A DA L E T Cezaevleri Örnek islâh müessesesi (Dirayetli bir müdür) kis dergisinin 12/Ekim/957 tarih- li 179 sayılı nüshasında, kapaktan başlanarak bu sahife ve şu sutunlar- da, tamamen hayal mahsulü ve hiçde hakikatle ilgisi olmayan asılsız ve mübalâğalı İddia ve uydurma bazı va- kalarla cezaevleri ve bilhassa Anka- ra Merkez Cezaevi ele alınarak ger- çekte olduğundan çok başka göste- rilmeye çalışılmış Ve bir mahalle dedikodusu mahiyetini aşmayan söz- lerle ve gayri vaki hadıselerle ancak Akisin karilerini müessese hakkında yanlış düşüncelere — sevk edebilecek, güya zihinlerde teşevvüş uyandıra- bilecek maksatlı yazı ve — resimlerle doldurulmuşdu. İsnatlar o dereceyi bulmuştu ki; büyük bir feragatle — çalışan, gecelı gündüzlü kendini — müesseseye vak- fetmiş idare mensupları ve personel aleyhine hadiseler ibda edılıp, delil gösterilmeksizin madde tasrih v hadiseler — zikrolunarak personele suçluluk izafe eden ve hatda hasbel- kader cemiyet nizamını ihlâl ile iş- ledikleri suçlarının kanun hükümle- rine göre cezalarını ekmekte olup nedamet duygulariyle uslanmış bulu- nan mahküm vatandaşların neden is- yan etmediklerine de şaşılarak bun- ları adeta toplu bir hakle kıyama sevk ve tahrik eyleyen bir mahiyet taşıyordu. Hapishaneler başlıklı bu yazı ak- tüalite nev'inden bir haber veya fil- hakika sıhhatli ve ciddi bir röportaj mahiyetinde olsa sayanı istifade o- labilirdi. Ancak bu azıda cezae- vi idare ve personeli o derece töhmet altında bırakılmıştı ki; Ceza Kanu- nunun ihlâl edilmeyen her hangi bir hükmü kalmadığı gibi, bu derece ih- mal edilmiş ve kendi haline terk e- dilmiş bir müessesede nizam ve in- tizamın ne türlü — sağlanabildiği ve huturun temin edildiğide — düşünüle- cek bir keyfiyetdi. Bittabii bu durum muvacehesinde müddeiumumilik bütün gücü ile ve büyük bir hassasiyetle murakabe ve nezaretinde — bulundurduğu bir ce- zaevi için söylenenlerin ve yazılanla- rın sıhhat derecesini araştırmakla mükellefti. Zira, bildirişe göre mü- essese - kendi aline terk edilmiş, gardiyanlar eline bırakılmış ve o gardiyanlar da sığırtmaç, çoban ve çöpçülükten gelmişmiş.. dayak, zu- lüm, işkence almış, yürümüşmüş.. düründen gardiyanına kadarruşvet silâh ve esrar sokma hep idareden ge- liyormuş.. ahlâksızlık, dolandırıcılık hatta ırza tasallut hadiseleri ve bu suçlardan mevkuf olan ve muhake- meleri yapılan memur ve personelde mevcutmuş.. hulâsa değil mevcudi- yetı tasavvuru dahi muhal bir ceza- evi. Neşriyat derhal ihbar mahiyetin- de kabul edilerek tahkikata tevessül edilmek üzere bu derece ağır suçla- rı ileri süren ve yazıyı yazan arandı. Gerçi derginin bu nüshasının ilk sa- hifesinde başyazarın maarifetleri sı- ralanırken aynen “adalet kısmında, hapishanelerimizin haline dair nefis bir röportaja rastlayacaksınız ki, e- miniz röportajın canlılığından sahıbı— nin kım olduğunu derhal anlıyacak- sınız ibaresi ile işaret edilen "fors- mahküm" daha doğrusu kendine gore "forslu gazeteci" Akis mecmu- asının sahibi.. bir — vakitler mes'ul müdürü.. yazdıklarının hesabım ver- meye gelınce neşriyat müşaviri.. daha sıkışırsa müessisi ve değerli başya- zarı hulâsa "Unvan merakhsı Metin Toker'in bu yersiz isnat ve ithamları kaleme aldığı aşikârdı. Fakat adale- te hizmet babında olsun acaba doğ- Müessese öğretmeni her hususta mahkümların bilgilerini arttırır AKİS, 26 EKİM 1957 ruyu söyliyecek mi idi? buna pek ka- ni değildik. İşte bu —sebeple Basın anununun Ssari ükümlerine isti- naden dergiden —yazı muharririni resmen sormak zarureti hasıl olmuş- tu. Cür'et derecesi Resmi soruya cevap gelmiş ve me- muriyetimiz tahmininde yanılma- mıştı. Hapishaneler başlıklı yazının mecmuanın hemen bütün yazıları g r ekip tarafından hazırlandıgı bıldırılıyor ve —başyazarın Ankara cezaevinden tahlıyesını muteakıp an- lattığı bazı hatıralar göz önünde tu- tularak yeni mes'ul müdür Tarık Ha— lulu tarafından kaleme alınmış, u mi neşriyat müdürü Ilha tarafından da rotüş edilm Tarık Halulu tarafından daktilo edi- lerek matbaaya verilmiştir deniliyor- du. Mumaileyh davet edilerek, mües- sesenin tasvir edilen hali ve vaki ih- bar ve isnatlar hakkında tavzihen hâdise ve delil zikretmesi, ileri sü- rülen hususların birer suç konusu teşkil edip alâkalıları hakkında taki- batı müstelzim bulunduğu bildirile- rek muhbir sıfatiyle ifadesine müra- caat olunmuşdu. Uluorta atılanların amme namı- na takip edilecek birer suç olduğun- dan bihaber Halulu, C. Müddeiumu- miliğinin mezkür neşriyat karşısın- da işin hakikatini araştırmakla va- zifeli olduğunu da bilemediği ve yaz dığını kabullendiği — isnatları isbata davet olunacağını ummadığı için hu- lâsa olarak "Hapishaneler başlıklı yazıyı kendisinin yazmış olduğunu ancak şahsi bir görgü ve bilgisi bu- lunmadığını, esasen verdikleri misal ve zikrettikleri hadiselerle Ankara Cezaevini kastetmeyip umumi ola- k bu güne kadar şundan bundan cezaevleri hakkında duyduklariyle Metin Toker ve Ademhan'ın naklet- tiklerini anlatdığını ve Ankara Ceza- müdürünün dirayetinden bahset- miş olduğunu maksadının cezaevle- rinin umumi halini tebarüz ettir- mekten ibaret bulunduğunu, zikredi- len hadise ve vakıaların bir kısmının kendisinin 955 yılı Şubat ve Mart aylarında yattığı Fethiye Cezaevin- de cereyan ettiğini ancak hadise ve isim bıldıremıyecegım zira unuttuğu- nu, mahaza Kırşehir Cezaevi müdü- rü iken rüşvet aldığı sabit olup An- kara Cezaevinde Metin Toker'in ko- ğuşunda yatan bir şahsın bulundu- ğunu bu sebeple cezaevlerinde rüş- vet alındığı haberinden bunu kas- teylediğini ve yine etin Toker'in cezaevinde bulunduğu sırada panto- lon alacağından bahisle kendilerin- den elli lira isteyen bir gardiyana, Metin Toker'in cezaevinde kötü bir muameleye maruz kalması ıhtımalını düşünerek kardeşi Mübin Toker'in elli lira verdiğini, dolandırıcılık di- ye bahsettıklerının de bu hadise ol- d e beyan etmek sure- rüşvet almaktan evkuf herhangi bir müdür bulunmadığı gibi dolandırıcı- lıktan mevkuf ve muhakeme altına 17