şir milletvekili Halük Timurtaşın eşi Ayhan Timurtaştı. Haftanın başından itibaren soruş- turma kurulları faaliyetlerini bir par- ça daha hızlandırmakta fayda mülâ- haza etmişler ve sakıtların yakınla- rıyla temaslarda bulunarak, onlar hakkında elde edilen malümata yeni- lerini ilâve etmeyi lüzumlu görmüş- lerdi. İşte bu faydalı temaslardan bi- ri de haftanın ortasında cereyan edi- yordu. Sabıkların ogayrimenkülleriyle a- lâkalı soruşturmayı. Hakkı Kâmil Beşe riyasetindeki I Numaralı Kurul yürütmekteydi. Kurul, 45 sabık D.P. milletvekili için bu arada bir hayli ter dökmüştü. Zira sakıtların devr-i ikbalde edindikleri ogayrimenküller sayıp tükenecek gibi değildi. Her bi- rinin, akla hayale gelmedik yerlerde, yüzbinlerce lira eden emlâkine rast- lanıyordu. Fakat bunların bâzıları öylesine kurnazca bir işleme tâbi tu- tulmuştu ki, Soruşturma Kurulu üye- leri bu emvalin menşeini bulup çıka- rabilmek için geceyi gündüze katmak zorunda kalıyorlar, fakat neticede parlak zekâlı sakıtların o falsolarını yakalıyorlardı. Ne var ki zaman azdı ve bir an evvel soruşturma ile alâka- lı malümatın Yüksek Soruşturma Kuruluna havalesi gerekiyordu. Bu- nun için de soruşturmanın bir an ev- vel müspet delillere istinat eden bir tarzda ikmali gerekmekteydi. İşte, haftanın ortasında sakıtla- rın yalanlarıyla yapılan görüşmeler bir nebze olsun bu mahzuru ortadan kaldırdı. Nitekim, sâkıtların yakınla- rıyla görülmeler yapan Soruşturma Kurulunun sorguya çektiği tek şahıs Ayhan Timurtaş olmadı. İbrahim Polatkan, Server Bayar, hattâ ve hattâ "Bay Yüzde On"un validesi de malümatlarına müracaat edilenler a- rasındaydı. Sakıtların oyakınları u- sun süren bir sorguya tâbi tutuldu- lar. Ancak bu sorgu, Menderesin ma- lüm ve meşum Tahkikat Komisyo- nundaki sorgudan pek farklı oluyor- du, Zira burada şahitlere eza edilmi- yor, bilâkis iyi omuamele yapılıyor, hattâ birer yorgunluk kahvesi bile ikram ediliyordu. Ancak, Soruşturma la hayale sığmaz marifetleri, onları ne de olsa üzüntüye o sevkediyordu Nitekim düşüklerin Yassıadadaki du ruşmalannı ailelerinin takibine bu mülâhazayla müsaade edildi Yorulanlar Haftanın başında başlayan bu hum- malı faaliyet, soruşturma kurulla- AKİS, 12 EYLÜL 1960 rının bitmek tükenmek bilmez mesa- ileriyle değerlendi ve haftanın sonu- na doğru, delilleri tamamlanarak ra- fa kaldırılan dosya adedi bir hayli yükseldi. Anlaşılan, bu tempo ile ku- rullar işlerini muayyen zamanda ta- mamlıyacaklardı. Fakat bu arada bir kısım soruşturma kurulu üyesi de yardı ki onlar bir türlü düştükleri gayya kuyusundan gün ışığına çıka- mıyorlardı. Bunlar, sâkıtların bizzat ifadelerini almakla vazifeli soruştur- ma kurulu üyeleriydi. Gerçi pek sı- caktan şikâyetçi olmadan -bu kurul ifadeleri Yassıadada almıştır- vazi- felerini tamamlamağa gayret sarf et- mişlerdi. Ancak, her ifâde ile bir par- ça daha çıkmaza giren ve büyüyen soruşturma o derece vüsat kazanmış- tı ki, merkezden yeni takviye almak lüzumu hâsıl olmuştu İşte, haftanın ortasında bu takvi- ye sayesinde işlerini bitiren 3 ve 4 Numaralı Soruşturma Kurulları Baş- kente döndüler vo dosyalar üzerinde incelemelere giriştiler. 