ve kendisini diğer bir salona çekerek uzun müd- det konuşmuştu. Salonda bulunan ve bu konuşmayı farkeden herkes şıppa- dak yakıştırmış ve ertesi gün Baş- kentte Milli Eğitim Bakanlığına Ha- tan Ali Yücelin tayin edildiği haberi atıp yürümüştü. Ancak, haber doğru çıkmadı. Üs- telik, Devlet ve Hükümet Başkanı, Mili Eğitim Bakanlığı için başka namzetlerle de temastaydı. Nitekim aynı günün sabahı Başbakanlığın ö- nünde duran siyah bir otomobilden inen ve acele adımlarla binaya giren bir adam Başbakanlığı terkettiğinde, son zamanlarda Başbakanlık binası merdivenlerinin abonesi hâline gelen basın mensupları, kendisine, Milli E- gitim Bakanı olarak bakmışlardı. Maamafih böyle düşünen pi ga- zeteciler de değildi. Bir gün evvel, Başbakanlığı İstanbulda bir telefona bağlayan 03 deki memure hanıma da sorsanız, size, Milli Eğitim Bakanlı- ğına Prof, Vahit Turhanın getirilece- ğini yemin billâh söylerdi. gece Başbakanlık Hususi Ka- O lem Müdürlüğünden açılan telefon © Nasır Zeytinoğlu Briçten ne haber? şehirlerarasmdan O İstanbulda Vahit Turhanın aranmasını ve acele bağ- lanmasını o istemişti. o Şehirlerarası memuru iyi bir kanal seçerek İstan- buldan 636415 numaralı telefonu Başkentin meşhur 27070 numarasına bağladı. o İstanbuldan konuşan ses hafif heyecanlıydı. 27070 kendisini a- cele Ankaraya davet etti. Prof. Vahit Turhan Başbakanlığın o kapısından içeri girerken, saatler 9.25'i gösteri- Ragıp Üner İftiraya uğradı yordu. Kendisinden az evvel o Devlet ve Hükümet Başkam gelmişti. O sa- bah gelenler arasında Milli Eğitim Bakan vekili Fehmi Yavuz da bulu- nuyordu. Başkan Gürselin Vahit Tur- nanla neler konuştuğu meçhuldür. A» ma, temasların büyük bir gizlilik i- çinde yapılmağa çalışıldığı bâzı ha- diselerden anlaşılıyordu. Nitekim o sabah Başbakanlığın omerdivenlerin- den inen Başbakanlık Hususi Kalem Müdürüne gazeteciler — Acaba Prof. Vahit Turhan ne- den Ankaraya çağırıldı?" diye sor- duklarında, tatlı bir tebessümle kar- şılaşmış ve şu cevabı almışlardı: —Prof. Vahit Turhan mı? An- karada mı kendisi." Milli Eğitim Bakanlığı için düşü- nülen bir başka isim daha vardı. Prof. Fahir İz. Geride bıraktığımız hafta- nın ortasına, kadar Prof. İzin Bakan- lığa tâyin edileceği Başkentte Önde gelen söylentiler arasındaydı. Üstelik Prof. İz defalarca Başbakanlık bina- sına gelmiş gitmiş ve bu söylentile- hakikate uygunluğunu sağlamış- Hakikaten Prof. İzin Milli Eğitim Bakanlığı gün, hattâ dakika mesele- siydi. Ancak ortaya küçük bir mâni çıkmış ve o herşeyi altüst etmişti. Prof. İzin eşi ecnebiydik Komite her şeyi inde eleyip sık odokuduğundan undan da vazgeçilmişti. Ve nihayet.. "Herşey geçen haftanın (ortasında perşembe günü belli oldu. Sabah saat 9.30 sıralarında İmar ve İskân Bakanı Prof. Fehmi Yavuzu, yanın- da Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi Dekanı Prof. Bedrettin Tuncelle be- raber görenler, Milli Eğitim Bakanlı- ğına yapılan tâyinin mahiyetini anla- dılar. Gerçi tâyin bir gece evvel yar pılmış ve çarşamba gecesi Galatasa- ray - Fenerbahçe futbol maçını sey- reden Başkan Gürsel, maça gelmeden Tuncelin Bakanlığını onaylamıştı. Maç sırasında kendisine, duyulan ha- berin doğru olup olmadığım soran bir foto muhabirine, seçtiği ismi de açık- ladı. Ama ertesi sabah Tuncel, bera- berinde Yavuz olduğu hâlde Başba- kanlıkta görününce işin hakikat ol- duğunda artık kimsenin şüphesi kal- madı. O gün Bakanlar Kurulu tam kadroyla, ilk toplantısını yapıyordu. Bu bir tanışma toplantısı olacaktı. Başbakan Gürselin riyasetinde topla- nacak olan Kurul üyeleri teker teker Başbakanlığa (Ogelmeğe o başladılar. Toplantı iki buçuk saat devam etti ve Bakanlar Kurulunu ilk terkeden Bakan Fehmi Yavuzla, daha çiçeği burnunda Bakan Bedrettin Tuncel ol- du. Tuncel Başbakanlığın merdivenle- rini yeni inmişti ki etrafını bir yığın insanın sardığını gördü: Evvelâ şâ- AKİS 12 EYLÜL 1960