İstanbul Mektup A şağıdaki yazımın, matbuat kanu- nu hükümlerine göre değil de, kadim sempatinizin başı için ilk çı- kacak sayınızın musaıt bir köşesinde neşrini rica eder uhteviyatı cıddı ve iyi temenni- çen haftaki nüshasının 31 inci sahi- fesinde "Anna Frankın sonu" başlı- ğını taşıyan yazıya nasıl olup ta bu kadar geniş bir parsel — ayırmışsınız hayret ettim Dolambaçlı yollardan, , müphem imalar, taş atmalar, doğrusu kari için — değilde, bana bir tanıdık içerlemiş, posta ile göndereceği mek- tubu mecmuanızda neşretmeyi ter- cih etmiş gibi bir şey. azıyı okuduktan sonra, hiç ol- mazsa okuyucularınız hesabına hiz- met düşüncesiyle bir — özetini çıkar- mayı faideli buldum. Mesele şu; Salih Tozan oğlumuz ve aktörlüğü seçmekte biraz geç kal- mış Kâmuran bey arkadaşımız, bu sezon sonu bir miktar alacaklarını benden tahsil etmemişler, onlara ve- rilecek parayı evimin merdivenleri- ne harcamışım Zabıt varakasının bu kadar kısa ve açık yazılması icap ederken, ne lüzumu var. Parti marti karıştırıp pompalaya — pompalaya tam üç sü- tun şişirmeye? Salih beyin cebinde bilmem kaç kuruş kalmış, — sonra filmden bir hayli dünyalık edinince arkadaşları şaşırmışlar, Salih Tozan hem ağlıyor, hem de Tiyatroya artık gelmiyeceğini — söylüyormuş.. halde filmden alınan paranın, ata hizmetle değilde — meselâ limon satmak gibi esnafça bir — meşguliyet sonunda hak edilmiş — olmasından mütevellit, yüksek san'atkâr kırgın- lığının duyguları açığa vurulmak is- teniyor. Ben öyle anladım, oldukça bayatlamış bir edebiyat Vazıfesı Bir defa ne Salih, ne de Kâmu- ran Yüce benim sahneme uzun sene- ler emek vermiş arkadaşlar değil- dir. Salih Tozan üç sene evvel ehem- miyetsiz bir bünye zafiyeti dolayısile ilgimi çekmiş -bu hatırlatışı ancak kendisiyle ben anlarım, kari için ya- zılmamıştır- Kâmuran bey ise "An- na Frank" da Peter rolü için rejisö- rün tavsiyesiyle, — delikanlılık çağını çoktan geride bırakmış, oldukça iri kıyım gövdesini ufacık bir çocuk ha- line sokmaya katlandığı 1çın angaje edilmiştir. Kâmuran — Yücenin sah- nemdeki ömrü dört ayı geçmez, bu zat ikiyüz küsur lirayı aşmayan ala- cağını istediği dakikada alamamış olduğu için, AKİS'de namına sütun- lar tahsis edilmesi mi icap ederdi?. Devlet Tiyatrosu, Şehir Tiyatro- su verdiği açığı Devlet yardımı ile kapar. Muammer Karaca Tiyatrosu- nun açığını ise yine Muammer Kara- 30 ACe ĞÖkçĞrA Brükselde bir Türk ca kapar. Fazla söze ne hacet, ufak, bir mukayese ve insaflı bir düşünce sonunda bir alacak verecek yüzün- den amatörce heyecanlarla bezenmiş bir tahrir vazifesiyle Muammer Ka- raca hedefine ateş açmanızı azcık gaddarca buldum u hareketiniz yüksek meşgale- nizle hiç de kabili telif değil doğru- su? Sizin hesabınıza teessürüm ma- batli olarak devam edecektir. Hürmetlerim Muammer Karaca Ankara "On İkinci Gece" Devlet Tiyatrosunda mevsimin son galası Büyük Tiyatroda sahneye konan Shakespeare'in "On İkinci Ge- ce"si oldu. Brükseldeki Milletlerara- sı Sergi münasebetiyle bir de Mil- letlerarası Tiyatro Festivali yapılma- sı kararlaştırılmıştır. — Devlet Tiyat- rosu bu Festivale çagırılınca yetki- liler