TİYATRO rosu mensupları ile temaslar yapmı- ya çalışarak önümüzdeki bir ay içine sığdırılması lâzım gelen islerle giırt- lağına kadar meşgul bulunan Haldun Dormen, kendine, Türk Tiyatrosuna, Tiyatro görüşlerine ve yapmak iste- diklerine dair sorulan suallere sade, çoktanberi neticesine varılmış, kat'i ve mütevazı cevaplar veriyor. Bu arada her şey bazı kımselerce tiyatro- culuğunun bir fantezi olduğu iddia e- dilen Haldun Dormenin gerçekten yo- rucu ve devamlı bir çalışma yaptığını ortaya çıkarıyor. Yazın saat 7'de kışın 8'de mutlaka kalkmış bulunuyor. Ça- lışmadığı zamanlar, geç vakitlere ka- dar tıyatro ile 1lgılı her şeyı okuma- ğa ve öğrenmeğe gay ediyor. Ti- yatroyu en sade ve katı bir şekilde: "Ciddi bir meslek... Tiyatroculuk her şeyden önce ciddi bir meslektir ve bu dir. Bu işi piyes yazarlarının tam hakkı ile yapabildikleri gün, Tıyatrosu mevzuubahis olabilir. günkü mesele "Türkiyede Tiyatro" problemıdır Haldun Dormen her şey- evvel Türk Tiyatro seyircisine i- nanıyor. Senelerdir anlar, anlamaz diye münakaşa mevzuu edilen seyir- cinin, güzeli ve iyiyi en umulmadık yerlerde begenıp övdüğünü gören Haldun Dormen: "Amerikadan avde- timde benim için ilk surprız seyirci- nin olgunluğu oldu" Halihazırdaki Tıyatroculugu için düşündüklerini ihtiyat ve nezaketle açıklıyor; Tiyatroculuğun kırtasiye- ciliğe, kötü malzemeye ve kişilik id- dialarına tahammülü yoktur. Fera- gat, ciddi ve sabırlı bir çalışma iste- yen, hattâ nankör bir meslektir. Üs- telik Tiyatrocu olmak isteyen aktör Bu- Tiyatro Derneğinin seyircileri Rejisöre - hayranlık.. mesleğin bütün şartlarını yerine ge- tirebilmeyi başarmakla ancak iyi bir tiyatrocu olunabilir" diye tarif edi- yor. Haldun Dormenin sık sik ve 1s- rarla tekrarladığı bu meslek "slo- gan"ı onun tiyatro ile olan ılgısının ne bir arzu, ne bir heves, hattâ n bir aşk olmadıgını sadece seçtıgı meslekte iyi birşeyler yapmak iste- yen insanın azim ve gayretini goste— riyor. Evvelâ bir tiyatronun, şimdi kinden daha iyi bir tiyatronun sahıbı olmak istiyor. Bu tiyatroya bağlı o- larak çalışacak mekteplerın imkânım genişletmek ve hattâ “resmi"leştir- mek istiyor. Haldun Dormene göre Türk Tiyatrosu ancak Türk pıyes ya- zarları ile kurulabilir. Orta oyunu ve. ya Karagöz gibi —geleneklerin reji- sörler tarafından malzeme olarak kullanılması sağlam ve belirli bir ti- yatro meydana getirmeğe kâfi değil- veya rejisör her hangi bir kimsenin, iğer meslek erbabından daha fa: zla ve “hakiki kültüre"” ihtiyaç vardır. Kötü aktörlerimizin ilk eksiklikleri u- mumi kültür, -ikincisi de — çoğunun mesleklerine dair az, bazan hiç bir şey bilmemeleridir. Yenilik mi? Haldun Dormene Küçük Sahnede oynadığı roller hakkında ne dü- şündüğünü sorunuz. Hepsinin iyi ol- madığı kanaatindedir. "Ama unutul- mamalı ki, diyor, Küçük Sahneye geldiğimde ben sadece bir mektep mezunuydum. İşe henüz başlıyordum. Halbuki benden netice, hem de iyi bir netice beklediler. Ama buna imkân yoktu".. Bu samimiyetin yanı sıra, Dormenin rejisör ve kurucu olarak kendine gü- veni çok fazla. Mesleğini pek sevdi- ğini söylüyor. Bu sevgi onun için mu- vaffakiyetin — şartlarından — biridir. Bir de "Ne bildiğimi ve bilgimi sı- nırlarını kat'i olarak bilirim" diyor. eselâ henüz ve daha belki uzun se- neler sahneye bir Pirandello koyamı- yacağını. söylüyor. Ama beynelmilel temasların lüzumuna inanan Dormen u nevi bir imkân bulursa Moliere'i seçeceğini söylüyor. Bu temas mevzu- unda Dormen şimdiden işe girişmiş. Kendi tiyatro mektebi ile Yale ara- sında talebe teati etmek üzere mek- tuplaşıyor. Tiyatrosundan ümitvar olup olma- dığı sorulunca, gen : "Evet, diyor, elimden geldiği kadar iyi şey- ler yapmıya çalışacağım. Halk beni şimdiye kadar tuttu" Ya tutmayanlar?.. Anlatıyor ki herkes gibi onun için de ileri geri soylenenler olmuş. Dormeni, ancak i" Ooyunları sahneye koy- makla suçlamışlar. "Halbuki burda oynadıklarımın tesadüf, hiç birini görmemiştim" diyor. Gene onun için hep Amerikan pıyeslerı sahneye ko- yuyor, demışler "Hele bu, diyor; sah- neye koyduğum 9 piyesten ancak bir tanesi Amerikan piyesiydi." Haldun Dormen klâsik yazarları daha çok seviyor. Moliere, Aristop- hane, Goldoni, Shakespeare, Plautus en sevdikleri. Modernlerden en çok oynamak istedikleri T. Williams, Ugo Betti, Anouilh, Giraudoux, Pirandel- lo. dun Dormen şu yenilik lâfını da hıç sevmiyor. "Ben Türk Tiyatro- suna bir yenilik getirdiğimi veya bir yenilik yapacağımı zannetmiyorum. Böyle bir iddiada değilim. Esasen ti- yatro mevzuunda yeniliklerden evvel ilgi çekici güzel ve sağlam pek çok eski şey mevcuttur. Ama ciddi ve iyi bir tiyatro kurmak ve — muntazam, doyurucu bir çalışma yapmak bir ye- nilikse o başka". Sonra da ilâve edi- yor: "Ama aliba bir yeniliğim var: İki piyes birden koyacağım tiyatro- ma. Haftanın gecelerini ve matinele- rini devamlı olarak bu piyeslere bö- leceğiz", Dormen sahne arkadaşlarının ço- ğunu amatörler arasından seçmiş. Sağlam bir kültür sahibi, tiyatronun prensipleriyle alâkalı, kabılıyetlı bir amatörün sıkı bir çalışma ile "cahil bir profesyonelden çok daha iyi neti- celer vereceğine" mutlak surette ina- nıyor. Daha mühimi, Dormen tiyat- rosever gençlıge inanıyor. Türk Ti- yatrosunun yazar, oyuncu, rejisör o- larak bu gençler arasından belirip çı- kacağına iman e Dormene, bu gençlerden birinin ve ilkinin kendi olduğu hatırlatılınca: "-Böyle olmasını isterim tabii, diyor, bakalım zaman ne göstere cek" Tiyatronun Ekımde oynıya- cağı ilk oyun. Eugene O'Neill'in "Ka- raağaçlar Altında" adlı eseri. İs- tanbul her halde Dormen topluluğu- nu merak ile bekliyı AKİS, 5 EKİM 1957