7 Şubat 1959 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 16

7 Şubat 1959 tarihli Akis Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER kredilere yılda 40 milyon lira faiz ödendiğini, buna - karşılık bu enerji hattının temin ettiği enerjinin ancak üçte birinden istifade etmek kabil olduğunu söylemek zorunda kaldı. Bu arada öğrenilen bir hakikat de elektrık fiyatlarına pek yakında yani bir zamın gelmek üzere bulun- duğu oldu. Elektrik fiyatlarında son derece anormal fiyat farkları vardı. Meselâ Çatalağzı elektrik santrali- nin hemen 'burnunun dibinde bulunan Ereğli Belediyesine elektriğin kilo- vatı 6 kuruştan verildiği halde, ayni santraldan elde edilen elektrik daha çok uzaktaki İstanbul Belediyesine 3 kuruştan veriliyordu. Bu fiyatları adil bir şekle -tabii ucuz olanları pa— halılaştırarak, sokmak lâzımdı. elbetteki eskisinden daha pahalı elek- trik alan belediyeler de bunu halka daha ucuz verecek değillerdi. Kıbrıs Boşa çıkan ümitler ışişleri Bakanı Zorlu, Karaşi dö- D nüsü kendisine verilen haberler- den hiç memnun olmadı. Atina. Kıb- rıs meselesinde yine dilini tutmamış ve Paris görüşmelerinin muvaffaki- yetsizlikle sona erdiğini açıklayıver- mişti. orlu, Paristen Ye- şılkoye geldıgı zaman gazetecilere mek, görüşmelerin çık- maza gırdıgını sezdirmemek için akla karayı seçmişti. Vaziyeti kur- tarmak için son bir gayret yapıldı. Türk Dışişleri Bakanhgı görüşme- lerin kesildiği haberlerinin asılsız ol- duğunu açıkladı. Averof da son daki- kada kapıların tamamen kapanmadı- ğım bildirdi. Ama bu zoraki açıkla- malar hiçbir şeyi değiştirmedi. An- cak Yunan hariciyesinin müphem i- fadeleri papaz Makarios'un beyana- tıyla birlikte mütalâa, edildiği tak- irde, meselenin hakiki veçhesi ol- duğu gibi ortaya çıkıyordu. Papaz hazretleri, Kıbrısta yayınlanan bir Rum gazetesıne verdiği beyanatta Türklerin inatçılığından ye aşırı ta- leplerinden — bahsetmekte, Türkiye bu tavrını terketmediği muddetçe Kıbrıs meselesinin halledilemiyece- ğini söylemekteydi. Türk Hüküm -evvelce dolaşan şayiaların aksine- Kıbrısa mutlak istiklâl verilmesi gi- i bir fikre pek yanaşmıyordu.An- karanın görüsüne göre Kıbrıs, Yu- nanistan, İngiltere ve Türkiye ara- sında bir üçlü hâkimiyete tâbi tu- tulmalıydı. Ayrıca. Adadaki İngiliz üslerine ilâveten Türkiye ve Yuna- nistanın da birer üssü , bulunmalı, her iki devlet Kıbrısta birer garni.- zon kurabilmeliydi. Makarios Türk- lerin şimdilik Taksimden vazgeçtik- lerini kabul ediyordu. Fakat.Tak- simden vazgeçmek, .Adaya tâm is- tiklâl tanımak mânasına gelmiyor- du. Halbuki, Yunan hükümeti ve bilhassa Papaz Hazretleri, Enosis- ten vazgeçtikten sonra, tam istiklâl fikri özerinde durmaga -başlamışlar* 16 di. Kuracakları Kıbrıs devleti Bırleş- miş Milletlere âza olacak, iç ve dış işlerinde tamamen müstakil kala— caktı. Belki, Türkiyeyi tatmin et- mek ve Ankaranın endişelerini önle- mek maksadıyla, ilhaka giden yol- ları kapayacak bazı usuller konabi- lirdi. Fakat Türkiye bu şekilde bir istiklâl anlayışına — yanaşmıyordu. Türkiyeye göre, Kibrisin dışişleri ve savunması üç devletin müşterek i- daresi altında bulunmalıydı. Makarios en büyi üçlüğün bu nokta üzerindeki anlaşmazlıklardan ve Türkiyenin daima ileri sürmekten bıkmadığı askeri emniyet mülâha- zalarından doğduğunu söylemektey- di. Yoksa, Adadaki cemaat meclis- leri, ku rulacak merkezi hükümette- ki temsil mabetleri ve cemaatlere Türkiye ile Yunanistandan yapıla- cak iktisadi yardımlar mevzuunda Makarios Kapıları zorluyor az çok bir anlaşma zemini bulun- muştu 'Karışık hesaplar ylardan berı gizli tutulan mü.