YURTTA OLUP BİTENLER Millet İftihar edilecek manzara u satırlar okunduğu sırada 1957 BBuyuk Seçimlerinin kampanyası yurdun her tarafında sona ermiş o- lacaktır. Pazar günü Türk seçmeni sandıkların başına gidecek ve reyini kullanacaktır. Bu noktada durup ta Serıye bakıldığında, tek dereceli se- cimin sadece dördüncü defa yapıldı- ğı bir memleket olarak Türkiyemizin gösterdiği manzara karşısında ifti- har etmemeye imkân yoktur. Pek çok tecrübeli millet, seçim ateşi ba- şına vurup, kararım sükünetle vere- ceği yerde birbirine girerken pek heyecanlı, pek ateşli bir kampanya geçirildiği halde Türk milleti inanıl- maz bir olgunluk göstermiştir. Her partinin kendi kampanyasını yapma tarzı, artık tarihin malı olmuştur. Seçimler bittikten ve netice alındık- tan sonra, kullanılan usuller müna- kaşa edılır veya edilmez. Ama mü- nakaşa edilmeyecek bir husus, tikacılara kulaklarını vermil olan büyük kitlelerin, kendi hesaplarına son derece basiretli davranmış bu- lunduklarıdır. Akdeniz iklimi coşkun tabiatlar yaratır. Milletçe, başka sa- halarda bundan nasibimizi gerektiği kadar almış olduğumuz da hakikat- tir. Buna rağmen kafalar seçim mev- zuunda kızışmamış, her partiye men- sup sözcüler zaman zaman kızıştırı- cı laflar söyledikleri halde tam bir sükünet muhafaza edilmiştir. Nerede seçim cinayeti, seçim — karışıklığı? Türkiyemizde seçim kavgası dahi ol- mamıştır. Gergin hava sadece — ve sadece politikacılar arasında kalmış, vatandaş kitlelerine intikal — etme- miştir. İdeal olan da budur ve bun- dan dolayı iftihar etmek hepimizin hakkıdır. 1957 Büyük Seçimlerinin kampan- yası, Türk milletinin davranışı bakı- mından çok güzel bir kampanya ol- muştur. Seçimler Sandığa marş! Bu haftanın ortasında bir gün, İs- tanbulda, akşam üzeri, Divan O- telinin pastahane kısmındaki masa- ların hemen hepsi doluydu. — Eğer filmlerde görülen neviden bir Görün- meyen Adam hakikaten mevcut ol- saydı ve o saatte Divan Otelinin pas- tahanesine uğrasaydı, şaşırmaması- na imkân yoktu. Zira, istisnasız bü- tün masalarda aynı mevzu konuşulu- Seçim. Halbuki bundan sa- 5 kokteylden bahse- dilirdi. Masada oturanlara bakıldı- ğında, bunların bir gün politikadan, seçimden bahsedecekleri hatıra, dahi gelmezdi. Ama işte, rey verme günü- ne sadece bir kas gün kala o şık ha- AKİS, 26 EKİM 1957 flörtcü başka nımların, monden beylerin, kızların ağzından seçimden laf çıkmıyordu. Vaziyet yalnız Divan Otelinin pas- tahanesinde böyle değildi. İstanbu- lun ve Türkiyenin her tarafında, iki kişi karşı karşıya geldi mi, ta "Merhaba" niyetine "Seçim" diyor- lardı. Bundan evvel yapılan seçımle— rin de hararetli geçtiği malümdu, a- ma hiç birinde bugünkü alâka ka— dar yaygın bir alâka müşahede edil- memişti. Gazete dâhi okumayanlar artık evlerine bir değil, iki gazete alıyorlardı. Zaten bir çok — gazete, -bilhassa ciddi ve aşırı partizan ol- mayanlar, bayilerde süratle tükeni- yor, bulunmuyordu. O yüzden sabah sokağa çıkanlar ilk iş olarak bu- nu tedarik ediyorlardı. Gazete pat- ronları pek keyifliydiler. Seçim dola- dip bir listeyi delikten içeri atmak- tan ibaret değildi. Bey vermek için seçmenin seçim kütüğünde kayıtlı bulunması gerekiyordu. Bunu kont- rol etmek lâzımdı. Büyük Meclis se- çımlerı yenileme kararı verir ver- mez günlerce bu kütük meselesi ev- lerin büyük mesele]erınden biri 1 muştu. Ekseri evlerde biri buna me- mur edilmiş, bu biri gıdıp listelere bakmış, mevcut olmayan isimler için müracaatlar yapılmıştı Tür meninin artık reyini mukaddes ad- detmekte olduğu ve onun ne kadar tesirli bulunduğunu anladığı yordu. Madem ki kütükte ismi bu- lunmayan rey veremiyordu, o halde uğraşmaya değerdi. Zira herkes, re- yini sureti katiyede kullanmak ka- rar ve azmindeydi. İnönü Başbakanlık ile parti merkezi yısıyla çok masraf etmişlerdi; bir çoğu mutad ilân sayfalarım da se- çim havadislerine tahsis etmişti. A- ma okuyucu öylesine alâka göster- mişti ki tüccar gazeteciler - maddi bakımdan, hakiki gazeteciler mane- vi bakımdan büyük memnunluk duy- muşlardı. Bilerine ne kadar kâğıt geçi rirlerse o kadarlık baskı yapıyorlar ve buna rağmen talepleri tam olara karşılayamıyorlardı. Seçim ateşi ka- dınlı erkekli, hemen istisnasız herke- si sarmıştı. Kütük meselesi aten hararet, daha kampanya baş- lamadan, kutu meselesi ortaya çıktığında kendini göstermişti. Rey verme, haddi zatında bir külfet ta- şıyordu İş, seçim günü sandığa gi- Menderes arasındaki yol pek uzun değil Kampanya boyunca lbette ki bir çok kimse daha se- çim kampanyası başlamadan da- hi kime rey vermek istediğini bili- yordu. Ama, bunlar dahi kampanya- yı alâkayla takıp ettiler. Okudular, gittiler, dinlediler. Akşamları evler— de, hafiften hafife münakaşalar baş- lamıştı Aileler toplandıklarında mev- zu dönüp dolaşıp seçimlere geliyor ve partilerin meziyetleri ile kusur- ları ölçülüp biçiliyordu. Başlıca iki sınıf vardı: Aşırı particiler ve mute- diller. Mutediller, büyük ölçüde par- tiye kayıtlı bulunmayan bugün o istikamette, bugün bu istikamette, yani gözlerinin tuttuğuna rey veren vatandaşlardı. Bilhassa onlar etraf' larına dikkatle bakmayı tercih edi- 5