KİTAPLAR Devlet Kuşu (Orhan Kemalin Romanı, yayınevi, Düşün serisi 2, İstanbul matbaası 1958, 261 400 kuruş) Fakır kenar mahalleler, birbirinin üzerine abanmış gecekon ular Düşün 'İstanbul sayfa, çirkefli yollar çöpçü yüzü görmemiş sokaklar. Fabrikalarda inşaatlarda matbaalarda çalışan — işçiler, tütüne veya trikoya giden çocuk denecek genç kızlar, evine saçını süpürge et- miş yaşlı kadınlar her an işinden ol- korkusu ıçınde kıvranan baba- lar, haşarı çocuklar, avare ağabey- ler, kafayı çekip çekip gelen, narala- rıyla mahallenin huzurunu kaçıran ka badayılar, arkadaşlarına özenip o- nunla bununla kırıştıran genç kızlar, dedikoducu —kadınlar ve — erkekler karaborsacılıktan servet yapmış vur- guncular, şımarık sosyete kızları, ka- tı kalpli amirler, müteahhitler, tüc- carlar, sonradan görme zengınler mirasyediler vs.. vs.. Bütün bunlar. rhan Kemalin bu güne kadar he- men her romanında çizilen tiplerdir ve Orhan Kemalin bir tek romanını bile okuyan, bir ıkıncı romanını O- kuduğunda muhakkak ki, bu tipler- den hiç değilse bir kaç tanesi ile ta- nıdık olduğunun farkına varacaktır. Günümüzün en iyi romancılarından biri olan Orhan Kemal, bu değişmez ve şaşmaz tiplerle, hemen her roma- nında yeni bir hava getirmesini bilen romancıdır. Herhalde iyi romancı ol- ması biraz da bu — vasfından geli- yor. Zamanı ve mekânı bu kadar birbirine benzeyen romanlar yazıp da, bunlardan her birine ayrı bir ha- va verebilmek herhalde pek kolay bir iş olmasa gerektir. İşte Orhan Ke- mal, bunu başarmış insandır. Günü- müzün adi en çok duyulmuş, şöhreti yayılmış iki üç romancısından biri olan ve velütluktan yana da, belki birinci gelen Orhan Kemal, ip üze- rinde yürüyen bir benze- mektedir. En ufak bir kalem sürç- mesi onu tekrara birbirine benzerli- ğe ve yeknesaklığa düşürebilir. Ama o, bugüne kadar bir an bile okuyu- cuda bir bezginlik, bir yılgınlık ya- ratmamanın sırrına ermiştir. Bu belki de ele aldığı mevzuları çok 1y1 bil- mesinin, bizzat yaşamış, görmüş ve halen de yaşayıp görmekte olması- nın bir neticesidir. Orhan Kemal, hemen bütün ki- taplarında tekrarlayageldıgı tipleri, son roman nd alıyor. Degışen tek şey, hıkayenın seyridir. İstanbulun fakir semtlerin- den birinde oturan bir ailenin men- supları romanın belli başlı kahra- manlarıdır. Bu ailenin babası bir matbaada gece bekçisi olarak çalışır. Ana, Orhan Kemalin tipik anaların- dan biridir. Evi, çocukları için saçını süpürge eden bir kadın. Ama gönlün- de en fazla yer eden sevgi, büyük oğ- lunun sevgisidir. Büyük — oğlan ise, AKİS, 7 HAZİRAN, 1958 yakışıklı, mahallede Avare diye çağı- rılan, nerde sabah orda akşam diyen, bir iş tutmayan, başı boş dolaşan akşamları içip içip halleye na- ralarla gelen bir delıkanlıdır Hemen bütün günlerini kendisine benzer iki arkadaşı ile birlikte — surlar dibinde kumar oynıyarak, içki içerek, serse- rilik ederek geçirir. Eve bir kuruş- luk bile yardımı dokunmaz. Bu bü- yük oğlandan sonra evde iki kız var- dır. Mahmutpaşada bir triko atölye- sinde çalışırlar. Büyüğünün — gözü zenginlerde, küçüğünün ise nasıl o- lursa olsun kendisini alacak bir ko- cadadır. Büyüğü çok bilmiş, kuçugu ise saftır. Evin dört numaralı çocugu ilk mektebe gıden ele avuca sığmaz, bütün gününü mahalle ortasındaki arsada, bezden bir top peşinde, geçi- ren oğlandır. Arkadaşları ve mahallelileri tara- fından Avare adıyla tanınan Musta- fa, askerden döndükten sonra bir türlü bir işe girip çalışmaya cesaret edemiyor. El