YURTTA D.P. Bir kazan ki... u haftanın ortasında bir gün, sa- bahleyin, genişçe bir odanın, arka- sı kahverengi marokenle kaph kapı- sı bir defa daha dışardakilerin yü- züne kapandı. Büyük masanın başın- da kalabalık insanlar — oturuyordu. Başkanlık mevkiinde yuvarlak yüz- lü, aşağı doğru inik hatlı, yorgunlu- ğu her halinden belli bir adam vardı. Buna rağmen son derece temiz gi- yinmişti ve gömleğinin uzun yakala- rı bembeyazdı. Üzerinde açıkça renkte bir elbise, daha koyu bir renkte kra- vat bulunuyordu. Ayakkabıları siyah- tı, inceydi ve pırıl pırıldı. Adnan Men— deres bundan bir kaç sene evvel, y: nı işlerin iyi gittiği günlerde yaşın- dan genç gösterirdi. O gün kendisi- ni görenler ve yakından, dikkatle ba- kanlar, belki de ilk defa olarak ya- şından fazla gösterdiğini müşahede- den kendilerini alamadılar. Fakat bu- nu belli eden çıkmadı. Masanın kena- rına dizilmiş maroken sandalyeleri işgal edenler önlerine koyulmuş blok- notlarla oynamayı tercih ediyorlardı.. Bloknotların yanında kalemler de vardı. D. P. Genelİdare Kurulunun toplantısı, işte sımsıkı kapalı kapılar arkasında böyle başladı. Hayli uzun saatlerden sonra marokenli kapılar açılıp ta içerdekiler dışarı çıktığında yalnız birinin değil, hepsinin yüzün- de bezginlik vardı. Ama işler gene de iyi gitmiyordu. Seçimlere karar verildiğinden be- ri başkentteki gazete muhabirleri her kaynaktan bol bol havadis alıyorlar- dı. Hattâ bazı kaynaklar eğer gaze- OLUP BİTENLER Celâl Bayar "Kale"si Bursa teci uğramazsa mahzun oluyorlar ve -doğrusu istenilirse yarısı uUydurma, geri kalanın yarısı mübalâğalı, yarım da arzuya göre tefsirli- bül- tenlerini bürolara ulaştırıyorlardı. Bir tek kaynak müstesna: Selâhiyetli D. P. kaynakları. Genel İdare Kurulu sık sık toplanıyordu, Başbakanlıkta temaslar yapılıyordu, Genel Merkez- de siyah saçlı, bir vakitler tığ gibi olan -son üç senedir milletvekili bulu- nuyordu ve kendini bilen her millet- vekili gibi o da göbek salıverrnişti- bir adam, meşhur Basri Aktaş harıl hani çalınıyoı'du Ancak bütün bu fa- aliyetlerden dışarıya bir haber sızmı- yordu ve sızmaması için de elden ge- DÜZELTMELER | D erginizin 14 Eylül 1957 günlü nüshasında (S. 3-4) Kamutayın 11 Eylül bırleşımınde söylediklerimi hep tahrif etmişsiniz. 1) Size göre: "Muhalefet partile- rinin insafsız tenkitleri beni bizzarur teklifin lehinde konuşmaya şevkettı halefetın davranışı "memleketin içindeki bu gunku şart- lar bunu zaruri kılmıştır” demiş ol- duğumu görürsünüz. Bunun arkasın- d il kanunun önleyeceği şu iki tehlikeyi saydım:a) Bir partinin ço- ğunlukta bulunmıyacağı bir meclis ve bunun sonucu olarak İstikrarsız karma bir hükümet; b) Atatürkçü ve devrimci geçinen bir parti ile Ata- türk ve devrim düşmanı bir partinin işbirliği yapması gibi siyasal Ur ah- lâksızlık. Görüldüğü gibi ben tenkitleri de- ğil iki büyük kötülüğü kastettim. Ben dürüst tenkıtlerı beğenirim. 2) Size göre "koalisron hükümet- leri bizim memlekette uygun değil" demişim. Bu biçim konuşanlar yur- dumuzu geri bırakmak ve geriye gö- türmek isteyenlerdir. Atatürk'cüler medeniyet dünyasına Uuygun gelen her şeyin bize de uygun geldiğine inanırlar. Ben konuşmamda karma D.P. SEÇİM PROPAGANDASINI AFİŞLERLE "YAPACAK (Gazetelerden) YAZISIZ AKİS, 5 EKİM 1957