Halk önünde hazırlanan program- larda montaj bilhassa — faydalıdır. Böyle bir programda radyoda yayın- lanması mahzurlu görülen sözler her zaman söylenebilir, yahut programın akışım bozan susmalar, duraklama- lar, sürçmeler, hatalar yapılabilir; dınleyıcının alakasını — çekmiyecek kısımlar olabilir.. Montaj sayesinde bunlar kesilip çıkartılabilmekte, da- ha insicamlı, akıcı programlar yapılabılmektedır Montajın başarısı, bu işle uğraşan teknisyenlerin usta- lığına ve zevkine — bağlı birşeydir. Gerek Ankara ve gerek — İstanbul radyosunda başarılı montajların ya- nında, nasıl yayınlandığına akıl er- dirilmiyen montajı hatalı program- lar da yapılmaktadır. Herhalde şe- rit yayınlarında — esas, dinleyiciye bir yayının şeritle yapıldığım his- settirmemektir. Dinleyici bunu bilse hile, hatalı montaj yahut — bozuk malzeme gibi sebeplerle radyosunu dinlerken farketmemelidir. Yamalı şeritler R adyolarımızın bugün, ihtiyaca yeter sayıda boş ve temiz şe- ritten mahrum oluşu, şeritle yapı— lan yayınların kalitesine de — tesir etmektedir. Bilhassa — Ankara yosunda kullanılan şeritlerin üstünde pekçok eki bulunan şeritler- ir. Sonra, kesip yapıştırma işi de çok iptidai bir usulle — yapılmakta yapıştırma için, manyetik şeritler- e kullanılan hususi yapıştırma ser ridi yahut mayii yerine, adi zamklı selofan kâğıdı — kullanılmakta, çok kere bu şekilde yapıştırılmış bir şerit yayına çıkartılmakta — zamklı selofan kısa zamanda ek — yerinden açıldığından manyetofonun başlıkla- rına yapışıp makinenin — dönüşünü sekteye uğratmakta, ek yerleri ya- yında belli olmakta, daha da fenası, yayın esnasında şerit kopması gibi nahoş hadiselerle karşılaşılmaktadır. İstanbul Radyosu bu bakımdan da- ha düzgün çalışmakta, ekli şeridin yayına konmasına müsaade edilme- mekte, ekli şerit ancak, temiz bir şe- ride enıden kopya edıldıkten sonra yayınlanmakt dır - Bugün Ankara Radyosunda olsun, İstanbul Radyosunda olsun kullanı- lan ses kayıt cihazları iyi — kalite- iyi marka cihazlar olmakla — bera- ber, artık —eskimişlerdir. — Bilhassa Ankara Tradyosunun menyetofonları her an durmak tehlikesiyle — karşı karşıyadırlar. Döviz durumu yüzün- den, bozulan bir lâmbayı, eskiyen bir kayıt başlığını değiştirmek gibi Ö- nemsiz şeyler bile büyük mesele ol- makta radyonun menyetofonlarının çalışması artık tamamen talihe, AI— laha kalmış durumdadır. Bu gü kadar, ufak tefek aksaklıklarla dın— leyıcıye ulaşan ve pek de uzun boy- arıza hissi vermeyen duraklama- lar mikrofondan taşan cızırtılar, pek mümkündür ki günün birinde, çok feci bir şekilde dinleyicilere — kadar; gelecek ve iş işten geçtikten sonra da adet olduğu veçhile istim arka- -an gelerek Ankara radyosunun ihti- yaçlarının temini yolları aranacak- AKİS, 17 MAYIS 1958 CEMİYET Hıfzı Oğuz Bekata "Maksat — yardım!,-” Geçen haftanın başında Pazartesi günü akşam üzeri, Atatürk Bul- varının 1mardan çiçek bozuguna dön- üş eğri büğrü kaldırımlarının üze- Tİ gorulmege değerdi. Ankara sosye- tesinin hemen en şık hanımları son derece sivri burunlu ve sivri topuklu pabuçlarının üzerinde, yürüyerek de- ğil adeta sekerek hendekleri» tüm- sekleri aşmağa ve bu arada da düş- memeğe, topuklarını kırmamağa' ça- lışarak caddenin bir tarafından ö- bür tarafına geçmeğe uğraşıyorlar- 1ı. Muharebe meydanın farksız caddeyi bir yandan bir yana aşmaya muvaffak olmuş şık — hanımlar ise, İş Bankası ile Ankara — Gazeteciler Cemiyeti arasındaki