nun demokratı) guvenıyorum Toulo- use Valisi volkan üzerinde oturdu- ğunu söylüyor" diyordu. lçışlerı Ba- kanı, Başbakandan da şikâyetçiydi.. Fransız kanı dökmek istemiyen Pf- limlin, asilere ateş etmeme emrini Vermıştı Cezayirde ve Korsikada hü- kümet binasına saldıran âsilere kar- şı, müdafaadaki C. uvvetleri aldıkları emre itaat ederek silâh kul- lanmamışlardı. Jules Moch, yarın asi paraşütçüler Parise saldırırlarsa on- lara karşı silah kullanmadan nasıl mukavemet edileceğini öğrenmek is- tiyordu. Kurtarıcıya müracaat Bu durum karşısında Başbakan Pf- limlin kararını verdi. General De Gaulle'ü görecekti. Zaten kabinede de kıpırdanmalar başlamıştı. De Ga- ulle'e yaklaşmaya taraftar üç mute- dil bakan istifaya karar vermişler- di. İşte heyecanlı bir macera filmi- ne benzeyen hikâye böyle — başladı. Başbakan tarafından çağrıldığını öğ- renen De Gaulle, gece Colombey'deki evini terketti. Gazeteciler peşindeydi- ler. Fakat kırmızı ışıklara ve girişi yasak sokaklara aldırmayan motosik- letli polisler, gazetecilere Generalin izini kaybettirmeye muvaffak oldu- lar. Bu arada Başbakan Pflimlin de, Başbakanlık binasının gazetecilerin bilmediği gizli kapısından — çıkarak meçhul bir ıstıkamete doğru hareket ediyordu. Ik am Paris civarında- ki La Cel S Cloud şatosun- da karşılaştılar Pflimlin, Generalin hiç değilse Korsika isyanını takbih etmesini istedi. Fakat General, böyle bir şey yaparsa âsiler üzerinde bütün nüfuzunu kaybedeceğini, onlara söz anlatamayacağını ancak iktidara geldiği takdirde asilere söz geçirebi- leceğini anlattı. Artık yapacak baş- ka bir şey yoktu. Nıtekım bu müla- kattan sonra General, "hükümeti kurmak yolunda ilk adımı" attığını halka bildiriyordu. Pflimlin hüküme- ti istifa edecekti. Gitme, kal B u haber Milli Mecliste bir bomba tesiri yaptı. Memleketin mukad- deratını ilgilendiren vahim bir mese- leden nasıl olur da milletvekillerinin haberi olmazdı? Meclisin itimadını kazanan hükümetin çekilmeye hakkı yoktu. Bilhassa De Gaulle aleyhtarla— rı, Pflimlin'i istifadan vazgeçirmek i- çin her türlü fedakârlığa hazırdılar. Liberal fikirli Mitterand "Hükümet bizim muvafakatimiz olmadan gizlice sahneden çekilemez" diyordu. Normal zamanlarda Pflimlin'i bir kaşık suda boğacak olan Komünistler, Başbaka- na âdeta "aman kal" diye yalvarıyor- lardı Bunun üzerine Pflimlin, doğ- n doğruya istifa etmek yerine. Mıllı Meclisin oyuyla devrilme ka- rarını verdi. Anayasanın tadili pro- jesini, bir itimat oyu şeklinde Mec- lisin önüne getirdi. Komünistlerin re- yini saymayacaktı. Ama buna rağmen 165'e karşı 408 oy elde etti. Komü- nistlerin 142 reyi çıkarılırsa da, Baş- bakan, Meclisin itimadını kazanıyor- du. Gelgelelim, mutlaka ayrılmak ka- 1958 AKİS, 7 HAZİRAN, Fransada trajedi, (Paris - - Hazira, Su satırların basılmakta olduğu 5 anda, Başbakan General De Gauvlle, Fransada idareyi eline al- mış olacaktır. Fransanın bu son buhrana suruklenış şartlarını iyi- ce incelemek için, "kurtuluş"u ta- kip eden yıllara ve Hindicini sa- vaşlarına kadar gitmek lâzımdır. Ancak, zannediyoruz ki olayların sosyal bir analizini yapmak ve müsbet elemanlara dayanan bir i- zah şekli aramak için vakit henüz erkendir. Bu kaotik durumdan sıy- rılıp belirli egılımlerı ifade edecek olan gruplar da şimdilik de Gaulle'- un golgesındedırler İsmi ve ma- --siyle bir dev olan bu adam, kim- leri silkeleyip atacak, kımlerı hi- maye edecek ve bilhassa ne dere- ceye kadar kendisini iktidara ça- ğıranların esiri olacaktır? Bu da şimdilik belli değildir. Bunların hepsi kehanettir. Kehanet olmıyan bir şey vardır: De Gaulle gelecek- zımızda, ne olayların ge- lişmesini, ne de muhtemel neticele- ri etraflıca incelemek — istemedik. İşin bu tarafı, belki