- Azak releri tina — tarafından böyle ani bır şekilde açıklanmış ol- ması, Dışişleri Bakanlığında bu me- lale ile uğraşan memurları — hayli hiddetlendirdi. Ankara, anlaşmazlık- ların siyasi temaslar yoluyla halle- dilebileceği hususundaki ümidini he- nüz terketmiş değildi. Mahır .diplo- mat Pesmazoğlunun gayretleri ile Zorlunun ketumiyeti sayesinde an- laşma zeminini yavaş yavaş geniş letmek ve ancak ondan sonra varı- lan merhaleyi halk efkarına açık lamak daha doğru olmaz mıydı? Yunan hükümeti ve Makarios bu Vakitsiz açıklamalarıyla — herhalde bazı maksatlar — güdüyorlardı. Bir defa, herşeyde olduğu gibi, bunda da Ankaradan önce davranmak ar- zusu rol oynamıştı. Karamanlis hü- kümeti, kendisi mızıkçı durumuna duşmektense müzake relerde durak- lama vuku bulur bulmaz, kabahati hemen Türk Hükümetine yüklemek ve böylece dünya halk efkârı önün- de temize çıkmak istemişti. Işte Atina elinden geleni yapmış, müza- kere masasına oturmuş ve mühim tâvizler vermişti, fakat su inatçı Türkler bütün sulhçu gayretleri bo- şa çıkarmışlar ve meseleyi tekra çıkmaza sokmuşlardı! Ayrıca, Türkiyede olduğu gibi, Yunanistanda da huk met halk ef- kârının baskısı altında — bulunmak- taydı.. Anadolu Türklerinin kilde olursa olsun- Kıbrısa basmalarım, asker göndermelerini ve üs kurmalarını icabettirecek her- hangi bir hâl tarzı Yunan halk ef- kârı tarafından hiç de hoş karşı- lanmıyacaktı. Bunu gayet iyi bilen Karamanlis hükümeti, daha heni vakit erkenken. müzakereleri suya düşürmeyi kendi dahili hesaplarına daha uygun görmüştü. Ankara radyosundaki Kıbrıs sa- atini -marşlar hariç- iki dakikaya indirenler, Atinanın bu tavrı karşı- sında tekrar düşünmeğe başladılar. Bu düşünmelerin ne gibi bir netice- ye vardığı Pazartesi akşamı anlaşıl- Konuşma bir dakikaya indirildi, gerıye kalan ondoıt akika da as- keri marşlar yerine "Tin tin tini mi- âıı hanım" gibi türkülerle doldurul- u. Dâvalar Mersinlilerin heyecanı G cçen haftanın sonunda Eskişehir ” Ağır Ceza Mahkemesinin bir gün Önce verdiği bir kararı gazetelerden okurken, en fazla Mersinliler hele- cana kapıldılar. Zira karara bağla- nan hâdise, şirin Akdeniz şehrinde ve hiç olmazsa 3 bin kadar linin dehşetten faltaşı gibi gozlerı önünde çereyan etmişti "Mersin hâdiseleri", son genel se- çimleri müteakip duyulan memnuni- yetsizlik — dolayısıyla. — memleketin muhtelif bolgelermde patlak — veren ye üzerine derhal neşir yasağının kara perdesi, örtülen kargaşalıklar- dan biriydi. Işte Eskişehir Ağır Ce- za Mahkemesi, .Mersin hâdiselerinin sebebini ve ilk safhasını teşkil eden bir siyasi cinayetin faillerini, C. H. P. li Mahmut Baytuncu olduren D. P li Zeki Budur ile Murat Sevimi, "haksız bir taarruzu defetmek zaru- reti ile nefis müdafaası " halinde bulunduklarına kanaat getirerek be- raat ettiriyordu Mersin hâdiselerinin içyüzünü ve nasıl başlayıp geliştiğini öğrenmek için, 18 ay kadar gerilere gitmek lâ- zımdır. Baytunç. “Urfalı Mahmut" lâkabı ile şöhret yapmış, uzun boy- lu, esmer, yakışıklı ve genç bir kül- hanbeydir. Birkaç sabıkası — vardır. ama ıslah olmuştur. Öyle ki, ayağı- AKİS,7 ŞUBAT 1959

Bu sayıdan diğer sayfalar: