26 Ekim 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 9

26 Ekim 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

les, bölgedeki hâdiseleri — yakından takıp edenlerin hissiyatına tercüman olmuştu. Suriye . Rus silâh alışveri- şinin ferdasında Orta Doğuda bir harp tehlikesi belki de — mevcuttu. akat o anda kıpırdamıyanların iki ay sonra kıpırdaması için hâlen hiç bir ciddi sebep mevcut değildi. Son- ra Rusya o zamanlar ne diye pek se- sini çıkartmamıştı? — Henderson'un harpçi emellerinden ne dıye o zaman bahsetmemişti? Ne diye ay rö- tarla feryadı basıyordu? Suriyenin kurtarıcısı Kahireli Albayın o Za- manlar aklı neredeydi? Ne diye dut yemiş bülbül gribi susmuştu? Suriye telâşlanmak için, neden bütün Arap memleketlerinden teminat almayı beklemişti? Ortalığı hâlen gürültü- ye verenler, kavga ayrıldıktan son- ra horozlanan tatlı su kabadayıları- na benziyorlardı. Atılan naralar sa- dece siyasiydi. Zoraki kahramanlar tehlikenin geçtiğinden emin, siyaset sahasında parsa toplamaya çıkıyor- Orta Doğuda prestiji gitgide yük- selen Rusya rizikosuz hamilik fır- satım 'kaçırmak istemiyordu. Suriye- nin kurtarıcısı rolünü en dramatik şekilde oynıyarak, milliyetçiliğin göz- lerini kör ettiği Arap kalplerini min- netle doldurmaya çalışıyordu. Rusya Ucuz muvaffakiyetler peşindeydi. Bel- ki aynı zamanda Amerikalıları Orta Doğu meselelerini Ruslarla başbaşa halletmeye razı edeceğini ümit et- mekteydi. Dulles halen böyle bir ih- timali reddediyordu. Hele Sina Har- bi kahramanı Kahireli Albayın ce- lâdetine ne buyurulurdu? Bir tabur- la Suriyeyi geç te olsa kurtarmaya koşuyordu! Siyasi — zekâsı, — askeri kabiliyetinin bir hayli fevkınde olan Albay Nasır, Arap Birliğinin feda- kâr kurtarıcısı Tolünü — oynıyarak, Kral Suudun eline geçirdiği Arapla- rın lideri payesini yeniden ele geçir- meye çalışıyordu. Peki Irak — dahil bütün Arap dünyasının imdadına koş- tuğu Suriye, ne diye bukadar feryad ediyordu. Suriyenin en korktuğu şey, Orta Doğuda tecrit edilmekti. Di- er Arap memleketleri, Surıyeyı des- teklerlerse hiç imsenin — kendisi- ne saldırmıyacagını çok iyi biliyor- du. Doğrusu diğer Arap memleketle- rinden Trüyasında göremeyeceği kınlığa nail olmuştu. Ufacık Hüseyin bile geçen hafta, Amerika, İngiliz — ve ürk sefirlerini toplu- yor, babaca nasihatler — veriyordu.. Surıyeye yapılacak herhangi bir te- cavüzü, bütün Arap memleketlerine yöneltilmiş telâkkı edeceğini söylü- rdu. Biraz daha ihtiyatlı davranması- na rağmen, Bağdat Paktı üyesi Irak bile, Arap Bırlıgı hakkında nutuklar atmadan edemiyordu.,Irak doğrusu bıyıkla sakal arasında kalmıştı. Tür- kiyeyi tutsa, Arap dünyasının hışmı- na uğrayacaktı. Böyle bir durum, Kral Faysalı tahtından bile edebilir- di. Türkiyenin aleyhine vaziyet alsa, bu, talihsiz Bağdat Paktının sonu de- AKİS, 26 EKİM 1957 Dulles Tehlike yok mekti. İrak az zararla fırtınayı at- latmaya çalışıyordu. İpleri elinde tutan adam âdiselerin aldığı seyirden bır a- dam son derece