Türkiye şampiyonu Fenerbahçe Yüz yüze gelecek rakip yoktur fade etmiş ve Fenerbahçenin şampi- yon olduktan sonra bir haftada yap- tığı dört maçı için “Ümidimiz yok- tu. Daha önceden bu maçcçları aldık” diyerek, idare heyetinin hislerine ter- cüman olmuştu. Bu rotada hazır!a- nan ve hâdiseleri hazırlayan idare heyeti, glirpriz bir şampiyonluğa rağ- n “ok” u i çevirememiş ve pren- sip sahibi antrenörün istifasına se- bep olmuştu. Hadise tamamen ıdari hir zâAfiyetin eseriydi. Fener! kıymetli bir antrenör k netice tahmın edilemiyordu. Bununla beraber meselenin kongr>de idare hevetini zor duruma düşürece- ine muhakkak nazariyle bakılıyor- du. Basketbol Dramatik şampiyona Ş G eçen hafta Pazar glinil sona e- ren 1957 Türkiye Basketbol Bi- rinciliklerinden çıkan bir kac yüz se- yirci, doğrusu — aranırsa, sadece bir an evvel evlerine gitmek istiyorlar- dı. Böyle bir Türkiye Sampiyonası görülmemişti. Bomboş triblinleri ve isteksiz koşuşan basketholcuları ile, turnuva bir Türkiye şampiyonası hü- taşımıyordu. Birinciliklere haklı olatak fasız bir şampiyona- yı boykot etmişlerdi. Fenerbalhçe tek- S1 nik kuvvet ve ekip olarak rakipleri- ne faikti. Maçlarını farklı kazanıyor ve ilk “Türkiye Birinciliğini” elde e- diyordu. Fakat kuvvetli rakipleri Ga- latasaray i bir birincilikti bu... vam ettiği geceler, ara sıra seyirciler arasından yükselen “Galatasaray ne- rede?”, “Modaspor'u istiyoruz” Hez- Jeri, “Sayı y Altan, sayı yap” gil- rültüsüne karışıyor. kırmızı Jâmba- nın arkasından macları seyreden H'e- derasyon mensuplarının kulaklarına ulaşamıyordu. Daha doğrusu bu ku- laklar, haklı bır protest yu duymak ıçtemıvordu Kulaklar “normal çalı- görünen bır beyine bağlıydı. Ancak bu beyinin nereye bağlı oldu- gu belli değildi. Maclar devam feder- ken, seyirciler, “prensip kararımız” diyerek klâs takımları turnuva dışın- da birakan Federasyon erkânı ile Türkiye Birinciliğini kazanan Fener- bahçeden fazla, bir Altınordu'lu o- yuncuyu alkışlamışlardı. Bu, takımı- nı tek başına yürüten bir Amerikatı, William Nutty'di. 4 numaralı İzmırli, turnuvanın yıldızıydı. Sevimli ha'i, gözlilkleri ve Üstiün tekniği ile çabuk dikkati çekmiş, kendini sevdirmişti. Bu bir tesaditif değildi. Meraklılar. aynı hisler!e başka bir 4 numarayı da alkışlıyacaklardı. Eğer kabil olsaydı.. Futbol Hey... Kavga var! T9 aha ilk kelimeden anlaşılıyordu. — Maçlarda gene kavga vardı. Ata- türk Kupası ve Federasyon Kupası binlerce doya doya döğüş seyredi- yor, bir tekmeleşme fırtınası altınla cırpınan hakemleri görüyordu. İik hâdise Fenerbahce - Beykoz macçında çıkmıştı. Maç idare edebilmek için ya- şım küçülten bir “Baba” hakem ile bu hakeme iş veren komite azaları, yirmi iki sporcuya hâkim olamıyor- lar, halkın şiddetli brotestoları ile $aş- kın, ortalıkta dolaşıyorlardı. Kulaklar 20 bin ağzın hakemlere bağırdığı çir- kin birterane ile hırpalanıyordu. O- yuncular açıkça tekmeleşiyor, futbolu- muz tehlikeli bir durumla karşı kar- dnn topluluklar ehliyetsizdir. Galaca- BA - M. Mensucat maçında, orta- hkta bir Gladiyatör gibi dolaşan 9 karşı istifa için “Benim defterimde bu yoktur” diyen, Merkez Hakemn Komitesi sekreteri mi haklıdır? Bel- ki de. Fakat açıkça bilinen bir nok- ta vardır. Spor severler arıtk hıkmış- tır. Devamlı hâdiseler, çirkin şahst kaprisler Türk sporunu baltalamak- Sporumuz, — uçuru:- mun kenarına gelmeden.... Milli maçlara doğru 1 9 Mayıs Genclik ve Spor bayramı- nı bütün yurt neşe icinde kutlar- ken, Milli Putbol takımımızın iki kadrosu, iki ayrı verde, birbirine ben- zemeyen iki rakiple mac yapacak. A takımı Varşova'da Polonya ile, B ta- kımı İstanbulda Mısır ile oynıyacax. Btınlar iki revang macıdır. Kahira - nin 4-0 lık neticesini İstanbıulda, İs- tanbulun 1-1 lik neticesini Varşove- da savunacağız. Şöhretli Alman ant- renörlt Sepp Herberger'in bir 3özl vardır: “Bir futbol takımı 20 senede hazırlanır. 20 günde kurulan ekihler ise, sık sık bunlara galehe calar. Ciln- kü dünya tesadüflerle doludur”. Bu- nunla beraber Sepp, gene de şiikre- : “Spor o kadar ilerlemiştir ki, 20 sonede kurulan takım derhal fark dilir” şeklinde fikrini açıklar. Mılll takımlarımızın, toplanıp dağıtılan kampları, düizensiz — çalısmaları, hiış bir futbol ölcüsilne bağlı almayan &e- cim ve mlüsabaka sşekilleri göz ön'ün- de duruürken, Herbergzeri hatırlama- mak imkânsızdır. Dllnyayı daldırran tesadüflerden vakitlice — istifade et- eğil ya? Bundan da- Biz tesadüfe alışkın değil miyiz? Mi- sal mi? İşte... Hasan Polat ve Eşfak Aykaç da birer tesadüf değiller mi? AKİS, 18 MAYIS 1957