YURTTA OLUP BİTENLER ateşe salan Nazizm ile yaptığı mü- cadele onun şöhretini kısa zamanda memleket sınırlarından dışarıya ta- şırmış ve dünya çapında bir şöhret olmasını sağlamıştı Teşrii hayatı üseyin Cahit Yalçın B. M. M. nin 7., 8. ve 9. dönemlerinde önce İs- tanbul, daha sonra da Kar: mılletve— kili olarak bulunmuş ve D krasi- nin kuruluş mucadelesının yapıldıgı yıllarda C. H. P. saflarında bu cadeleye katılmıştır. Milletvekilliği sırasında bir ara Birleşmiş Milletler Filistin Uzlaştırma Komisyonu üye- liğinde de bulunan Yalçın, 11 Eylül 1948 de Ulus gazetesinin başyazarlı- ğını yapmağa başla ış ve H. P. muhalefete geçip Ulus tesıslerı C. H. P elinden alındıktan sonra da yazılarına Yeni Ulus ve Halkçı ga- zetelerinde devam etmiştir. Halkçı gazetesinin Nisan 1954 de yayınladı— ğı bir makalesi üzerine 26 ay 20 gün hapse mahküm edilmiştir. 1 Aralık 1964 de İstanbulda tevkif edilen Yal- çın, Paşakapısı Cezaevine atılmış ve 80 inci yıldönümünü orada kutlamış- tır. 80 yaşındaki bu büyük hürriyet mücahidinin hapse atılması dünya basınında geniş yankılar uyandır- mıştır. Hapishanedeyken hastalanan Yalçın, Şişli Çocuk — Hastahanesine kaldırıldıgı günlerde cezası kaldırıl- dığı için 19 Mart 195.5 de serbest bı- rakıldı. Bu arada yeniden çıkmaya başlayan Ulusun başına geçen Yal- çın, eski mücadeleci ruhundan hiç birşey kaybetmeden yazılarına de- vama başladı. Son günleri Hapishane hayatı Yalçını iyice yıp- ratmıştı. Fikri bakımdan eşine az rastlanır bir canlılık gosteren Yal- çın, bedeni bakımdan ünden güne zayıflıyordu. Son bir ıkı yıl içinde defalarca yatağa düştü. Bu yıl içinde ise İsviçrede bir ameliyat geçirdi. Yurda döndükten sonra da hastalı- ğı bir türlü geçmeyen Yalçın, 27 E- kimi goremeden ve dudaklarından bütün ömrü — boyun eksilmeyen "Hürriyet, hürriyet" sozlerını tekrar- lıyarak hayata gözlerim kapadı. Yalçın son derece velüt bir ya- zardı. İsviçredeki tedavi günlerinde geçirdiği bir ameliyatın hemen erte- sinde yazı masasının başına oturmuş, gazetesine başmakale yazdığını gö- ren bir doktor Yalçın için "Bu bir insan değil, bir harika" demişti. lçın umumiyetle yazılarını el— le ve eski yazıyla yazardı Çoğu za- an bir oturuşta iki üç yazı bırden çıkarır ve bunları gazeteye gönde- rirdi. Ulusda — Yalçının eski yazıyla yolladığı yazıları tape eden meşhur Hakkı Hocaya göre son zamanda ya- zısının kaligrafisi bir hayli bozul- muştu. Ama ateşi? Asla! Ulaştırma Bir ihmalin bedeli Bu haftanın sonunda Pazar gecesi saat 9'a yaklaştığı bir sırada İs- tanbulun harap manzaralı Sirkeci garında hararetli bir faaliyet vardı. Garın önünde duran otomobillerden şık kıyafetli yolcular iniyor, otomo- billerin bagajlarından hammallar ba- Vulları sırtladıkları gıbı ıçerı taşı- ardı. Garın içinde diğer hammal- lar el arabaları ile bavul yığınlarını itiyorlardı. furgona doğru Meşhur Birbirine girmiş iki trenin feci hali Can pazarı Simplon ekspresi 21.15 te Sirkeciden hareket edecekti ve Simplonun hare- keti Sirkeci Garının en mühim hâ- disesiydi. Gar hammallarının tâbiriy- la "yağlı müşteriler" bu — ekspresin yolcuları arasından çıkıyor, ham- malların yüzü gülüyordu. mplon ekspresinin furgonuna şık valızlerın yerleştirilmesi sona er- di ve hareket saatinde Simplon, her hangi bir tren nasıl kalkarsa oyle kalktı. Kader oyununu oynuyor Sımplon ekspresi Sirkeci Garından çıkıp İstanbulu geride bıraktığı sırada, cüzdanlarına bagaj makbuz- larını yerleştıren yolcular arasında valizlerinin akıbeti hakkında endişe- lenen kimse elbette yoktu. Hatta kendi akıbetleri hakkında bile kimse korkulu şeyler duşunmuyordu Ama bir saat sonra kader, oyununu oynı- yacak, ekspresin yük Vagonundaki valizler şuraya . buraya — dağılacak, içindeki eşyalar sağa — sola savrulup kanlar içinde kalacaktı. Simplon, Halkalı istasyonunda durduğu sırada kimse aklına böylesine korkulu bir ihtimali getirmiyordu. ynı gün saat 16'da Edirneden hareket eden motorlu trenin yolcu- ları da gönül rahatlığı içindeydiler. Saat 22 sularında İstanbula yaklaş- manın sabırsızlığından — başka heye- can, motorlu trenin şık Vagonlarında esmıyordu Hatta katarın 10 dak lık bir rötarı olduğunun bile kımse farkında değildi. Ama bu 10 dakika- lık rötar ve iki genç Demiryolu me- murunun ihmali, Türkiyenin en bü- yük tren faciasını hazırlamak üzere bulunuyordu. Halkalı istasyonu, motorlu trenin rötarlı olduğunu öğrenince Simplonu bekletmemiş ve yol vermişti. Simplon Halkalıdan hareketle bir ilerdeki is- tasyon olan Ispartakuleye vardı. Is- partakulenın istasyon şefi, Baki İnö- zu adında, askerliğini bile yapmamış tecrubesız bir gençti. Aynı sırada Edirneden kalkan motorlu tren de Yarımburgaz istasyonuna — varmıştı. Yarımburgazın istasyon şefi de Ba- ki İnönü gibi bir gençti ve adı Cahit Fuat idi. İki istasyon arasında irti- bat kurulmadan trenlerin hareket et- tirilmesi demiryolculuğa aykırı idi. İstasyonlar arasındaki irtibat ma- nipleli telgraf cihazları ve manya- tolu telefonlarla temin ediliyordu. Bu iki istasronun genç memurları "da- ha kolay olduğu için" irtibatı telefon- la yapmayı tercih ediyorlardı. O gece de öyle yaptılar. Fakat talih bir kere oyununu oynamaya ka- rar vermişti. İstasyon şeflerinin ka- yıtsızlığı yüzünden feci bir anlaş- mazlık olmuş, iki katar birden hare- ket ettirilmişti. Çarpışma oluyor - Artık iki katar da karanlık içinde ve herşeyden habersiz biçare yol- cularım taşıyara çarpışma nokta- sına doğru yol alıyordu. AKİS, 26 EKİM 1957