S- T N E M A Filmçilik Bir mevsimin sonunda u sene Beyoğlunda altı sinema salonunun kapanması — mevsimin etti. Mevsim başında gösterileceği vaadedilen ya- birçoğu döküntü merikan filmleriydi. Aralar şe dokunuru pek azdı. filimciler için göbek ile ezan ne ise film ithalcileri için de Amerikan fil- mi oydu. Onlara göre en kötü Ame- rikan filmi bile en iyi Avrupa filmin- den daha iyi iş yapardı. Tamamen hakları da yok sayılmazdı. Nitekim listelere her nasılsa girebilmiş bırkac Avrupa filmi “İş” ından pek özenilebılecek bir duru erişeme- . Memleketin kültürünu arttır- lan Avrupa ve Japon filmlerinin ço- ğaltılmuı zorlanamazdı. Bu bir kim- senin ticaretine karışma İ r şey olurdu. Fakat ticaret ile kültür arasında bir muvazene kurulması da hiç ihmal edilmemesi şeydi. İpe sapa gelmez ve gangster filmleriyle yetişen nesil- den basıboş, mesuliyetsiz bir gençli- ğin doğması kuvvetli bir ihtimaldi. Sinema istatistikleri, sinema müda- bir çoğunluğunu daha olgunlaşmamış gençlerin teş- kil ettiğini gösteriyordu. Tesirlere en davetkâr zamanlarında bulunan bu gençleri &abur cuburlarla besleme- mek lâzımdı. Bu işin sosyal cephesiydi Bir de ekonomik cephesi vardı. ur Üstü birkac Amerikan fllminin dışında ka- du. En iyi Avrupa ve Asya filmleri Amerikan perdelerinde satını buluyorlardı. Devamlı film is- tihlâk eden çok geniş bir seyirci top- )uluğu stüdyoların devam ettirilme- ken iş kapasiteleri, Amerika- da az iyi film ve cok kötü film çev- rilmesini bir dereceye kadar mazur gösteriyordu Türkiyenin eko- nomik sıkıntılar içinde kıvranırken ayı yapmışlardı. Memleketteki salon sa- yısı, devamlı seyirci miktarı göz ö- nünde bulundurulması gereken mü- him unsurlardı. Dünya ve Amerikan stüdyolarının en iyi h ihtiyacı karşılayacak durumda de- gilse acık kalan kısım sıra filmleriy- le doldurulabiliyordu. Ama önce ka- Y N geçmek fır- ; fa mahsulü eserler akla geliyor, it- halcilikte ilk şans onlara veriliyordu. ci miktarı bizim den iyi Avrupa filmlerinin yanında iyi Amerikan filmleri gösteriliyor, kötülerine pek az yer kalıyordu. Bu- nun böyle olması en tabil neticeydi. Memleketler kendi milli sinemaları- nı da düşünmek zorundaydılar. Kö- Ü yabancı filmlere kapıları açmak kendi milli sinema endilatrilerinin ö- Mmüne sebep olurdu. Nitekim ay- nı şey Türkiyede meydana ge- Hyordu. En 1 Amerikan filmleri en sinemalarda Tra- hat rahat programa girerken, yer- Ni filmciler ham fi bulmak için kuyruğ; ise salon yokluğundan elleri böğürle- rinde bekliyorlardı. Halbuki sinema- ları dolduran Amerikan kovboy gangster-müzikli filmleri, Fransız strip-tease filmleri, Hint ve İtalyan melodramları en az yerli filmlerimiz kadar kötü ve zararlıydılar. Memle- kete yabancı filmlerin yalnız iyileri- nin getirilmesi, paramızın iyi şeylere yatırılması, kötü yabancı filmlerin Türk film endüstrisini öldüÜrmemesi için muhakkak bir çare bulunmalıy- dı. AZ Ve öz I_Tollywoodu tehdit eden şeyin ya- İbancı filmler değil televizyon ol- duğunu bugün hemen herkes bilmek- tedir. rağm Amerikalı film ithalcilen memleketlerıne yabancı filmleri mmiyetlilerini ve en guıellerim getırırler Aynı şey İngil- tere için de söylenebilir. Geçen gon- baharda, daha Önce bizde de oynamış olan “Şantaj” adlı bir Fransız filmi- nin gösterilişi münakaşalara sebep ol- Londralı tenkidçiler yabancı mmlerm en alâka çekicilerinin mem- lekete sokulması, rastgele hazırlan- mış filmlere para yatırılmâması ge- rektiğini yazmışlardı. Bu hâdise ça: buk kapanmıştı. Çünkü İngilterede ticaretin, sosyal münasebetler ve memleket ekonomisiyle münasebeti sıkı kontrol altındaydı. Bu gibi vak'- alar müzminleşme tem termeden lâzım gelen tedbirler alınır- dı. Aynı şey Amerikada kendiliğin- den oluyordu. Amerikaya yabancı ve meselâ İsrail filmlerinin en ehem- miyetlileri getiriliyordu. Bunu bu mevsim Fitaş şirketinin gösterdiği dört İtalyan filminden anlamak da mümkündü. İtalyan Lux şirketinin bu dört filminin dağıtımını Paramount şirketi yapıyordu. Fakat Paramount kötü İtalyan melodram- larının dağıtımım Üzerine İtalyayı dışarda e sayesinde dbrt alâka çekici İtnlynn filmi göre- bilmişti. Yoksa iş ıthalcilere alsaydı, seyirci bir “Senso” yahut bir “I sı d l yı ç K nıı- yan © lar film Su”, ayla Bakirest" gıbl garibe)erle ıktlfa eder- di. sayesind. ramount dağıtımı e filmlerin Pa görülmesi mümkün olan adlı eserıydi "Scmo" tarihi bir fon 1- e, sosyal gerçeklerden ayrılmıya- rak, insani duyguların değerlendir- mesini yapıyordu. Dekorları, renkle- ri, müziği, sinema tekniği ile büyük Fellini “Sonsuz Yolla.r' 1 çeviriyor İ Neo-realizmde bir yol ! üe. . e