yanında çal sevmediği iştir. komşu evlerden birinde oturan Ay- nur adında bir kıza da âşık oluyor. Ama onunla evlenebilmesi için, bir işi, bir geliri olmalıdır. Bütün emeli, bir kaç bin lıra bulup bır ciğerci ve- ya işkembeci dükkânı açıp, ken- di işinin ba nda kendı kendisinin efendisi olarak çalışmaktır. Ama bir türlü bu imkânı bulamamaktadır. Derken günün birinde mahalle- deki, çocukların futbol sahası olarak kullandığı arsayı bir zengin satın a- lıp, buraya bir apartman yaptırma- ya başlar. Günlük ekmek paralarını bile güç kazanan bir fakir mahallesi- ne dikilen beş katlı bir apartmanın sahipleri, elbette ki mahallede bü- yük fırtınalar yaratacaktır. — Artık günün tek dedikodusu bu apartman ve sahiplerinin hayatıdır. İşte tam bu arada da, Avare Mustafanın ba- bası işinden atılır ve yeni apartma- nın sahibi onu yanına alır. Apart- man sahibi, kaymakamlığı sırasında vazifeyi kotuye kullanmaktan işine son verilmiş bir memur eskisidir. Memuriyette vurduğu para ile İstan- bulda karaborsacılığa — başlayıp mil- yonlara sahip, olmuştur. Hayatta Ü- zerine titrediği tek şey yirmi beş yaşına geldiği hâlâ onbeşin- deymiş gibi gösteren çelimsiz, Zayıf hastalıklı ve çırkın kızıdır Kızı için anını bile rebilir. bir gün, babasının yanında 1nşaat bekçısı ola- rak çalışan adamın evine uğrar, ora- da Avarenin resmini görür ve pek beğenir. Zaten romantik mizaçta da olduğundan resme âşık olur. Avarenin annesinin, babasının, kardeşlerinin de bütün ümidi, oğullarının zengin bir kızla evlenip kendilerini rahata ka- vuşturması olduğundan bu aşkı körük lerler. Zengin baba ise, evde kalma— sından korktuğu için şöyle bir parça yüzüne bakılır bır ınsanla evlendirmek, eve bir içgüveysi al- mak niyetindedir. Bir yandan ailesi- nin baskısı, bir yandan da "şu zen- gini soguşlıyehm diye durmadan kendisini teşvik eden arkadaşlarının zorlaması ile Mustafa apartman sa- hibinin kızı ile evlenir. Ailesi apart- manın alt katına yerleşmiş, Musta- faya ise, kayın babasının yanında bir iş bulunmuştur. Bütün komşuların haset gözleri uzerlerıne dönmüştür. Hemen ustafanın ba- şına Devlet Kuşu kondu" derler. Mustafa, kendisinden — beklenen- lerin hepsini yapmış, apartman sa- hibinin bir "sülük"e benzeyen kızını saadete erdirmiş, ailesini ise yıllar- dır rüyalarında bile gormedıklerı bir hayata kavuşturmuştur. Ama kendisi halinden memnun değildir. Arkadaş- larını kaybetmiş, en kötüsü, âşık ol- duğu komşu kızı Aynuru bir türlü unutamamıştır. Çapkınlık, haylazlık, avarelik etmesin diye, başında hiç durmadan bir azrail gibi dikilen ka- yınbabasından ise el aman demiştir. Bir kaç ay dayandıgı bu hayata gü- nün bırınde isyan eder. Gider, eski Aynuru bulur, arkadaşları- İçer. içer körkütük eve döndüğünde, artık eski Avaredir, kimseye minnet etmez. Kayın baba- sı kendisine bağırıp çağırmaya baş- layınca da, tepeden tırnağa kadar soyunup, kendisine ne aldılarsa hep- sini çıkarıp atar. Yeniden arkadaşla- rına ve sevgilisine döner. Artık gözü hür bir hayat ve namusuyla kazanarak — geçindireceği Aynurdan başka hiç bir şey mektedir. Ama bu sırada da karşı- sına yeni güçlükler çıkar. Bir türlü lâzım olan parayı bulup, rüyasını gördüğü dükkânı açamamaktadır. İşte Devlet kuşu bu hava içinde bi- er. Orhan Kemal, bu kadar basit bir uu, son derece büyük bir usta- lıkla işlemiş. Gayet bol konuşmalar hele arnavut roman bir solukta de zevkle, merakla şivesi ile süslenen okunuyor. Hem Orhan Kemal ve oğlu Eseri bir - beş değil ki 27