TİYATRO sahneye koydukları eserlerde biraz da kendi yaratıcılıklarını ifade etse- ler herhalde Turk Tiyatrosuna daha yararlı olurlardı. Agâh Hün 'ün sah- nenin üstüne açtıgı küçük bir pen- cereden telefon konuşmalarını karşı - lıklı olarak seyirciye göstermesi ken- dini filmin tesirinden kurtaramadığı- nı ifade etmektedir. Cinayet sahne- nin ise aşağı yukarı zifiri karanlık- ta cereyan etmesi de bütün gayretle- rine rağmen sinema imkânlarına ka- vuşam madı. Bunun dışında Agâh Hün piyese, eserin alaka çekici ve sürük- leyici havasına uygun hızlı bir tem- po vermeğe muvaffak olmuştur. Eser Oda Tiyatrosunda aşağı yu- karı Küçük Sahnedekine yakın bir kadroyla temsil edilmektedir. Tony Wendlce'de Agâh Hün, Lesgate'de Cahit Irgat eski yerlerini muhafaza etmektedirler. Aynı rolleri Küçük larına Tağmen piyesin en başarılı sanatkârları yine de bu eserdeki rol- lerine bir hafta içinde hazırlanmak da kalan Nihat Aybars (Hub- bard) ile Umran Uzman (Max Hal- liday) dır. Uzun zamandanberi sah- nede göremediğimiz Nihat Aybars- hem de hiç filmdeki aktöre benzeme- ğe çalışmaksızın — zeki fakat o nis- pette de soğukkanlı, kurnaz bir po- lis müfettişi olmasını bilmiştir. Bütün temsil boyunca sahnedeki durumunu bir an olsun unutmayan ve bakışla- rıyla dahi her an ifade ettiği tipi oy- namaktan geri kalmayan tek sanat- kâr Nihat Aybars'tı. Onun yanı sıra Umran Uzman Max Hallıdaye yakı— şır mimi, sevimli halleriyle pı— yesi desteklemıştır Cahit Irgat iyi bir Lesgate olabilmek için sırf fi- ziğinden — istifade — etmiştir. - Agâh Hün, Margot'yu oynayan Şükran Akın'la — birliktte adetâ kendi bin- diği dalı kesmiş, vermek istediği tempoyu zaman Zzaman gene ken- disi aksatmıştır. Bilhassa Şükran Akın hiç bir zaman piyesteki Margot değildir. Margot canlıdır, sevimlidir ve her şeyin üstünde âşıktır. Sevgili- sinin mektubunu çaldırması onda daima gizli bir endişe yaratır. Hal- buki Şükran Akın Margot'yu son de- rece hareketsiz, durgun, kendi halin- de, içinde gizli, hiç bir endişesi yok- muş gibi düpedüz oynamaktadır. Bu sanatkârın sahnede arasıra dalma- ması ve oyununda devamlı olması da temenni edilecek bir nokta Boş zamanlarında cinai romanlar okumaktan hoşlanan her seyircinin "Cinayet Var"ı beğeneceğinden şüp- he yoktur. Şehir Tiyatrosu Dram'da "Otobüs Durağı" William Inge'nin "Otobüs Dura- ğı", Amerikanın perde ve sah- nelerinde, Türkiyede — "Çibali Kara- kolu" neden sevilmiş ve tutulmuşsa, aynı sebeblerle başarıya ulaşmıştır. Oyunun ne derinliği, ne beşeri bir 30 June Allison * Debbie Reynolds —! otobüs yolcusunun bir kasaba lokan- tasında geçen 2-3 saati anlatıyor. ulurken otobus topu topu dört yolcuy— ula TI yolda genç kovboyun densızlıklerı onu bu çiftliğe kapılanmak fikrin yolcu, küçük kızlara düşkün, sapık bir profesördür. Oyun başlıyor: Pro-- fesör korpe lokantacı kıza kur yapı- yor; Kovboy Cherie'si ile didişip du- ruyor; lokanta sahibesi şoförle "hoş- a vakit" geçiriyor. Bu arada kasa- banın "Şerifi de arasıra zuhur edip asayişi temin ediyor. — Vakit geçsin diye revüler tertipleniyor. Sonunda sa- bah oluyor. Kovboyun deli, saf askı- na nihayet cevap veren Cherie Ve nadim profesör yollarına devam edi- yorlar "Emektar" artık yolunu ayı- p başka bir yöne gidiyor. Lokanta- cı kadın ışıkları söndürüyor, oyun bitiyor. Eh, hiç de fena değil... Yani insa- nı uyutması, sıkıntıdan patlatması göz tırmalaması için hiç bir sebep yok. Fakat, yukarıda kısaca anlat- tığımız İnge'nin piyesinin aslıdır. Dram tiyatrosundaki oyun ve eşhas ise ne oldukları belirsiz, bir Ameri- kan taklitçiliği içinde tahammülfer- sa bir hale geliyor. Perihan Tedü'nün Cherıesınde Inve'nin eserinin "hu- mor'unu teşkil eden unsurlardan, bir nebze olsun mevcut değil. Üstelik katı, takviyeli bir göğüsle, seksapel yaratmağa çalışan — tam bir fahişe çizmeye uğraşmış. Kişilerden hiç bi- ri ne oynuyacağını biliyor intibaını uyandırmıvor. En iyileri Nedret Gü- venç bile sevimliliğine ve güzelliğine rağmen çocuk-genç kız rolünde merikalı olabilmek gayretiyle Ame- rikan filmlerindeki June — Allison, Debbie Reynolds ve Jane Powel kar- ması haline — gelmiş. Kovboy Bo'da olabilecekken aktörlükle ölçüyü bağ- daştıramaması yüzünden bol bol pa- tırdı eden, lüzumlu Jlüzumsuz bağı- ran bir tip olmuş. Bu yüzden oyunu- nu sık sik - kaybe dıyor Rejisör Meinecke'nin bu bir eşini daha -ba- şarması güç olan kötü sahneye ko- yusunda, her sey oyunu 'daha çok kötüleştirme yarışına — çıkmış gibi... Tercüme "Hay"lar, "Okey"'ler dolu. Lokantanın içini gösteren dekorun arka duvarı kocaman bir cam. Bu camdan da Colliers, Picture Post gi- bi Amerikan magazinlerinde sık sık rastlanan bir New England kış man- zarası görülüyor. Karlar altında kır- mızı tuğladan evler, bu magazinler- deki bir fotograftan projeksiyonla fon perdesine aksettirilmiş gibi d ruyor. Oyun başlarken efekt memu- ru rüzgâr sesi veya uğultusu yerine, gürültü veya takırtısı yapıyor. Son- ra onun da cam sıkılıyor olmalı ki, he- men bu işten vazgeçiyor. Belki de uyu ya kalıyor. Kırmızı evler, beyaz karlar bu yüzden sakin ve şaşkın, afal afal bakınarak, orta yerde kalıveriyorlar. Her ne kadar müzik derleyicisinin a- dı afişde koskocaman yazılı duruyor— sa da, emektar kovboy gitarım güç İşitilir bir sesle tıngırdatıyor. Dahası var, Celâl Şahine taş çıkartan bir kovboy şarkısı "taklidi" de yapıyor. Dahası da var, Cherie -Perihan Te- dü- yerli filmlerdeki göbek oyuncu- larınınkini andıran bir kostüm içinde, AKİS , 27 NİSAN 1957