ÇALIŞMA İşsizlik Raftaki rapor u haftanın başında İş ve İşçi Bul- ma Kurumunun Tophanedeki bi- nasında yapılan bir basın toplantı- sında Dr. Brayer adında bir müte- hassıs, iş gücü mevzuundaki bir an- ketin neticelerini basına açıkladı. Dr. Brayer, beynelmilel Çalışına Teş- kilâtı mütehassıslarından biridir ve memleketimizdeki işçi ve işsizlik meselelerini incelemek için Türkiye- ye gelmiştir. Üzerinde hassasıyetle durduğu mevzu, şehirlere işsiz akı- nım Önlemek için köylerde el en- düstrisinin nasıl teşkilâtlandırılması gerektıgıdır Dr. Brayer memleketi- e bu mevzu üzerinde çalışırken, Çalı ma Bakanlığı tarafından yapı- lan bir teklifi kabul ederek iş gücü mevzuunda da bir anket hasırlamış ve bu anketin neticelerini bir rapor halinde alâkalılara vermiştir. Yap- tığı basın toplantısında işe bu ra- porun muhteviyatım hasına, dolayısı ile efkârı umumiyeye de duyurmak istemektedir. Ancak Dr. Brayer'in u- nuttuğu yahut bilmediği 'bir nokta yardır. Memleketimizde ecnebi mü- tehassıslara rapor hazırlatmak bir âdet olduğu kadar, bu raporları dü- rüp büküp bir kenara koymak da ay- ni derecede alışılagelmiş bir âdet- tir. İdare adamları hazırlanan ra- porları hemen daima büyük bir me- rak içinde dinlerler ve sonra gene kendi bildiklerini yaparlar. Nitekim Dr. Brayer'in raporu da ayni akibe- te uğramağa mahkümdur. Zira Dok- torun raporunda topu topu iki haf- ta evvel eski Çalışma Bakanı ve ye- ni İstanbul Valisi Mümtaz Tarhan, Anadoludan gelme işsizlere karşı tam "biz bize benzeriz" meseli karşılığı bir tedbir bulmuştur ve artık bu işin tatbikine başlandığından Dr. Brayer'- in raporuna hiç lüzum kalmamıştır. nbullular sabahları den çıktıklarında çok zaman jandar- ma nezaretinde ellerine — kelepçeler vurulmuş itile kakıla götürülen hır- pani kılıklı vatandaşlar görmekte- dirler. Bileri kelepçeli ve jandarma nezaretinde sevk edilen bu vatandaş- lar ne kanlı birer cani ne hırsız ne huysuz ne de uygunsuz insanlardır. Bunlar Anadoludan türlü zaruretler yüzünden kopup İstanbula gelen çok zaman "İstanbulun taşı toprağı al- tındır" sözünün cazibesine kapılmış insanlardır. Bir lokma ekmek parası kazanmak, bir iş bulmak, çalışmak arzusundadırlar. Ama İstanbul Va- lisi Mümtaz Tarhan bardağı taşıran son damlalara benzeyen Anadoludan gelme işsizleri, ellerine kelepçe vur- durarak ve jandarma nezaretinde İs- tanbuldan dışarı sürdürmektedir. Her ne kadar memleketimizde ka- ntatların teminatı altında olan bir çalışma hürriyeti ve memleket dahi- linde seyahat serbestisi vardır am Tarhan İstanbul Valisi olarak —Valı— 20 Memurun ve İşçinin yükü erkes için ve bilhassa iktidar H da bulunanlar için başarısızlık ve gerçekleri saklamak mümkün- ür, ama sadece bir müddet için. Nitekim basında çıkan haberlerden anlaşıldığına Tevfik — İleri kalkınma yükünü isçi ve memurla- rın taşıdıgını itiraf etmiş bulunu- yor. Halbuki hatırlanacağı — üzere, bugune kadar kalkınmanın yukun— den değil, sadece nimetlerinden söz etmek bir adet haline; gelmişti. He- le kalkınmanın gerektırdıgı külfet ve fedakârlığın işçi ve memurlara yüklendiğini, kabul eden — -hiç ol- mazsa açıkça- hiç bir yetkili yok gibiydi. Şimdi ise gerçekleri ilele- bet saklamanın imkânsız — olduğu galiba anlaşılmıştır. Kalkınma meselesine biraz ya- kından bakacak olursak şöyle bir manzara ile karşı karşıya geliriz: Kalkınmak için yatırımlar yapma lâzımdır. Bizde hususi sermaye ya- tırıma pek iltifat etmediği gibi, ya- bancı sermaye de hükümetin iste- diği miktarda yatırımlar yapma- mıştır. Bu hale göre — Türkiyenin