yünden Cafuoğlu İsmail ile oğlunun ve ül Ağa ile Yusuf Ağa- nın çocukları ve torunları, Ba- libeyinde — de Ağanın ve —Davu- -un — oğulları sağdı. Ekrekhum- mada ise Musto Oğlunun oğlu Emi- si. Kırkıç İbrahim, — sorulduğun- da, bütün hikâyeyi anlatabılıyordu Gene aynı köyden Seyit Papilin o- ğulları da babalarının nasıl öldürül- düğünü yakından görenler — arasın- daydı bütün bunlara ne m vardı? Bizzat Doğan Kılıç, gözleri- nin önünde dedesinin nasıl süngüle- nerek öldürüldüğünü — hatırlamıyor ydu. Onun hakk aramalıydı. İstanbula döndüğünde bir dilekçe i- le Cumhuriyet Savcısının huzuruna çıkmıştı. Gördüklerim ve bildikleri- ni bir bir saymıştı. Doğrusu, Doğan Kılıçın ihbarı cesaret isteyen bir iş- ti.'Zira anlattığı, öylesine inanılmaz bir hâdiseydi ki, böyle bir ihbarda bulunanın meczup damgası — yiyip Bakırköy Akıl Hastâhanesini boyla- ması işten bile değildi. Fakat Doğan Kılıçın ihbarını çorap söküğünü an- dıran şekilde başka ihbarlar takip etmişti. Doğan Kılıcın ihbarından iki gün sonra İstanbulda nkapa- nında berberlik yapan Murat Koç da aynı mahiyette bir ihbarda bulun- muştu. İhbarda, görgü şahitleri ile katledilenlerin adları sıralanıyordu. Bu iki'ihbarın gazete sütunlarında yer almasının hemen — akabinde Erzincan Savcılıgına yeni — ihbarlar yağmağa bağlamışt Doğan Kılıcın ihbarında, — katle- dilenlerden onbeşinin ismi kaydedil- mişti. Sonra yirmibir isim — daha bulunmuştu. İstanbul Savcılığı, Do- ğan Kılıç ile Murat Koçun ifadele- rini almıştı. Müteakiben hâdise ile ilgili dosya — Erzincan — Savcılığına gönderilmişti. İşte, Doğan Kılıça Er- zincan Savcılığından gelen yazı, meselenin aldığı şekli bildiriyordu. Siyasi akisler H âdise, D. P. çevrelerinde hiç iyi karşılanmadı. Hatta, büyük bir asabiyete yol açtı. Katliam tahki- katı iyiydi ama, bunun 1938 yazına tesadüf ettırılmesımn manası var mıydı? 1937 yılına ait bir Karaköp- rü hikâyesi ortaya atılmış, o nevi işlerde Başbakanların mesul olduğu ma edilmişti. 1937'de — Başbakan İnönüydü. 1943'ün Ozalp vakası ne- vinden işlerde ise rkiyenin Şe- ini manen mesuliyetı Sabri — Di- tarafından — ilân — olunmuştu. 1943 de Türkiyenin Şefi —İsmet İnönüydü. imdi, demek lâzım- dı ki, Mercan Surbahan katliamı ne- Viinden işlerde bütün mesuliyet sa- dece ve sadece Malatya milletvekil- lerindendir. Zira Doğan Kılıcın de- desinin öldürüldüğü tarihte İsmet İ- nönü Malatya Milletvekili sıfatın- dan başka sıfat taşımıyordu ve hü- kümet başkanlığını bırakmıştı. Ama en müfrit D. P. liler bile böyle bir hükmü vermenin güçlüğünü gördü- AKİS, 17 MAYIS 1958 Murat Koç Unutmayan — berber ler. Asabiyet o yüzden dogdu Nıte— kim şıkayetçıler derhal "C. P. nin âleti" olmakla suçlandırıldılar Geçen haftanın başında Doğan Kılıç gazetelere bir beyanat — vererek bu ithamları reddetti Şikâyetçiler sa- orlardı. Particilikle, polıtıkacılıkla alakaları yoktu. Hakikaten C. H. P. bu haftanın başlarında, Genel Başkan — İnönüye yapılan bütün ısrarlara rağmen hâ- diseyi bir siyasi mesele haline getir- meyi ve bazı şahısları itham için kullanmayı şiddetle — reddetti. İsmet İnönünün nazarında bu, bir adli, hâ- diseydi. Adli makamlar tahkıkatla— rını yaparlar, varsa, suçluları ceza- landırırlardı. başı — nereye kadar giderse