de üniversel anlamda demokrasinin istikbalin- den endişe duyanları haklı çıkara- caktır. Ancak biz, bazı tezatlar, bilhassa bizim çevrelerdeki bazı te- zatlar üzerinde durmak istiyoruz... F ransa hem müttefik, hem dost bir ülkedir. Bu memleket, uzun müddet dünyaya sanatta, fikirde ve kültürde hocalık etmiştir. Hâ- la da etmektedir. Fransanın beşe- riyete getirdiği engin ülküler bü- tün aydınlarda oldugu gibi, Turk aydınlarınla da geniş yankılar yandırmıştır. Bu ülkülerin ızlerı dünya durdukça silinmiyecektir. Ancak Fransa, bu dost ve müt- tefik memleket, bugün bir trajedi içindedir. Bir iç buhranın sancıla- rıyla kıvranmaktadır. De Gaulle gelse dahi, bu sancılar uzun müd- det dinmiyecektir. Bu trajedi önün- de ızdırap duymamak imkânsızdır. Fakat gelin görün ki bizde D. P. çevreleri, bilhassa iktidar or- ganları aşikâr bir sevinç ıçındedır— ler. Bu neşelerini saklam mu- vaffak olamamaktadırlar. Iktıdar gazetelerinde "tahsisatlı kalemler", bugünlerde demokrasi, seçimler, muhtelif partiler, temsil metodları konularında bolca mürekkep harca- rarında olan Pflimlin, kabinesinden üç mutedil milletvekilinin ayrılmasını vesile ederek istifasını verdi. Fransa tarihinde Mecliste çoğunluğu elde et- tiği halde, ille istifa edeceğim diyen bir hükümet, belki de ilk defa olarak görülüyordu. Milli Meclis önünde dev- rilmemek için akla hayale — gelmez D. P. de sevinç BALKAN maktadırlar. Fakat bunların geri- sinde, Fransadaki trajediden kendi hesabına pay çıkarmakta ve bu gayretlerinde de, sevınçlerını giz- lememektedirler Bu tezadın birincisidir. İkinci- si daha büyük ve muhtemel netice- leri bakımından daha ağırdır, ik- tidar organları Fransız trajedisini çok partili rejim ve nisbi temsil Aydemir usulunun mahzurlariyle izah et- mektedirler. Bu izah şekli, basma- kalıp yetişmiş insanlara mahsus, basmakalıp bir klişedir. ” Sonra Fransaya döneriz" tehdidi ise sa- dece gülünçtür. Teknik ve kültür potansiyeli bakımından şu haliyle dahi Fransanın onda birine varabil- sek kendimizi bahtiyar saymalı- yız. Fransa, her badireyi atlattıgı gıbı bunu da atlatacaktır ir zaman ve sosyal kesımlerın uyuş— ması meselesidir. Fakat bu denge elbet er geç olacaktır. Ancak, bugün, iktidar organları bir şeyi unutmuş görünmekte, muhtemelen de hakikaten bil- memektedirler. FFransadaki son buhranı körükleyen şey Meclis ile Millet efkârı arasındaki uçurum olmuştur. Fransada, bilhassa son iki üç yılda Meclis ile Millet oyla- rı arasında mesafe çok açılmıştır. Fransızlar artık, — milletvekillerine inanmamaktadırlar. Fransızlar ar- tık hükümet sözcülerine inanma- maktadırlar. Fransızlar artık İk- tidar şeflerine inanmamaktadırlar. İki seçim Üüst üste aldatıldıkla- rına kanidirler. İktidar sozculerı kendilerine daima pembe ref- eh yarından bahsettıklerı halde Fransızlar, yıllardır savaştan, ver- giden ve huzursuzluktan kurtula- mamışlardır. Fransızların ölçüsün- deki pembe istikbal, bir türlü gel- memiştir. Bunun ıçmdır ki bugün Millet, sırtını Meclise çevirmiştir. Bunun içindir ki Millet kendine "Meclis dışı" bir kurtarıcı ve " lan söylemeyen bir adam" aramak- tadır. Fransız milletvekilleri, şimdi "bizi, kurtarın!" diye feryadı bas- maktadırlar. Ancak, Fransızların artık kılı kıpırdamamaktadır. On- lar yüzlerini şimdi yıllardır pembe istikbalden bahseden milletvekille- rine değil, acı ve dertli günlerde beraberce oldukları şerefli adama dönmüşlerdir. Bunun içindir ki Ge- neral De Gaulle gelecektir... cambazlıklar yapan Fransız politika- cıları, dünyanın sonu geldiğine hük- metseler yeri vardı SON MANİA eneral De Gaulle'ün meşru yol- dan yani Meclis önünde itimat ala rak işbaşına gelmesini isteyen politika baş pehlivanlarının önündeki son ma- 21