YURTTA OLUP BİTENLER., Ankara caddelerinde yükselen bir tak-ı zafer Misafirperverlik!.. çeceğı yolun munhtelif noktalarında strmegebald gazeteci u son birkaç yıl içinde memleketi- mize pek ço abancı misafir gel- miş ve bunlar ıçın pek çok tak-ı za- fer dikilmişti. Bunun için bu sefer- ki tak-ı zafer inşaasımı hemen hıç bır Ankaralı yadırgamadı. Şarktan, hem de iyice şarrktan gelecek bir misafiri elbette, adına lâyık bir debdebe ve &lâyış içinde karşılamalıydık. Yalnız bu meselede de Ankaralıların zihinle- rini kurcalayan ufacık bir nokta var- dı. Gelen misafirler şerefine kurulan gibi bir al ları vardı. Bu teşekkül- ler her resmi ziyarette bir tak-ı za- fer kurma yoluna gidiyorlardı. Gelen misafir, Türk Milletinin misafiri idi ama, davet sahibi olarak yapılacak masrafları hükümetin çekmesi gerek- mez miydi? Ziraat Bankası da, Ma- kina Kimya Endüstrisi de bu işle alâ- kalanmaması gereken mülesseseler de- ğil miydiler? Ama hal böyleyken de bu miütesseseler hemen senede bir kaç defa binlerce ve binlerce lira vererek taklar kurduruyorlar ve böylece kar- şılama törenlerinde tuz bultunduru- Yyorlardı. Bu, bir çok Ankaralı vatan- daş gibi bir gazetecinin de nazarı dik- katini çekmişti. Öğrenmek istiyor- du, birisi Dışkapıda, birisi Ulusta Zi- raat Bankasının önünde, birisi Yeni- şehir yolundaki Demir Köprüde, biri- si Kızılayda ve biri de Çankayaya çı- karken kurulan bu muazzam tak-ı zaferler acaba ka yle bir şeyi Öğrenmek isteyen ga- Tabit ki alâkalı- lamı bulur ve sorar. Meraklı gazete- 12 ci de öyle yaptı. İşe Ziraat Bankasın- dan başladı. Ama doğrusu bu sualin- den dolayı pek de hilisnü kabul görmi- yeceğini biliyordu. Bildiği halde, va- zife vazifedir dedi, kalktı, bankanın bulunduğu muazzam binaya gitti. Bu işle alâkalı olduğunu sandığı kimse- lere baş vurdu. Aldığı cevap — böyle bir suale ancak Umum Müdürün ce- vap verebileceği yolundaydı. Ama aksilik bu ya o glin de Umum Müdür makamında yoktu. Meraklı gazeteci hıç birsey öğrenemeden Zıraat Ban- kasından çıktı. Bankadan çıkınca da hemen Bankanın bahçesinde meyda- na getirilen tak-ı zafer inşaatı şanti- yesindeki/işcilerin çalışmalarını sey- retti. Bir müddet onlarla konuştu. A- ma doğrusu ilgililerden sadra şifa ve- rici, bir malümat alamadığı için Üz- Bgündü. İşçilerin yanından ayrılınca hemen bankanın karşısına isabet eden Büyük Postahaneye girdi. Büyük Pos- tahanede bir hayli sıra bekledikten sonra boşalan telefonlardan birinin başına geçti ve re rden arayıp bul- duğu bir numarayı çevirdi. Bu numa- ra Makina ve Kimya Endüstrisi Ku- Tumunun santral numarası olan 32000 idi. Ahizeyi elinde tutan meraklı ga- zetecinin elindeki kulaklıktan — kısa kısa düdük sesleri geldi. Demek ki santral meşguldü. Meraklı gazeteci dinleyiciyi yerine koydu ve bir müd- det saf saf attığı 25 kuruşun geri gelmesini bekledi. Ama Ankaranın hemen bilcümle umumt telefonların- da olduğu gibi para geri gelmedi. A- radan birkaç dakika geçtikten sonra meraklı gazeteci bir 25 kuruş da- ha atıp bir kere daha ayni numarayı çevirdi. Hayret, bu sefer telefon a- çıldı. Santral, kimin istendiğini sor- du. Gazeteci sualine cevap alabilece- &i yer olarak neşriyat şubesini düşün- müştü, oranın adını verdi. Santralmn kısa bir manyotosundan Ssonra tele- verdi. Merak ıstedıgını söyledi ve kendisini tanıttı. a aldığı cevap hiç te tatmin edici . Zira teletona çıkan, &l doğrudan doğruya bu numarayı çe- virdi. Numara 32468 idi ve rehberde karşısında İç Hizmetleri ve Sosyal İşler Müdürlüğü yazılıydı. Telefona çıkan hanıma derdini anlattı. Cevab olarak da 31392 numaralı telefona, ete çalışından sonra Umum Müdlir vini ile konuşmak şerefine erdi, der- dini anlattı. Umum Müdür Muavini alâka gösterdi. Böyle bir malümatı ne yapacaklarını sordu. Gazeteci me- rakını izah etti. Bunun Üzerine Umum Müdür Muavini bu hususta Ti- cari İşler Müdürlüğünün cevap ve- rebileceğini, oraya telefon edilmesini söyledi. Meraklı gazeteci yorulmuştu ama bıkmamıştı. Bir 25 kuruş daha attı, yeniden santralı aradı, santral- dan Ticari İşler Müdürlüğünü istedi. Oraya da sualini tekrarladı. Kendis:- ne Umum Müdür Muavinine sorması zira kendilerinin bu hususta selâhi- yetli olmadığı söylendi Bunun üzerine meraklı gazeteci kendilerini zaten U- lar gibi, bu işin tamamiyle iç işleri ol- reti katiyede böyle bir suale muhatap olmak iştemiyordu. Bu lâflardan son- ra da telefon “trak” dedi kapandı. rusu meraklı gazetecinin artık telefona atacak bütün bir 25 kuruşu kalmamıştı. Postahaneden cı dolmuşa atladı, doğru Kızılavı. gıttl Makina Kimya Endüstrisi tak-ı za- ferini orada yaptırıyordu. Bu tak-ı zaferi yapan ustalarla konuştu ve beş dakikada, telefon başında bir sa- aâatte öğrenemediği seyi öğrendi. Bir tak-ı zafer aşağı yukarı 8-10 bin li- râya mal oluyordu. Eh, her karşıla- ma töreninde Ankarada en azındıı.n Yyordu. Tabil bu kabataslak bir rık kamdı. Yoksa daha bu tak-ı zaferle- rin yanında her elektrik direğine a- A4KİS, 84 AĞUBTOS 1987