uzun uzun düşünmüşler, fakat yabancılara — gösterebilecekleri bir yerli eser bulamamışlardır. Bunun üzerine Mordo gibi büyük bir reji- sörün elinden çıkmış olması ve daha önce de iki kere oynanmış bulunma- sı sebebiyle "On İkinci Gece"nin Fes tivale gitmesi kararlaştırılmıştır. Brüksel Yolcuları akat ortada Brüksel gibi Batı dünyasının merkezileştiği bir şeh- re gitmek vardı. Devlet tiyatrosunda çalışan herkesin gönlünde hafif bir kıpırdanma belirmişti. Eser ilk defa Mordo tarafından sahneye konduğu zaman Devlet Ti- yatrosu altın çağını yaşıyordu Bu- gün büyük oyuncu geçinenler o gunlerde ufak bir rolu zor bulurlar- dı. Muhsin Ertuğrul bu yılları gayet ıyı bilir. Bu bakımdan "On İkinci Ge- ce" ile ilk defa olarak Devlet Tiyat- rosunun yurt dışına çıkması bahse konu olunca, Muhsin Ertuğrulda al- tın çağın adamlariyle "arzı endam" etmek gerektiği kanaati yerleşmiştir. Bununla birlikte, yumurta gelip kapıya dayanınca bırtakım güçlükler başgösterivermiştir. Önce Salih Ca lentiye göre Salih Canar, teki Birinci Mezarcıyı oynamayı red- dedince Genel Müdür adını Brüksel yolcuları listesinden silivermiştir. Ne olursa olsun, Salih Canar sonunda yuvaya donmuştur Ne var ki, yedeğe seçilen Saim Alpago, Salih Canarın dönüşü ile Bruksel yolundan olmuş- ur. Bu arada asli rejisör olarak adı afişlere geçen Cüneyt Gökçer de, Mor- do'nun mizansenleriyle kendi mizan- senleri arasında bir türlü karar kıla- mamıştır. Nihayet türlü karışıklıklar içinde "On İkinci Gece", Devlet Ti- yatrosunda kurulacak olan Bale Stüd- yosu yararına | aziran gecesi Ü- çüncü defa olarak seyirci karşısına çıkabilmiştir. Ah Shakespeare ! mumiyetle bir Shakespeare piyesi sahneye konduğunda yazarın bü- tün eserleri bilinir, kabul edilir ve ya- zarın kişiliği üzerinde de uzun boy- lu söz edilmez. Hakikaten bu koca İngiliz yazarı, hakkında çıkarılan ar- di alınmaz söylentiler ve yayınlarla bir hayli ululaşmış ve adeta tiyatro sanatının bir sembolü olmuştur.. T oyuncunun bir Shakespeare rüyası gördüğü muhakkaktır. Bilhas- sa kahramanın adıyle anılan piyesler- de oynamak oyuncunun ideali- dir. Eserlerin kalıcılığı yanında o- yunculuğun geçiciliği — sanatkârları bir hayli sıkmaktadır. Fakat meselâ bir "Hamlet" olarak kalıcı — olmak mümkündür. l İkinci Gece', yazarın 1597 yılında Stratford kasabasının hemen hemen en büyük evini, bahçeleriyle satın alıp oklukça mureff bir ha yat sürmiye başlamasından sonra yazılmıştır. Esasen bu devrede zekâ- sını nüktedanlığını alabildiğine or- taya koyduğu "Kuru Gürültü", "Be- ğendiğiniz Gibi" adlı — komedilerini yazmıştır. Bu bakımdan Shakespeare "On İkinci Gece"de de alabildiğine neşeli, kaygısızdır. Tabii ki bu ala bıldıgıne kayıtsızlık, rejisörlere — ol- dukça geniş imkânlar sağlamaktadır. Shakespeare "On İkinci Gece"de Lâtin şairi Platus'tan beri kullanıla- gelen motiflerden faydalanmıştır. Bu bakımdan eserde, birbirine, benzeyen iki kardeş, bu kardeşlerin bir deniz kazasında birbirlerini — kaybetmeleri, kızın erkek kılığına girmesi gibi motif ler hikâyenin örgüsünü teşkil etmek tedir. Şurası muhakkak ki Shakespe- AKİS, 7 HAZİRAN 1958