gitsin.. C. H. P. İktida- rı zamanında da Özalp vakası aynı şekilde karara baglanmamış, koca bir Orgeneral mahkü edilmemiş miy- di? C. Genel Başkanı "Bir cemiyette cinayet de. hırsızlık da olur. Fakat bu cemiyet hırsızları, ve katilleri mahkemeye verebiliyor mu? Onları cezalandırıyor mu? Bunu ya- pan cemiyet temizdir'" dedi ve ka- rarından caymadı. sebebi Bunun bir hususi daha vardı. İsmet İnönü tek parti devri- ni kendi elleriyle kapatıp, bu nevi- den cinayetlere daha az mu sait Oo- lan çok parti devrini — birinci dev- rin böyle mahzurlarını bıldıgınden açmamış mıydı? Bu satırlar yazıldığı sırada tah- kikat devam ediyordu. seleyi Meclise getırmıyecektır . me- Me- YURTTA OLUP BİTENLER rakla beklenen "tek parti devri fa- ciaları" nı deşmek merakında plan sayın D. P. milletvekillerinden biri- nin -meselâ Sabri Dilekin- 1938 ya- zında, evet 1938 yazında — cereyan etmiş bu faciayı da bilinen hassasi- yetle deşmek vazifesini — üzerine a- lıp almayacağıdır. Zira bu, o bili- nen hassasiyetin hakiki maksadını gösteren bir miyar olacaktır. Kıbrıs Maratonun son turu Bu haftanın başında Ankarada,- ki yabancı siyasi çevreler, baş- kentte hüküm süren sükünet kar- şısında biraz merakta biraz endişe- deydiler. Sükünet, Kıbrıs mevzuun- da muhafaza edilen sükünettir. Ger- çi bu mesele Türkiyenin sessiz kal- masıyla ortaya çıkmıştı ama, bir muayyen müddetin sonunda milletçe sesimizi - duyurmaya başlamıştık. Nisbeten ehemmiyetsiz — hâdiselerde bile, ziyadesiyle kuvvetli reaksiyon gösterdiğimiz hatırlardaydı. Meselâ Harriman'a, Makariosu New York'a çağırdı — diye ateş — püskürmüştük. Halbuki şimdi, bir çok belirtiye go- re dananın kuyruğunun kopmak ü- zere bulunduğu sırada başkentte ha- va sakine benziyordu. Bir çok kimse bunu zorlu sözcümüzün yurt dışında, ekserisi protokoler birtakım mese- lelerle meşgul bulunmasına verdi. Hakikatte Ankara — Konferansın- dan beri Kıbrıs mevzuunda sesi çık- mayan Muhafazakâr Hükümet Yu- nan seçimlerinin arifesinde, bire harekete geçmiştir. Geçen haf- tanın son günü, Dışişleri Bakanı Sel- wyn Lloyd sömürgeler Bakanı Len- nox - Boyd ve Vali Foot Başbaka- nın malıkanesınde Adanın istikbali- ni tâyin edecek olan — görüşmelere başlamışlardır. Ertesi gün İskoçya- dan, dönen Macmillan da konuşmala- ra katılmıştır. NATO toplantısında Selwyn Lloyd'la konuşan Yunan Dış- işleri Bakanı ise, Lloyd'un kendisi- ne "Kıbrıs meselesinin halli için. ka- ti mahiyetteki tekliflerini bugünler- de açıklayacağını umduğunu" söy- lediğini büyük bir "seçim hediyesi" olarak ilânda kusur etmemiştir. Londranın Yunan seçimleri arifesin- de gösterdiği bu'"canlılık" herhalde seçmenlerın Karamanlisin partisine olan güvenini arttırmıştır. Maamafih İngilterenin isticali Yunan seçimle- rinden çok Vali Foot'un haftalardır gönderdiği S. O. S. işaretlerinin ne- ticesidir. Foot, Londraya yolladığı raporlarda yeni kararlarla — ortaya çıkılmadığı takdirde EOKA'nın es- kisinden şıddetlı bir tethış hareketi- ne girişeceğini, — mute Rumlarla İngiltere arasında kurdugu köprüsü" nün yıkılacağını, Makari- osun daha fazla tahammül göstere- miyeceğini ısrarla tekrarlamaktadır. EOKA'nın iki İngiliz askerini öldür- mesi, londrayı da durumun ciddiye- tine inandırmış ve Vali Sir Hugh,