YURTTA OLUP BİTENLER türk selefinin 50, kendisinin de 30 hâ- kimi emekliye ayırdığını söylüyordu. En verimli mesai çağında bulunan den uzaklaştırılmışlardı? — Üç sözlü soru sahibi - Tahir Taşer (C.M.P.), hçet Kayaalp (Hür. P.), Nüvit Yetkin (C.H.P.) - beyhude yere bu sualin cevabını almaya uğraştılar. A- dalet Bakanı “Yaptığım iş, icranın kanuni bir tasarrufundan ibarettir” demekle iktifa ediyor, başka bir şey söylemiyordu. Eh, yapılan iş madeam ki kanunidir, ne diye ince eleyip sik dokumalıydı!'. Ama Muhalif milletvc- killeri bu meselede ince eleyıp sk kimse tarafından asla ve kat'a doku- nulmaz bir mabut haline getirilmesi mat isteniyor? Hâkim insan değil nu- dir? Hiç keyfiliğe gidemez mi? Bu- nun aksini iddia etmek tabiata aykırı olur. Hâkim hiç bir merci taratındın murakabe edilmiyecek midir? Başbakana hak vermemek imkân- 8 ş san yolundan inhiraf e- debilirdi. Hele icra mevkiinde olanla- rın inhiraf şansları, insan olarak, hâ- kimlerden çok fazlaydı. Bu sebeb'e- dir ki, hâkimlerin inhiraflarını önle- mek icra organlarının eline bırakıl- dokumaya azimli —göri Menderes IV. Kabinesinin teşekkıll(ı sırasında Meclis Kürsüsünden bizzat Prof. Hüseyin Avni Göktürk tarafın- dan değiştirilmesi lüzumuna işaret edı len Emekli Sandığı Kanununun meş- hur 39 uncu maddesinin B fıkrası- _11 D, Tahir Taşer Manttk-zede nın tatbikatta bu derece rağbet bul- imın sebeplerini öğrenmek isti- yorlar ve bakanı sıkıştırıyorlardı. O kadar ki “iktidarın başı” da Ada'let Bakanınınimdadına koşmak zorunda kaldı: “Zavallı Adalet Bakanı ortada şamar oğlanı gibi” kullanılmakteydı. Muhalefet doğrusu “öklizün bacakla- rı aarasındaki hbiuzağıyı” — arıyordü. Hem kuzum “vazifesinden inhirat e- den bir hâkim” bulunamaz mıydı? Hükümet de bunları elbette “vicda- ni kanaat"”ına istinaden emekliye sev- kedehilirdi.. Kısacası Hâkim Temira- tı. İktidarın “vicdani kanaatı”na bağ- liydiı. “Devlet benim” diyen Louts XTV.ün bu sözleri yürekten alkışlıyacağı şüp- hesizdi. İktidarın başı şöyle söylüvar- u: “Adli teminat derken, hâkimin » Iyasi! kuvvetin mümessili olan Adalet — bakanlarının hâkimlerin vaktinden kanuni yaş haddini — doldurmadan tekaüde — aevkedilmeleri. — gitgide, toplulıığun en ciddi bir meseleai vl- l)emokmsl hayatına girdikten son- ra demokrasinin klilit taşı mesabe- sinde olan en esaslı bir prensibinl baltaladığı dilşünülmekaizin. adeta gözü sargılı olarak, icat ettiğimiz bu tatbikat. Emeklilik Kanununun 39 uncu maddesiyle devlet mevzuntı- na giren sakat bir tasfiye sisteminin hakimi de, mutad mânadaki memur gibi şumulü içine Aalmış olmasının neticesidir. Düşüncenin İse aslı, harp içinde askeri ve sivil türlü ihtiyaclatın şişirdiği devlet kadrolarını azaita- hem mııli sahada lüzumlu ta- arrufla başarmak, hem de idare (,Ihazını lüzıımnnı ve randıman ver- miyen elemanlardan kurtarmak ve m—tlu-do de rasyonel esaslara göre bir devlet reformuna baş vurmak- tı. Harpten sonra hbirçok memle- ketlerde girişilen bu ameliye hunmu- siyle htiyüik demokrasllerde objektif