3 ve u ralı Soruşturma Kurullarının Bı” kente döndükleri gün bir başka ku- rul da eğlenceli bir mesele üzerine e- gilmişti. Mesele, 1960 yılının İlk ayın- da tükenen 4,5 milyon liralık örtülü ödenek meselesiydi. Bu meselenin tetkiki için Yassıadaya kadar uzan- Ayhan Timurtaş Çiftetalihsizlik YURTTA OLUP BİTENLER mak gerekiyordu. Bu sebeple, iki ku- rulun vazifeleri ikmal edip merkeze döndükleri gün Şeref Gökmen baş- kanlığındaki 9 Numaralı Kurul, sâ- kıtların muvakkat ikametgâhı Yas- sıadaya müteveccihen hareket etti. Bu Kurul bir kaç gün içinde o sabık Başbakanı ve müsteşarı Ahmet Sa- lih Koruru ve diğer sakıt Bakanları sigaya çekecek, 4,5 milyon lira iken 50-60 milyona baliğ olan örtülü ö- denek macerasının hesabını soracak- Anlatılan, bütün Kurul ve komis- yonlarda çalışan üyeler soruşturma nın bir an evvel ve süratle ikmali i- çin SÖZ birliği etmişlerdi. Ne var ki bu tarz bir çalışma insanda ne asap bırakıyordu, ne de kuvvet. Bâzı üye- ler, bu akıntıları içlerine gömüp va- zifelerinin her şeyden mühim olduğu- nu kendi kendilerine telkin ettiler, fakat bâzıları da bu moralman yıkıcı çalışmanın darbelerinden kurtulama- dılar. Bunun bir misâli geçen hafta nın ortasında salı günü cereyan etti. İstanbuldaki 7 Numaralı Kurul Baş- kanı Hikmet Kümbetlioğlu o gün sa- bahın erken saatlerinde başına geçmiş ve her zamanki titiz- liği ile dosyaları tetkike koyulmuştu. Sıcağın ve yorucu çalışmanın bir kat daha yıprattığı Kümbetlioğlu birden bir krizle masasının üzerine yığılı- verdi. Arkadaştan koştular ve bir müddet evvel bir kalp hastalığı geçi- ren bu vefakâr arkadaşlarını alelace- le hastaneye kaldırdılar. Fakat Küm- betlioğlunun hastaneye (o kaldırılma- sıyla isler aksamış olmadı. Hemen 7 Numaralı Kuruldan Turgut Cemal Özdol ve Faruk Siret Değirmen vazi- fe başına geçerek kalınan yerden işe devam ettiler. Kabul edilmesi lâzımdır ki, Soruş- turma Kurulu üyeleri insanüstü bir gayret gösteriyorlardı., Bu feragatli çalışmanın yanında bir de yapılan maddi fedakârlık vardı ki müşkülü bir kat daha arttırıyordu. Üyelerin büyük bir kısmı hakları olan yevmi- elerireddetmişlerdi. Kurul için ay- rılan 500 bin liranın 200 bin lirası yolluklar ve zaruri masraflar için lirası ise olduğu Leyleğin ömrü... Soruşturma (Kurulu üyeleri o böyle tam bir intizam ve nizam içinde vazifelerini bütün güçlüklere rağmen ifa ederlerken, bir takım adamların füzüli müracaatları (onların gergin olan asaplarını bir kat bozuyordu Bu müracaatlar çok Za- man tetkik ediliyor ve icap eden ce- vap veriliyordu, Fakat işlerin süratle yürütülmesi gerekince ve zaman ta- sarrufu bahis mevzuu olunca kapıya talimat verildi ve bu kabil dilekçeli müracaatların alâkalı bakanlıkların 23