MUSİKİ lerin nefesini kesen bir iİhtişamla ve söylendi; hakettiği . Zaten koro baştesen evlet Operasının ilk “La Son nambula” icrası o kalitedeydi ki bun- darn sonraki bir iki temsilde de bu de- rece muhafaza edildiği takdirde, U- mum Müdürlüğün bu operayı derhil afişten indirmesi beklenebilirdi. Eser, sahneye oyuş bakımından büyük meseleler arzetmiyordu. Ti- yatro bakımından — hareketsiz, mâ- nasız bir eserdi ve rejisöre hayalini calıştıracak imkânlar vermiyordu. mafih rejisör Vedat Gürten vazi- fesini gerektiği gibi yapmış, Kişjleri- e azçok yaşayan insanlara benzer bir görünüş vermiş. sahnesini iyi dit- zenlemiş, Kkoronun yerleşmesini ve hareketlerini îyı plânlamış, dekorları- nı çok iyi duşlmmu.ştu Ulrich Da.n- rau da i tamamen rejisörün gö- rüşlerini tntbık ettiği için- bu dera nasılsa göz çıkarmayan dekorlar yap- mış, bir İsviçre köyiünü temsil ede- Bununla beraber bir falso nen muhafaza edilmesi mantıksızlıktı. Libretto tercümesini Üç kişi yap- mıştı : Ulvi Cemal Erkin, Fı t Turkay ve Halil Bedi Yönetken pera idaresi gene dinleyicilere lıb- retto dağıtmadığı için tercümenin e- debi değeri hakkında birşey söyle- mek, aslıyla mukayesesini yapınaz BgBüçtü. Fakat bakımından düpedüz bir kulak tırmalayıcı cümleler -hele ge3- Hagop Topuz Ramuak kaldı AKİS, 18 -MAYIS 1957 li harflerin durmadan ortadan bölün- mesi- pek boldu İstanbullu dbrt kişi Goçen yıl aşağı yukarı bu zaman- lar İstanbulda, şehrin başlıca ses sanatkârlarının iştirak ettiği, yarı konser mahiyetinde bir opera temsili verilmişti. Başarılı bir temsil olmuş- tu. Salonda bulunan Vali ve Belediye Başkanı F.K. Gökay coşmuş, halka İstanbul operasının 29 Ekimde -1956- açılacağını vaadetmişti. Bu vaad '"13r- kesten cok Ankara Devlet Operasın.n Umum Müdürü Muhsin Ertuğrulu te lâşlandırmıştı. Yıllardır yerinden kı- mıldamayan Dev Operasının se- ferber olup İstanbulda temsiller ver- mesini sağlamış, Ankaradaki çalışma- larını bile doğru dürüst beceremiyen bu müessesenin çalışmalarını daha da parcalamıştı. Devlet Operasının İstanbul temsilleri her nekadar rağ- bet gördüyae de şehirde geniş bir ha- yat sukutu uyandırmış sayılırdı. Ope- ranın Ankara'daki hali ise malâındu. Fakat Umum Müdür ne pahasına v- lursa olsun İstanbulda bllyüyen ağa- ca baltayı sallamalıydı. Geçen hafta Ankaralılar, kendi ku- laklarıyla, Muhsin Ertuğrulun niçın bu kadar telâşlanmış olduğunu anla- dılar. İstanbul operasının kadrosunda alacak Ssanatkârlardan dördü Devlet Operasında bir konser verli- ler; İstanbulun operaya hazır olduğu- nu ispat etiler ve Ankara kalesini iç- ten fethettiler. Bu dört sanatkâr, Gü- her Arpağ ve Selma Emiroğlu (sopra- nolar), tenor Hagop Topuz ve basso Jerfl Çarkçı'ydı. Hepsinin -bilhassa in olmamakla beruber- zevkle dinlenebilır sesleri vardı. kânlarını kullanmayı Hepsinde kültür, iyi zev söyleme sevgisi vardı. Konseri Fikir Klübü tertiplemişti. biliynrlıriı. k ve şarkı . Konaer tertipliyenlerin yolıına en- gel çıkarmaya, salonu — vermemekle başlandı. Müteaddit müracaatlara, hiçbir sebeb gösterilmeden, red ceva- bi verildi. Ancnk hatırı kırılamıyacak bir mutavassıt sayesinde Fikir Klü- bü salonu Lemin edebîldı Fakat, bir- şeyler yapm. öonsere mâni oluna- mıyacaksa bıle hiç olmazsa sinirleri bozmak lâzımdı. Bunun Üzerine bir iki ZKün önce Ankaraya gelen dört şarkıcıyı Opera odalarından bırı'ıde va yapma imkânı yo- Güher Arpağ Kültür ve iyi zevk miülesseselere gerek salon vermek, gerekse para almak bakımlarından farklı muamele yapıldığı biliniyordu. Nitekim Fikir Klübü mensupları, $ liranın ödenimesini konser sonrasına “tecil etmek” için akla karayı seç- tiler ama, ertesi gün de Milli Eğitim Bakanlığının mildahalesini sağlayıp kendilerinden alınacak parayı asga- ri hadde indirdiler. ahası da vardı. Konser saati gelin- sun? Burası Karaca Tiyatrosu gibi sözlerle az sonra sahneye çıka- cak tenorun üstüne yürüdü. Etrafta- kiler müdahale edip en azından te- norun Üstünün başının hırpalanını- sıyla neticelenecek bir hâdiseyi önle- diler. Bu Mike Hammer hâdisesinden sonra Hagop Topuz, olup bitenlerden haberdar olmayan dinleyicilerin kar- şısında Caccini'nin “Amarilli mia bel- la” şarkısını söylüyordu. Iuna gidildi. Konservıtuvarın da av- nı engeli çıkarması Üzerine sanatkâr- lar, İtalyan setareumn yardımına sı- gındılar. Bu kadarı yeter miydi hiç? Başka carelere de baş vurulmalıvdı. Kon- . müstahdem lanıyordu? İkincisi operada konser vermek için müracaat eden muhtelif Musiki kitaplığınızın bekledlğlj AMERİKA SESLERİ fotoğruflar. Fiatı ? Lira Anzkara Ve İstanbul'un beşbhom kitapçılarında bulunur. « £9