sokağa girdik- lerinde hemen sol taraftaki kapılar- dan bilinden içeri dalıyor ve birer fatih edasıyla bodrumsu — yere ini- yorlardı. Şık hanımlarla şık beylerin gir- diği bu bodrum katındaki lokal, A kara Sanatsevenler Klübünün loka- liydi ve o gün orada, Arnavutköy Amerikan Kız Kolleji mezunları der- neği bir kokteyl tertiplemişti. He- men bütün kadın derneklerinin faa- liyetlerini tatil ettikleri Mayıs ba- şında, Arnavutköy Amerikan Kız Kolleji mezunları derneği de mevsimi bir kokteyl parti ile kapatmak is- . Yaz geliyordu. Yaz ölü mev- Derneklerin sosyal — yardım kollarının başlıca gelir kaynağı 0- lan balolar ve çaylar yaz ayları i- çinde tertiplenemez. Hele Ankarada bu büsbütün imkânsızdır, zira yazla beraber hemen bütün Ankara sos- yetesi İstanbula taşınır. İşte Arnavut- köy Amerikan Kız Kolleji mezunla- rı derneği de mevsimi hiç değilse bir kokteylle kapatmak Ve — giderayak, sosyal yardım kollarına bir parça da- ha gelir temin etmek için Sanatse- venler lokalini seçmişti. Kokteyl gayet muvaffakiyetli ve eğlenceli geçti bol eğlendi ve güldü. Bu arada 1958 bahar modasının çuval elbise model- lerini teşhir etmek imkânını arayan- lar da arzularını rahat rahat yerine getirdiler. Kollejliler derneği ise um- duğundan da fazla gelir elde etti. Kokteylin devam ettiği saatler bo- yunca Sanatsevenlerin türk tipi eş- yalarla süslü güzel salonu şakalaşa- gülüşerek, konuşarak dolaşan» yiyen içen son derece şık insanlarla doldu. Hele resimlerin teşhir edildi- ği küçük bölmede iğne atılsa yere düşmeyecek kadar kesif bir kalaba- lık vardı. Arnavutköy Kız — Kolleji mezunları burada satış tezgâhları kurmuşlardı. Üyelerin bir yıl içinde hazırladıkları nefis yazlık çocuk el- biseleri, gecelikler, önlükler, örtüler, ev eşyaları, hattâ oyuncaklar burada satışa çıkarılmıştı. İşin hoş tarafı, bu tezgâhlardan alış veriş — edenler yalnız hanımlar değildi. O akşam der- neğe en çok para bırakan iki millet- vekili oldu. Bunlardan biri Ankara milletvekili Hıfzı Oğuz — Bekata idi. Kolunda taşıdığı kocaman paketle kokteylin en gözde şahsiyetiydi. Di- ğeri ise, Aydın milletvekili — Cevat Ülkü. Cevat ÜUlkü, hem evin, hem çocuklara hem de karısına “"sürp- riz" eşyalar aldı. Derneğin faal üyelerinden Beyza Kardam, hanımları kandırmak için kâh tırıl tiril bir poplin sabahlığı ü- zerıne geçiriyor, kâh ta — erkeklere kadınların ne tip hediyelerden hoş- lanacagını izah ediyordu. Mihrizafer Köstemoğlu, Nevhis Zapçı ve Cavi- dan Atam ise birkaç senedir giriştik- leri bu işte edindikleri tecrübe ile, bilhassa geçen seneden kalan eşya- ları sattıkça sevınıyorlardı Müşteri- erden Şada adeniz, son moda lâcivert sak biçimi tayyö gun, lâcivert beyaz beneklı kumaşla kaplanmış bir elbise askısı bulunca pek sevindi. NATO tercümanlarından Olcay ise şirin önlüklere gönül kap- tırdı. Tam bu sırada, evlenmeğe namzet bir bekâr da elindeki ten- cere tutaklarından bir tanesini genç bir kıza hediye etti. Tutak ona sade- de traş kabını tutmak için lâzım o- lurdu. İki tanesine birden ihtiyacı yoktu. Kokteylin sonuna doğru Sanat- sevenlere uzun boylu, yorgun tavır- lı bir adam girdi. Bu, dernegın faal üyelerinden Nazan Kırkbır in kocası Faruk Kırkbirdi. Kokteyl partinin bütün içkilerini hazırlamış, meyve sularını sıkmıştı. Zaten Arnavutköy Amerikan Kız Kolleji nnezunları ka- dar, kocaları da dernekte çalışıyor- lardı. Çiftler arasında iş bölümü de- diğimiz de zaten budur ya- 29