YURTTA OLUP BİTENLER Faik Ahmet Barutçu timin hizmetinde Tahkikatlar Zeyni Gediğinde olanlar Bu haftanın ortasında, bir siyasi mesele haline getirilen "Özalp hâ- disesi" gazetelerin birinci sayfasın— da türlü vesilelerle yer alırken uzun- ca boylu, esmer, genç bir adam ken- disine Erzıncan savcılığı tarafından Ğ tekrar — ve 1 dı. Bu, İstanbulda Aksaray semtinde Hasan Âlemi mahallesi Meç- hul Asker Sokak 5/1'de oturan Do- ğan Kılıçın -yani, uzunca boylu, es- r, adamın- bir dilekçesine ce- vaptı. Bildirildiğine göre "Doğan Kı- lıçın şıkayet mevzuu yaptığı iş idare ve zabıta âmir ve memurları tara- fından vazifeleri resmi memuriyet sıfatlarından mün- bahis olarak işlenen suçlara taalluk ettiği anlaşıldığından memurin mu- hakematı hakkındaki kanun hüküm- leri dairesinde gereği yapılmak üze- rel" tahkikat evrakı Erzincan Va- liliğine gönderilmiş ve keyfiyetten Adalet Bakanlığı haberdar edilmişti. Doğan Kılıç yazıyı bir defa daha okuduktan ziyi hatırladı. Yirm ç ştı Yırm sene.. Hadıselerle dolu yirmi sene. O tarih- te dokuz yaşında bir çocuktu. Ama herşey, sanki dün cereyan etmiş gi- bi gözlerinin Önündeydi. Hikâyenin başlangıcı 938 senesının yazıydı. Sıcak bir ündü zamanıydı. Tarlada iki buklum ellerındekı orakları yek- nesak hareketlerle sallayarak ekin biçen ve hep bir ağızdan — inlemeyle ağlama arası ezik bir Eğin havası 10 tutturmuş olan köylüler birden sus- muşlardı. Karşıdan, kır atın üstüne binmiş bir jandarma subayı ile ateşe hazır tüfeklerinin namlularına süngü takıl- mış yirmi, belki de otuz asker geli- yordu. —Köylüler hiç bir kette bulunmadan, ürkek bakmışlardı. Jandarmalar mışlar, teker teker hepsinin üzerini aramışlar ve tarlalar boyunca yayıl- mış — erkekleri gelişigüzel — önlerine hangisi çıkmışsa, toparlamışlardı. enabı Haktan bir daha gös- termemesi niyaz edilen "o se- çim gecesi" nden beri D. P., mut- laka bir şeyler yapmanın zaruri olduğuna inanmıştır. Hakikaten, seçimlerd n evvel büyük bir iti- matla "şeriatın keseceği parm ak" tan, "seçmenlerin son vereceği fit- ne" den bahsedenler için, reylerin yarısından azını almak buy k bir sürpriz olm Bu eple se- çim netıcelerı zıhınlerde bır "teh- " nın aksi sadasını uyan- i Sayın Menderesin Anka— toplantıları, Bakanların yurt için- deki "nabız yoklama" seyahati bir şeyler yapmak ihtiyacının tezahür- leridir. Tabii ki evvelâ hastalığın teşhisi lâzımdır. Acaba D. P., muhalefetin muvaffakiyetini hangi sebeplere bağlamaktadır? Görünüşe — göre, D. nin rey kaybı, teşkilâttaki aksaklıklar hayat — pahalılığı — ve meşhur imarın vatan sathına he- nüz yayılmamış olmasıyla izah edilmektedir. Rejim, meselesinin, bazı genç ve aydın çevreler harıç, seçimlerde mühim bir rol oynadığı- na inanılmaktadır. Sayın Mende- resın tekrar tekrar "rejim buhra- " diye müsteh- zi bır şekılde konuşması bunun de- --lidir. İçtüzüğün tâdili, gazetelere yapılan kâğıt tevziatının daha sıkı- laştırılması, hürriyetler mevzuunda D. P. İktidarının hangi istikamette ilerlediğini göstermektedir. Bir an için, rejim buhranının mühim bir rol oynadığı kabul edilse bile, daha fazla hürriyetin; hayat pahalılıgı— nın yarattıgı memnuniyetsizliği i- yice açığa vurarak, faydadan çok zarar getireceği düşünülmektedir. Sonra, D.P. Grubu içinde, şiddet taraftarlarının sayısı, 1946 yıllan rına hasret çekenlerden az değildir. Ezeli iyimserlerin baharın müjdeci- si saymaya tenşe oldukları Bölük- başının serbest bırakılması veya Hür. P. ye gösterilen iltifat, yumu- şamadan çok farklı sebeplere da- yanmaktadır. D. P. liderleri, bu şe- kilde İngilizlerin asırlardır dış si- Neş'e ıçınde çalışmakta olan köylü- er bir ö korkusu ile jandarmala- rın pe şınden sürüklenip gitmişler- di. Sayıları, daha sonra kendilerine katılanlarla beraber kırkı kırkbeşi buluyordu. Hâdise, Erzincanın Can- ciye Nahıyesıne baglı K üçük Mer- can Sürbahan köyünün tarlalarında cereyan etmişti. Köylüler -ki içle- lerinde köyün muhtarı da y var- dı- nereye götürüldüklerini, niye götü- rüldükleri hususunda tek kelime öğ- renememişlerdi. Gerçi Muhtar Jan- D. P. nin yasetlerının temel prensıbı yaptık- ları "parçala ve hük Ormü- lünden ilham alarak, ana muhale- fet partisini tek başına bırakmaya çalışmaktadırlar. Muhalefeti par. çalama gayretlerinin yanında, hi- zipçilikten muztarip parti teşkıla— tına esaslı bir şekilde — çekidüzen vermeye çalışılacağı muhakkaktır. e D. P. nin rejim mese- lelerinde daha anlayışlı ve — daha yumuşak davranmasını — beklemek lâzımdır. Acaba sertlik siyasetinde son noktaya kadar gidecek midir? Böyle bir şey, en hafif bir kelimey- le, tam bir macera olacaktır. cera yolunu seçmek için hiçbir sebep mevcut değildir. 1950 yılları arasında, bir çok defa ölçü ve itidal örnekleri — veren li- derlerin bu hakikati sürdükleri şüp- hesizdir. Tabii ki İktidar, şu veya bu hâdise karşısında, yıllardır de- vam eden * m tedbirler" listesi- ne yenilerini eklemekten kendisini alamıyacaktır. Ama bu yarım ted- birlerin ne dereceye kadar tesirli olduğu malümdur. Hatta bazı kim- seler, atılan taşın ürkütülen kurba- ğaya deyip degm diği — hususunda mütereddittirler.. Rejim meselesine çare bulmayı reddeden D.P. İktidarı, — seçimler- deki muvaffakiyetsizliğinin hakiki sebebi saydığı hayat pahalılığı ve imar — meselelerini — halledebilecek inidir? "Hele bir yatırımlar mey- valarını versin, herşey düzelecek" Credo'sundan en müminler bile şüpheye düşmeye — başlamışlardır. Bu inancın bir an için doğru oldu- ğu kabul edilse bile, meyvaların ol- gunlaşması uzun yıllar alacaktır. Halbuki hayat pahalılığına karşı bir iki yıl içinde bir çare bulmak lâzımdır. Bunun için de na karşı radikal tedbirler gerektiğini herkes bilmektedir. kat ne var ki, enflâsyonla müca- dele, hiç hoşa gitmiyen — çarelere başvurmaya ihtiyaç göstermektedir: İktidar meşhur Milli Korunma tat- bikatı dışında, enflâsyonu — durdur- mak için, bazı ufak tefek teşebbüs- lerde bulunmuştur. Meselâ 1958 AKİS, 17 MAYIS 1958