Haftanın İçinden OMUZUMUZDAKi VAZİFE B u satırları yazarken kulaklarımda, uzun asırla- rın ötesinde yaşamış bir adamın sesi var. Adam eski zamanın meşhur filozofu Senek. Senek vatandaş- zamanın büyük korkusu göklerden geliyor ve göklerin silâhı da yıldırım ya... Filozof yıldırımın haddi fazla tehlikeli ol- madığını söylüyor. Diyor ki, bu yıldırım denilen yin, aslında bir gürültüsü vardır. Büyü kıtlelerın yüreklerine endişe salan da odur. Ama, düşünsenize, bir yıldırımın hakikaten zarar verebildiği kaç kişidir ki. Gürültüsü sayesinde korkuttukları ile hışma ug- rültüsüne aldırış etmezseniz, olmaktan çıkar yıldırımlar bir mesele ndan bu yana gecen- yüz yular bu basit hakikati değiştirmişi değil. Elbettekd insanlar için kor- ku kaynağı artık gökler olmaktan çıkmıştır. Şimdi b ka eller başka yıldırımlar tutuyor başka ılahlar başka tehditler savuruyor. Ama hep gö hep hissediyo- ruz ki gaye aynı kalmıştır Kahretmekten ziyade yıl- dırmak. Yılmamak için iseen emin çare, hâlâ, Senek'- in tavsiyesine uymak, hışmı değil gürültüsü çok yıldı- rımları gözde fazla büyütmemektir. sisi teinin edebilirim ki bu yıldırımlar çarpsa da, açtıkları yara meselâ şerefs zlikten, meselâ zilletten, meselâ kırı- lan guür ve eğilen baştan çok daha az ıstırap veriyor, hıç olmazsa vadesi doldugunda unutulup gi- diyor; alında ebedi bir leke bırakmıyor. attâ za- manla bir şeref halesi haline geldikleri tarih ite yok değildir Milletce bir büyük imtihanın arifesinde bu- Sandıkların başına gi- tecellı ettirmesi şart m dır. Olduğu takdirde hiç kimsenin ğınmak hakkımız kalmaz. İplerini kendi elleriyle çe- kenler nasiplerinden şikâyet edemezler Biz ipimizi kendı elımızle çekecek mıyız" İstik- nüz çıktığım için aydınlık gözlerimi mi kamaştırıyor, ama bana öyle geliyor ki insanın etrafına şöylece bir bakması Türkiyenin hakikaten bir doğum sancısı içinde olduğunu ahlamaya yetiyor. Bu doğum sancısı İktidar Edebiyatındaki doğum sancısı değildir. Her şey gösteriyor. Topraklarımız üzerinde hür ve kor- kudan azade, düşündüğümüzü soyleyerek ve inandığı- mız yolda serbestçe yürüyerek yaşıyacağımız günler bir şair diliyle belki yarından da yakındır. Zira — o günlerin bekçisi, o günlerin nöbetçisi bir nesil dim- dik ayaktadır. Cumhuriyetin Onuncu yıldönümünü hatırlıyorum. O gün radyolarda konuşan büyük Atatürkün sesin- deki —sevinci, tüyler ürpertici heyecanı duyar gibi oluyorum. Cumhuriyeti ilân ettiği sene yirmi yaşında bulunan yüz binler kendisi "Ne mutlu Türküm di- yene" diye haykırırken otuzuna basmıştı ve tam on kur'a milyonlarla Türk Cumhuriyet aşığı olarak, on- 5S7 AKİS, 5 EKİM Metin TOKER suz yaşayamaz, onsuz hayatı düşünemez bir ruh ha- leti içinde yerlerini almıştı. Atatürk'ün o günkü se- vinci, o günkü heyecanı kadar hiç bir şey onun, adına Cumhuriyet demlen nahif nın üzerinde tam on yıl boyunca, nasıl titrediğini gözlerin önüne serem Çünkü Atatürk biliyo du ki rejimlerin hakiki temı- natı fâni bir insan i i vermiş bir nesildir. yük Kurtarıcı, eserinin artık sağlam ellerde bulun- duğunu görmenin engin neşesi içindeydi. ugün sene 1957'dir. Çok partili rejime geç- memizin üzerind iki yıl akıp gitti. 1945'in he- yecanlı günlerinde yirmi yaşında olanlarımız — otuz yaşlarını arkada bıraktılar. On iki yıldan b köy- lüsüyle ve kentlısıvle, bir daımı çırpınış halinde — de zi iş başına getiriyoruz.. daha fazla şuurl başa yoruz zevkıne biraz daha fazla mız öylesine az ki Şimdi bizi, biz koca milyonlar ol- muşken, benimsediğimiz dan döndürmek hiç bil sayılabılır mı"' İstıkbale ümidle bakmana lıakıkı sebebi işte budur Elbette bu demek değildir ki önümüzdeki yol di- kensızdır, elbett bu demek değildir ki o yolda karşı- ni dikmeye çalışanlar artık hiç çıkmıyacak- tır Bunu nasıl ıddıa edebılırız, biz ki şu anda boyle eye daima Imıştır. Arka tığımızda görüyoruz k şimdiye ka raşanlar hep başkaları olmuştur. Demok kısa tarihinde belki de ilk defa olarak, Demokrasinin bekçisi olan nesil gönül verdiği rejimi elleriyle mü- dafaa etmek zaruretiyle karşı karşıyadır. Bu vazife- mizi yapacağımızdan herkes emin olmalıdır Şu anda kimimiz şehirde, kimimiz kasabada, ç ğumuz koyde iz. Birbirimize yaşla değil, ıdealle bag- lıyız. Memuruz, hakimiz, savcıyız, çiftçiyiz, esnafız, tüccarız. Eğer bu rejim içinde yaşamakta devam et- mek istiyorsak, eğer çocuklarımıza rahat edecekleri bir Türkiye bırakacaksak hepimiz vazifemizi yapa- cağız. Başımıza felâketler getirmek ıstıyenler bulu- nacaktır, bizleri evlad ü ayalimizle çıkacaktır. Hattâ bir kısmımızın ailemizden, sevdiklerimizden uzaklaştırılması — işten bile değildir. Katlanacağız Bir nsan kuşağı olarak omuzumuzu vazife al- Yoldan dö- meyiz, hareb me danı ndan ka IZ süne rağmen etrafımıza yıldırımlar da düşse asla i imizi istikamette, k konmasına müsaade etmeyeceğiz İktıd r, eğer ondan memnun- ak kalacaktır.. İktidar, eğer ondan me e- ğilsek — yerini mutla v laka — bizim seçtiği- mize bırakacaktır. İ insanların aşamıyacak- ları manla bulunmadığını yolumuza aşılmaz manialar diktiklerini sananlar mutlaka anlamalıdırlar. Zira böyle bir dersi çoktan, ama çoktan hak et- tiler.