memnun yordu. Yıllardan beri beklediği fırsat nıhayet önünde yatıyordu. Hem Dünyasının liderliğini Nasırın e- linden alabilir, hem Nasırın yapama- dığını yaparak Arap memleketlerini birleştirebilirdi. İşte Kral Suud bu düşüncelerle sahneye çıkıyordu. Su- riye - Rus silâh anlaşmasını Alman- Gromyko Yangına körükle giden YURTTA OLUP BİTENLER yada işitmiş, derhal valizlerini hazır- layıp Orta Doğu yolunu tutmuştu. Batının Suriyeye ateş püskürmesi Suudun ekmegıne yağ sürmüştü. Bir ara ne apacağını şaşıran Suriye, Suudun uzattığı ele derhal sarılmış- tı. Hâdiseler ondan sonra çorap sö- küğü gibi gitmişti. Irak Başbakanı Ali Cevdet bile Suudun izinden Şam yollarına revan olmuştu. Hazinesini Suudun doldurduğu Kral — Hüseyin gözü kapalı velinimetini takip edi- yordu. Kral Suud, Şamdan sonra, Arap olimpiyatları sırasında Beyruta ge- iyordu. Beyrutta da işler zor olma- dı. Suriyenin düşmanlığından tica- ri zararlar gören Lübnan, bu nüfuz- lu arabulucuya nazlanmadan — biat etti. İş Nasırın gönlünü yapmaya kalmıştı. Yıllardır lâfta kalan Arap Birliği gerçekleşecekti. Kral Suud dununa iyice hakim olmak için kendisinin de tâviz ver- mesi gerektıgını çabucak anladı. C ta Doğuda Amerikan taraftarı — gö- zukmek pek hoşa gitmiyordu. Ömrü- nün rüyasını hakikat yapmak için Suud, Nasırın temlerini benimsemek- ten çekinmedi. Talihsiz Eisenhower Doktrinine çatmakta Kahireden a- şağı kalmadı. Suudi Arabistan hiç bir zaman Eisenhower — Doktrinini kabul etmemişti. Bu söz, Orta Do- ğuda büyük dostlarına çok güvenen Amerikalıları doğrusu pek şaşırttı. Amerikan Doktrinini kabul ettirmek için, Melik Hazretlerine az mı dil dökmüşler, az mı dolar sunmuşlardı. Tine de tecrübeli siyaset adamı Dul- les kendini çabuk toparladı. Arapla- rın her iki bloktan uzakta diledikle- ri gibi yaşamaya hakkı olduğunu söy- ledi. Albay Nasır bu sözleri çerçeve- letip odasına assa hakkı vardı Sihirli halısının üstünde Orta Do- ğuda cevelan eden Suud işlerin cere- yanından son derece memnundu. A rap dünyasında sözü en çok dinle- nen adam oluvermişti. Dulles bile sözlerini ona göre ayarlıyordu Suriye Türk ihtilafı işte bu sıra- da alevleniyordu. Gönüllü arabulucu Suud hemen işe koyuldu. Suriye ve Türkiyeye haber uçuruldu. İki gün süküttan sonra Cumhuriyet Hüküme- ti, fiil! Dışişleri Bakanını Ciddeye gonderıyordu Haber Birleşmiş Mil- letlerde Türkiyeyi itham için büyük bir sahne hazırlayan Suriyenin hiç hoşuna gitmemişti. Şu satırların ya- zıldığı anda, Şam Hükümetinin Suu- un teklifini kabul edip — etmediği kat'i olarak bilinmiyordu. Fakat Türk Hükümeti herhalde bu husus- ta garanti almadan Suudun davetine evet dememi Ama Suriye bir tür- lü Birleşmiş Mılletlerdekı senaryo- sundan vazgeçemiyordu. Dünya Evindeki düello u haftanın ikinci günü Dünya E- vinde, Suriye piyesi oynanmaya başlarken sahneye il ıkan adam Suriyenin ateşli Dışişleri Bakanı Sa- lâh Bitardı. Ateşlı hatip Türkiyenin hududa silâh yığmasının, Suriyenin 9

Bu sayıdan diğer sayfalar: