tecavilz edilmişçeslne feryad-üÜ figa- a başlamak itiyadındaydı. İşte Za- fer'in Sahir Erman ve İspat Hakkına dair başyazısında bu iİtiyadın derin izleri vardı. Hem zaten Zafer'in de- magoji meydanında - bu sırada pek moda olan bir tâbirle - “istediği gıbi at oynatması'na kimsenin bir diye- ceği olamazdı. Ama İspat Hakkını sanki resmi şahsiyetlerin hususi ve er'e has bir “mağ- şuş” anlayıştı. Zafer'in yazısı baştan sona kadar sabırla okunduğu takdır- de bu noksanın gözden kaçması im- kânsızdı. Basının Tresmi şahsiyetie- rin hususl! hayatlarına ve “hatta on- ların yatak odalarına kadar” uzan- masını tasvip etmek veya etmemek kabili milnakaşa bir meseleydi ve hu görüilş D.P. iktidarının ilk yıllarında, D.P. nin yüksek kademelerinden biri- ni dolduran Sıtkı Yırcalı tarafından Meclis kliirsüsüinden ifadelendirildiği sırada Büyük Meclisi dolduran “£ YENİLİK İHTİY lacak işler vardır. Ezhere sövlen- miş ve tek meziyeti Batıdan ak- tarılmış olan düşüncelerin yeni “klişe”ler yaratmaktan ileri gitme- mesinden korkulur. Hk yapılacak iş -basit bir aklı selim kaidesi «, kendimizi tanımak - tır. Simdiye kadar kendimizi ta- nurak İçin ne yaptık? Kabul ede- ea ki Tarih kitaplarımız tanıma değil övünme gavesiyle yazılmış- tır. Türk cemiyetinin bünyesini ve tarih ieindeki tekâmülünü inceli- yen, hakikaten ilmi eserler, sanırız halen mevcut değildir. Yeni nesie mensup bazı yazarların, Türk ta- ciddiye almak çok zordur. Büyük ehemmivetini hepimizin kabul et- tiği Atatiirk İnkilâpları, objektif ve tenkitecj bir bakışla henüz göz- den geçirilmemiştir. Neyi yapabil- dik. nevi yapamadık, neden yapa- madık? Neden modern Türkiyenin yanında. muhtelif derecelerle bir Ortaçağ Türkiyesi yaşamaktadır? Modern Türkiye içinde bile, zahiri görünüşe rağmen, neden eski Zih- nivet hâlâ hüküm sürmektedir? ' Bu suallere henüz hiç bir tatmin- kâar cevap getirilmemiştir. yetimizin zihn pek bir sey hbilmemekteyiz. Ya “biz şöyle büyüğüz, böyle uluyuz” denmektedir. va “biz bize benze- riz” n—kerlenır—sl kâfi görülmektedir. Hazır formtiller. bir. çok aydını zilni huzurn kavuşturmaktadır. Bu hir D.P. ekseriyeti” tarafından ta- vanları cınlatacak — kadar hararetle alkışlanmış ve tasvip görmüÜüştü. Şim- di aynı İktidarın sözcüs yük bir vatandaş topluluğunun ispat hakkı mevzuunda ıstırabını çektiği husus resmi şahsiyetlerin hususl hau- şahsiyetin resmi sıfatı ve vazifesi — dolayısıyia gördüğü işlerde bir yolsuzluk görür- se btinu yazamamaktadı pat Hakkı 1anınnınması h hapse gitmektedir: Kısacası gazeteci doğruyu vazmak imkânına sahip bu- bınmamaktadır. İşte basının ıstırabı budur. Bir misal F'X, öcent Sahir Ermanın Ceza Kantı- LA nunuün 481 incı maddezinin İspat . “-/ Hakkını tanıdığı yolundaki tddiasıns da da isabet bulunduğu — aşikârdır! Bunun bir misalini AKİS-Sarol dâva- sını takip edenler hatırlıyacaklardışıî' O zamanın basın işlerini tedvir ile vazifeli Devlet Bakanı Sarolun Türk Sesi gazetesinin hakıki sahibi olduğunu bir mukavelenameyi ibraz suretiyle ispat eden Metin To- ker hakkında Ankara Toplu Basıni mahkemesince beraat kararı ittihazi edilmişti. Ama ifadesini 16 Mart 1949| tarihli tevhidi içtihat kararında bu- lan ve Temyiz Mahkemesine hâkım| olan zihniyet bu be kararınıni nakzı yoluna gıdılmesıne yol açmıştL| Zafer'in iddiaları husus an Bütiin mesele, hilâfına resmi şahsiyetlerin hayatlarına burun — sokmakt adı demokrasi olan rejimlerde hasınıni normal vazifesini yapabilmesi içini gerekli vasatın hazırlanmasından i« barettir. İspat. hakkının mevcudiyetı-| nin efkârı umumijiyenin ,çen tabii * hakkı olan mürakabenin temini banı- mından Zarureti ise apaçık ortadadır. ALCI Ti Doğan AVCIOĞLU zihni tembelliğe is) eden, ba- uırınak lçlıı gı-rı—kl! ugıılglar ırıı- Zi aydınların da lı:lııdı- bulunduğu nındg bir kw Bt unaaııılır durüum şudur: Çemiyetlmize hâkim Bir gavenin gorçdşlsqu d.,bu yol- bulunan zihniyetin pek iyi olmadı- a başvurulan vasıtaların elverişli gn hissediyoruz; fakat kendisini vea yeter olup olnıamaşın;ı bağlıdır. değil, bazı arazını. tanıdığımız bir Ekrem Âlicanın “samimiyetsizlik” zihniyeti değiştirmek — istiyoruz: diye adlnndırdığı durumun asıl se- Daktor hastanın hasta olduğunu bebi hı teşhiş etmiştir; fakat hastalığın a- 4 ' w... | danp tazin etmeden tedaviye kal- ::!'* VA '""m Dir, #ilsl, ıııo:lqış. koşmank dürümündadır. Ve birçok t g 1 yüksek rıım'uvılp $ .*' değerli huhuükçüumuüz — tarafınduan, dyat” çıııuklan ileriye gidemiye- rejim meselemizin halli her derde cektir ,Hu,sebahle, bir tazaflünpe- deva bir asprin olarak sunulmak- defler "ı“"ken diğer. taraftan he- tatlır. danç'ı;:ı “T('ıııa xarılqcaîıng mug;:. İhtimal hu sebeble, ilk, yapıla- — Dâş,bir sekilde, mümkünse, yak- cak iş öbjektif olarak kendimizi k“"'a'î'” tâyin etmek ıerelfmgk- tanımaktır. Geçmisteki tecrübele n faraftan, ,kerçekye dü- rin niçin tamamiyle beklenen neti- ŞÜRÜMÜÜĞDE g GA n hod"_ı" ye celeri vermediğini anlamak ve ge- ımkâ"'f_” arasında — k GEV el lecekte aynı hataları önlemek. an- henl'('. Hniştof, Kolomb'un. yuru üi cak cemiyetimizin zihni, ruhi, ik- ““' kadar basit, , gözük meef FÜN en. memleketimiz — için haki- — tisadi, sosyal v.s. 2 makla mümkün olacaktır. Bu su- retle gerçekler ve diişünceler bir- birinden ayrı iki âlem kurtulacak. düşünce ve kurulabilecektir. “Bu — böyledir”in ne olduğunu bilimeden “bu, şöyle olmalıdır” demek gibi bir entellek tüel çıkmazdan kurtulma yolunda atılacak ilk adım. kendimizi tanı- ma gayretidir. Ancak kendimizi ta- nıdığımız nisbette. en uygun ıslahat yollarını tâyin edebiliriz. Değiştir- mDoek icin tanımak zaruridir. kurtulmak da mümkiüin Bu hâta, gayeler ve bu gayelere katen bir senillk olacaktır. Yeni — düşünce, an a perspektif için- de yaratıldığı zaman yenilik vasfı- nı kazanacaktır. YURTTA OLUP BİTENLER ! Dr. Mükerremi " : İ ; w İ İ Değişmez bir kaide olmasa bile, yeni düsüncenin veni insanlar tara- fından getirildiğini çok tari mühim olan bu değildir Mühim o- lan. yeni insanların sadece “yeni- klişeler” getirmesini önlemektir. bu tehlike, bilmeyiz, başka türlü ny ’v | sıl önlenebilir ? Bu yapılmazsa ven insanlar yeni lâflar getlm—ekldr fakat bir yenilik getiremiyecekler- dir. 4KİS, 18 MAYIS 1957 — eli c