ea -: e a B YURTTA OLUP BİTENLER Dış Politika Karaşideki “Bağdatlı” lar B u haftanın başmda Irak Başba- kanı Nuri Sait Paşa ile Selwyn Lloyd, Karaşide at alı biçiminde bir masanın başında Kkar l otur- lihsiz Süveyş seferinden beri ilk defa yüz yüze geliyordu. Maamafih Ira- kın görmüş, geçirmiş paşası, gene de Selwyn Llioyddan mümkün olduğu ka- dar uzıkta oturmayı tercih etmişti. “Pakt i- hardaki buhran' Amerikanın Bağdat Paktının As- keri Komitesine girme kararı ve "Or- ta Doğudaki boşluğu” doldurmada gösterdiği enerji, Bağdat —Paktının durumunu, hakikaten. kuvvetlendiri- du. İran Başbakanı Dr. İkbal, A- merikayı paktın tam azası olarak görmeyi Ümit ettiğini söylerken, şüp- hesiz diğer müslüman üyelerin de ar- zularını ifade ediyordu. Bağdat Pak- tı, Asya ve Orta Doğuda bir tecavü- ilk savunma hattı, bir “Ku- kadar müsbet ilerlemeler kaydedecek yerde, nefsini müdafaa için menfi bir mücadelenin içinde” uzun müddet uğ- raşmıştı. İhtiyaç anında gerekli ted- birleri almak icin her zaman isabet- li hareket edilmemişti. "Tereddütler- le zaman kaybedilmiş, fırsatlar kaçı- rılmıştı. Menderesin bu sözleriyle Ameri- kayı kasdettiği aşikârdı. Fakat işte artık müsbet calışma zamary gelmiş- ti ve acele etmek zaruri idi. Zira Or- ta Doğuda “kısmen cökmüş veya tah- ribe uğramış tehlikeli noktalar” mev- cuttu. Batıya en yakın Arap memle- ketlerinden biri olan Lübnan, seçim- ler ıırıfesınde bu çöküntülere yeni bir n a sil ettiği fikirler Arap kitlelerinin zi- hinlerinden silinmiyordu. Bağdat Paktının karşısındaki en büyük teh- like, işte bu fikirlerdi. Ruslar bu fi- kirler mevcut olduğu için asırlardan beri ilk defa olarak Orta göstermeğe muvaffak olmuşlardı. Arap mııliyetcılığine yapıcı bır karakter vermek.. a Doğuda hal- li gereken en miüthim mesele buydu. Kıbrıs meselesi ağdat Paktı toplantısı münase- ibetiyle Karaşide uşan Adnan Menderes ile Selwyn Lloyd arasındaki görüşmelerin sıklet merkezini Kıb- rıg meselesinin teşkil etmesi pek ta- bi idi. Selwyn Lloyd'dan Majestele- rinin Hükümetinin Kıbrıs meselesi zahat alını müz anlatılıyordu. Bu arada geçen n sonunda B.C. tarafından neşredilen Ma.kariosun mektubu ve 7 Karaşide buluşan Başbakanlar İslâm tesanüdü MacMillanın cevabı da bahis mevzuu oldu. Kendisini hâlâ Kıbrısın yegâne temsilcisi olarak görmekten vazgeç- iyen meşhur Papaz, mektubunda İngilterenin Birleşmiş Milletler kara- rına uyarak, iki taraflı müzakerele- re başlamasını teklif ediyordu. İn- gilıere ve meşhur papaz başbaşa ve- p Kıbrısın mukadderatını kararlaş- tıravaklard apazın mektubu açıklandığı za- man Bağdatta bulunan Menderes icin durum açıktı: Tahrikçi papaz, tekli- finin mutlaka reddedileceğini bilmi- yecek kadar siyasi zekâdan mahrum değildi. Maksat, Adada tedhişçiliğin yeniden başlaması için bahane yarat- maktı. Yunan hükümeti ayağını denk atmalı, “tedhişçilik rezaletine kati o- larak son vermeli” idi. lnv-lltennln cevah MacM Nan — hükümet! “mağrur papazın tekliflerini sert bir şekilde cevaplandırdı. Her' şeyden evvel adada sulh ve sükün i- ade edilmeliydi. Tedhişciler henüz si- Jâhlarım teslim etmemişlerdi. Bun- dan sonra da konuşulacak olan Self- determination prensibi değil, Kıbrısa muhtariyet verilmesi mevzuu idi. Bu müzakereler iki taraflı 'olamazdı. Türklerin de Ada Üzerinde hak iddia ettiği nasıl unutulabilirdi ? İngiltere esasen aylardan beri bu sözleri tekrarlıyordu tinden kolay kolay vazgece benzemiyordu. Taksim Jâfı şimdilik unutulmuştu. Hattâ Karaşiye gider- ken bir saat kadar İstanbulda ka- lan Selwyn Ldoyd, Milliyet gazetesi muhabirine hiç de diplomatça olma- savuşturmak mümkündü ve sahık &- vukat Lloyd bu işin acemisi değildi. Buna rnğmen İngiliz Dışişleri Baka- edilmesini temenni etmem” cevabını veriyordu. Hemen aynı dakikalarda Bağdat- ta konuşan Menderes, Lennox-Boy'd'- un 19 Aralık 1956 gilnü yaptığı be- - go yanatın “tazammun ettiği mâna ve teminat” tan bahsediyordu. Başbakan eşhur Bursa nutkunda da bu beya- nata telmıhte bulunmuş ve İngiltere- nin taksim fikrini kabul ettiğini ifa- de eder tarzda konuşmuştu. Halbuki Müstemlekeler Bakanı bu beyanatın- da taksimi, tünelin ucundaki bir ih- timal olarak gösteriyordu. Türk halk efkârı, İngilterenin taksim mevzuun- da sarıh bir vaadının mevcut olup ol- madığını bilmeyi çok istiyordu. Zira İngiliz resmi şahsiyetlerinin açık be- yanları Taksim ıhtimaıine kuvvet ka- zandıracak gibi değild Diğer taraftan Selwyn Lloyd'un Milliyete verdiği beyanatın Karaşide iyi tesir uyandırmadığı da anlaşılı- yordu. 'Tecrübeli dışişleri bakanı, Cnmhunvet Hilkümetinin benimsedi- ği taksim tezi hakkındaki sözlerinin tesirini izale etmenin doğru olacağı- nı - ihtimal bazı dostça ikazlardan sonra - anlamış olmalı ki, Karaşide Kıbrıs hakkında yeni bir beyanatta bulundu. Beyanatın gayesinin, İstan- buldaki sözlerin ttsirlerini izale ol- duğu aşikârdı. Buna r Lloyd, hükümetinin taksime değil, muhtariyete taraftar olduğunu söy- lüyor ve taksime, Self-determination prensibi kabul edildiği tıkdirdc bı'ı hakkın yalniz Rumlara değil, Türk! Ye de tanınacağını söyliyerek tünçu açık tutuyordu. ' AKİS, 8 HAZİRAN i!ığ: ş