İKTİSADİ VE MALİ Piyasa Bir elbiselik kumaş için Kendi kendine "Allah Allah" dedi. "Acaba bu adamlar kaçta gel- mişler?" Saat sabahın üçünü gösteriyordu. Buraya erken gelebilmek için yatak- tan ikide kalkmıştı Koşar adımla gelmişti. a işte gene de önünde en azından 50 kışılık bır kuyruk var- dı. Şaşkın ve çaresiz kııyrugun arka- sına takıldı. Aradan bir iki s geç- tikten sonra ise haline şukredıyordıı Zira kuyruk öylesine uzamıştı ki el- linci olmak büyük bir mazhariyet ol- muştu. mağazanın, vitrini kadar — lüzumlu bir parçası haline gelmemiş miydi? Sabah, mağazanın açılış saati geldiğinde kuyruk katmerlenmiş, yan- yana bir kaç sıra halinde ta Ulustan Zincirli Caminin önüne kadar uza- mıştı. Kuyrukta ön sıraları işgal e- denler daha ziyade esnaf vatandaş- lardı. Bilhassa Yenidoğan, Altındağ Bitpazarı ve —mahalle — aralarının eskicileri. Bunlar mahalle aralarında bütün gün taban tepip de bir, eski elbiseyi ucuza alacağım diye çene yoracaklarına gece yarısından bu- raya gelip sıraya giriyorlar ve pi- yasadakinin yarı fiatına, — hattâ üçte bir fiatına aldıkları kumaşları terzilere muayyen bir karla devret- Sümerbankın önünde kuma almak için sıra bekliyenler Bir Başka "kuyruk" daha Bütün bu sıkıntılara, Sümerbank müessesesi mağazalarından 2,5 bile- mediniz üç metrelik bir elbiselik ku- maş alabilmek ıçın katlanıyordu Pi- yasadakı kum erbankın sat- tığı kumaşlar arasında muazzam bir fiat farkı doğmuştu. Dışardan kumaş almak artık öyle her babayiğidin harcı olmaktan çıkmıştı. Kumaşla- rın metresi şöyle en ucuzu 60 lira- dan başlıyordu. Biraz daha ıyıceler ise 70,80,90.. diye yükselip gidi veri- yordu. H Ibuki Sümerbankta satı- lan kumaşlar belki dokunuş bakı- mından biraz daha kaba olmalarına rağmen dışardaki kumaşların ade- ta yarı, hattâ çoğu zaman üçte bir fiatına satılıyordu. Elbette ki Sümer- bankın satış mağazalarının önü böy- le gece yarılarından itibaren uzayıp giden kuyruklarla süslenecekti. Za- ten son günlerde kuyruk, hemen her 22 meyi daha uygun buluyorlardı. Bu iş eskicilikten daha kârlıydı. "Sabık eskiciler” takımını "tersi çırakları" takip ediyordu. Pek çok terzi, çırağı- nı sabah karanlıkta seferber ediyor, Sümerbank önünde sıraya sokuyor- du.. Her çırak bir kostümlük kuma alsa bir dükkânın günlük rahatça karşılanırdı. ihtiyacı Bu arada en fazla ziyan edenler hakiki ihtiyaç sahipleri — oluyordu. Bir yılda, iki yılda hatta Uç yılda bir elbise diktirebilen küçük memur, küçük esnaf pek tabii ki kuyrukta sıra tutmayı meslek haline getirmiş- ler kadar erken davranamadığı için en gerilerde kalıyor ve dolayısı ile de sıra kendisine gelip de mağazada tezgâhın başına yanaştığında ya a- lacak kumaş bulamıyor ya da seçile seçile en kötüleri kalmış kaba doku- SAHADA malı, zevksiz kıımaşlardan birini al- mak zorunda kalıyo! Bu kuyruklarda sık sık münaka- şalar mücadeleler de oluyordu. Hat- zaman zaman kuyruk dalaşmala- rının sonu karakola kadar uzuyordu. Kuyruğa girip saatlerce sıra bekle- yip de elleri boş dönenlerin sayısı da az olmuyordu. Kuyrukta sıra bekle- yenler arasında "bari hepimize yete- cek kadar or, bu işi hiç degılse dar gelırlıler ve emekli- ler için karne usulüyle halletseler de böyle sabah karanlıkları buralarda rezil rüsva olmasak" rt ya- nanlara da rastlanıyordu. Sabahın kör karanlığından akşam saatlerine ka- dar sıra bekliyenler içinde hakiki ih- tiyaç sahiplerinden kumaş alabilen ya beş kişi oluyordu, ya da on. Ve bu kuyruk hikâyesi, hergıın aynı tempo içinde uzayıp gidiyordu. Dertlerden yalnızca biri umaş derdi, vatandaşın başlıca meselesi — olmaktaydı. Eskıde -fazla uzak değil bir sene evvel-, yüz lıraya yaptırılan bir kat elbıse bugün . 400 liradan aşağı yaptı- rılamıyordu Terzilere bakılırsa bir lıyetını yukseltmıştı Böylece, serbest piyasada normalin altında, kötü desen İi bir kumaşı dahi elli lıradan aşağı al- mak kabil değildi. Sümerbankın elin- de eski fiat uzerınden alınmış iplik- ler vardı, nun için mali selmemişti. Fakat bu ipliklerin, stok kumaşların — bitmesi yakındı. — Asıl bundan sonra vatandaşın derdi baş- hyacaktı. Çünkü artık Sümerbank'- tan bile 50 liranın altında kumaş al- mak kabil olmiıyacaktı. Vatandaş b unu bir hissikablelvuku ile seziyor, fakat karaborsacı, eskici ve fırsatçı- lardan sıra bulup da kumaş ihtiyacım gideremiyordu. Kış yaklaşmıştı. Palto ıhtıyacı, kışlık elbise ıhtıyacı sonsuzdu. kat bu mevsim palto almanın, elbıse yaptırmanın imkânsızlığı da aynı de- rece aşikârdı. Eski paltolar tersyuz ediliyor. Erimiş yerler son bir oruluyordu Velhasıl yeni kumaş a mamak için elden gelen yapılıyordu Bu kış elbisesiz geçecekti. Ama ge- lecek kışlar ne olacaktı? Acaba on- lar da aynı güçlüklerle dolu olarak mı gelecekti. Bu soruya kimse kati bir cevap veremezdi. İthalât yapıldı mı? azeteciler geçen hafta Ticaret Vekâletinin kapısını aşındırdılar. Öğrenmek istedikleri yapılacağı bil- dirilen elli milyonluk ithalâtın yapı- hp yapılmadığı, yapılmadıysa duru- mun ne merkezde olduğuydu. Fakat bir hafta boyunca bütün uğraşmala- rına rağmen selâhiyetli ağızlardan ey öğrenemediler. Bir ara selâhi- yetlılerden biri, gazetecilerin maksa- AKİS, 26 EKİM 1957