kalkınma yolunda yaptığı yatırım- ların devlet bütçesinden — alınması tabiidir. Türkiyede ise devlet büt- çesi gelirlerinin B 90 1 vergilerden sağlanmaktadır ve vergilerin de yarısından çogunu işçiler ve me- murlar ödemekte Bu suretle geçım ve şartlan bakımından en rumda olan işçilerle — memurların ödedikleri vergilerdir ki, — yalnız memleketin umumi hizmetlerinin görülmesinde değil, aynı zamanda hayat kötü du- yatırımlar yapılmasında — esaslı faktörü teşkil etmektedir. İşci ve memurlardan toplanan vergilerle girişilen kalkınma savaşının ise za- erle sona erdiği veya zafere doğru ilerlediği iddia edilemez. Gerçekten kalkınmanın saik ve hedefleri iyi- ce tesbit edilmediği gibi, kalkınma uğruna yapılan yatırımların doğu- racağı ekonomik sonuçlar da hesap edilip ona gore tedbirler alınmadı- ğından isçi ve memurlar hergün biraz daha kötüleşen hayat şart- larına sürüklenmişlerdir. Memleket çapında kalkınmadan beklenen re- fah yerine işsizlik ve sefalet art- mağa başlamıştır. Fakir halktan ve bilhassa işçi- lerle memurlardan alınan vergiler- si bulunduğu şehrin selâmeti adına - biraz orta çağlardan kalma bir usul- le benzeyen bu son çareye başvur- makta ve böylece de şehirdeki "ka- labalık"ı surup çıkarmaktadır! Dr. Brayer, iş gücü anketi ve issizliğe Adil AŞÇIOĞLU le yapılan yatırımlar milli ekono- minin müstahsiliyet derecesini ar- tırmak için değil, fakat — hususi sermayeyi teşvik için kullanılmış- tır. Hususi sermaye ise memleke- tin ekonomik bakımdan cihazlan- masından önce kendi kazancını dü- şünmüştür. Hususi sermaye çok ya- kın kârlar peşinde — koşmuştur. Hususi teşebbüsün diğer bankalar- dan sağladığı krediler de nadiren verimli Ur endüstri için kullanıl- mıştır. Tabiatile devletin — de yatırım- ları memleketin ekonomik ihtiyaç- larına en uygun gelecek — şekilde yaptığını iddia etmek imkânsızdır. Denizlerdeki — balıklarımızdan fay- dalanamazken göl balıkçılığını teş- vik için mütehassıslar — getirtmek, dünya piyasalarında fiatı hergun düşen buğday yetiştirmek ma dıyla — memleketin hayvancılıgına sekte varmak ve endüstride — kul- lanılan tarım mahsulleri istihsalini ihmal etmek, hiçbir ekonomik de- ğer ve fayda taşımıyan — istimlâk- lere para sarf etmek elbette müsbet bir ekonomi politikası sayılamaz. unun neticesi enflâsyon fiat- ları artırmış, fakat işçi ücretleri ile memur maaşları fiatların artış tem- posuna ayak uyduramamıştır. Esa- sen ücret ve maaşların fiat art- masına ayak uydurabildiği dünya- nın hiçbir yerinde de görülmüş de- ğildir. Bu sebeple, işçi ve memur- lar Ödedikleri vergilerle bir yan- dan kalkınmanın masraflarını yuk— lenıp, fedakârlığa katlanırken, ö- r yandan kalkınma yatırımları— nın doğurduğu enflâsyon ve hayat pahalılığından zarar görmüşlerdir. Böylece işçiler ve memurlar kendi kabahatleri olmadan, istemedikle- ri ye sonucundan kendilerinin fayda- lanamayacakları kalkınma hare- ketleri için, vergi ve hayat pahalılı- ğı yolu ile durmadan — fedakârlığa ve mahrumiyete çağırılmışlardır. Fakat işin asıl acı olan tarafı şu- halkın çoğunluğu bu şekılde devamlı fedakârlıkta bulunmağa davet edilirken mahdut bir zümre hem krediler almak, hem de artan Hatlardan faydalanmak suretiyle gittikçe zenginleşmiş ve bu — çeşit zenginlerin türemesi — kalkınmanın bir nimeti olarak dahi gösterilmek istenmiştir. karşı ne gibi tedbirler alınması ge- rektiği yolundaki mesaisini boşu bo- harcamıştır. Zira arhan bu gibi durumlarda ne gibi tedbirler a- lınması gerektiğini çoktan — keşfet- miştir. Sürgün en iyi çaredir! AKİS,17. MAYIS 1958