esaslara hağlanarak haksızlığa ve adaletsizliğe meydan vermeden hır defada yapılıp bitirilmiştir. Bizde devamlı bir tasfiye sistemi halinde, maksadı tehlikeli surette aşarak mevzuata girdiği ve keyfiliğe karşı da hiç bir teminatı lhtha etmedi3i gibi bu arada esasen yveri olmıyan kaza kuvvetinin mümequlllerlnl de aynı tensik mekanizmasına getirip bağladığı için tatbikat sonradan tür- lü ifratlarıyla demokratik hayatı tazyiki altına alan d lara sü- ratle kavmak neticesinden kurtulu- mamıştır. * [! resham kanununun para için V plduğu kadar politika için rle değerli olduğunu söylliyenler hak- sız. değildirler: — Politikanın fenası iyisini bertaraf eder. Tekaütlük aslında sasyal bir iş- tir Ve tamamiyle teknik olmuş bir mereledir: Redeni ve fikri kuvvetle- rin muayyen bir anda, şahal fark- lar haric, zaafa uğramaşsı tabliidir. mamalıydı. Başka memleketlerde Hâ- kim Şüralarının kurulmasının başlıca sebebi de esasen buydu. ma Başbakanın “ilâhi İktidar” nazariyesinin hararetli bir taraftarı olduğu anlaşılıyordu. Devletin başının da dediği gibi, “teminat, hâkimin pâk vicdanında” idi. Hal böyle olunca zi- hinlerde şu sualin belirmesi mukad- derdi: Acaba emekliye sevk olunan hâkimler “pâk vicdan”dan tık kurbanı oldu: Üç oturum toplan- ADALET VE Bu bakımdan memurluğun icra dev- resi için hir had tesbit ederek ve 18- tisnaları da objektif esaslara bağlı- yarak keyfilik içindeki hallere dtüiş- mek için mecbhuri kaldeler tesisi, müttefiken kabul edilen bir esas- tır. Bu esastan ayrıldınız mı gadir ıinuhiti yaratacak hallere ditlşmek- ten kurtulmak, beşeri olarak. gliçle- ge şir. Hâkimlerin tekaütliiğiülne politl kanın karışmasının ları nasil kamçıladığı tecrithe edilmiştir. Baş- langıçta bir gedik sonradan ardına kadar kolaylıkla genişlemiştir. Gresham kanunu para hakkımnda olduğu gibi politika hakkında da de- ğerini isşpat etmiş. kötüsü iylksıni bertaraf eylemiştir. Hâtanın başı hâkimlerin mutat — mânasıyla memur telâkki edil- mesidir. Oysa ki hâkim. ifa ettiği vazife hukımından mıılnd mân'ırla ir memu yıp — İcra karyşı müstakil olan dm letin blhllk blr $ parçasının mümessilidir. Demokratik memleketlerin ana- yasalarında hâkimlerin tabi olacak- ları hükümler sebehsiz olarak aytıl- gibi maaşları dahi ayrı kanunlarla tesbit edilir; hilktlmetten ayrıca ile- retll iç kabul edemezler; hâkimler azlolunaanazlar; hüiktimlerine hiç bir suüretle müdahale olunamaz. Niçin ? Bu hükümkerin ve ayrılığın nedir se- beb ve Zikmeti ? Bütün bunlar. kazanın bilhassa icraya karşı müstakil bir kuvvet ol- — ması prensibinin tatbikatıdır ve hâ- kimlerin İstiklâlinin teminatıdır. Bu istiklâl ise eskli keyfi rejimler icin- de yasayan insanların en iyi adalet için sarıldıkları esastır. Haâkimin bu imtiyazı hiç hir lâhaza ile mahzurlu görillemez. CĞUI' kü bu imtiyaz onun Üüzerine aldı tatisnalf mesuliyetlerin karşılığı ve adalet lhtl)m—ında olanların iyı- liği içindir. ' Hakikatta hüökim sahsi hakl mızın ve Sahsi hülrriyetlerimizin hibi gibidir. Bu hakları ve hürri &mwu