K Ev Hayal yuva! Rebia İren, kapalı bir kapının önün- de durdu. Kendisini iki saata ya- kın bir zamandır Ankara Kız Teknik Okulunun uzun koridorlarında — ta- kip eden Amerikalı ve Türk kalaba- lık bir kadın topluluğuna dönerek: - Artık biraz dınlenelım Her halde yoruldunuz" d Hanımlar hakıkaten yorulmuşlar— dı, Bunun gibi tetkik gezintilerinde çok yüksek topuklu ayakkabı giy- mekten vazgeçmedikçe de daima yo- rulacaklardı. Fakat doğrusu bu yor gunluğa degerdı Çok güzel şeyler görmüşlerdi.' Enstitünün her odası bir hazineydi ve en güzeli şüphesiz ki Türk motifleri atölyesiydi. Enstitü ye Teknik Öğretmen Okulu müdürü Bayan Rebia İren misafirlere evvelâ tablo halinde muhafaza edilen bir asırlık eski Türk elişlerini — göster- mişti. Cam çerçeveler içinde muha- faza edilen çevreler, kafes arkasın- da bile Türk kadınının sanata ve in- ce zevklere ne kadar ehemmiyet ver- diğini gösteriyordu. Maraşn altın simle işlenmiş elişleri ise, hakikaten göz kamaştırıyordu B an sonra misafirler atolyelerde bu eskı işlerin aynen yapılmakta lduğunu seyret- tiler. Eski Türk elişlerinde en çok gül, karanfil ve. lâle nazarı dikkati cel- bediyordu. Bu elişlerinin en büyük hususiyeti tersının ve ünün bir oluşuydu. "Fantazi Dikiş" atölye lerinde ise motifler modernleştiril— miş ve eski Türk kıyafetlerini tem- sil eden tablolar iğne ile, adeta çizi- lerek, yapılmıştı. Dikiş ve biçki atöl- yelerinde misafirler pembe ve eflâ- tun organza ve şifonlardan yapılmış köpük gibi gece elbiseleri seyretmış— lerdi. Çamaşır atölyesinde ise ağır işli ince çamaşırların yanında yerli basmalardan yapılmış şirin ve ucuz gecelikler büyük sükse yapmıştı. Çi- çek atölyesi hakiki bir çiçek bahçe - siydi. Birçok hanımlar gayrihtiyari uzanmış ve çıçeklerı koklamak iste- mişlerdi. 7 bebeğin büyük bir ihti- mamla bakıldığı kreş, süt ve çocuk ” kokusu ile, birçok annelerin yüreğini kaldırmıştı. Demek artık biraz oturup dinleni- lecekti. Rebia fren, istirahat vaadet- mişti. Anahtarı kapının delıgın sok- tu ve kapı acildi.. İşte aman ens- titüyü gezen Türk - Amerıkan Ka- dınları Kültür Derneğine — mensup hanımlar günün en güzel sürprizi ile karşılaştılar.: Burası bir istirahat o- dası değil geniş, ferah, gayet güzel şekilde — döşenmiş bir ev, bir ideal apartman katıydı.. Dernek başkanı Nusret Sezel Rebia İren ile bakıştı- lar ve muzip bir eda ile gülüştüler. Hanımlar bu ideal. evde gördükleri her güzel şeye hayret nidaları kopa- rıyorlardı. Ortada rahat koltuklar, 27 NİSAN 1957 kanape- AKİS , A D I N Hayırlı Bir Moda Kimimiz azla — muhafazakârız: Çocuklarımızın giyindikleri "blu- cin'"leri bir Batı taklitçiliği olarak' vasıflandırır ve yana yakıla her- şeyimizi. kaybettiğimizden şikâyet ederiz. Kimimiz hakikaten taklit- çiyiz. Filanca kıtapta görüp be- ğendiğimiz penceresiz dağ evini getirip sayfiyede — deniz kenarına oturturuz. Kimimiz dört elle eski- ye bağlanmak isterken, - kimimiz bütün bağları koparıp dört nala kaçmak isteriz. Bu iki çeşit ifrat hep aynı kompleksten ileri gelmi- yor mu? İşte kendi kendimizi tamamla- makla başlamalıyız. Kendi kendi- mizi tanımaya başlarsak maddi ve manevi birçok iyi ve güzel şeyleri- mizi bulup bunları muhafaza et- mek, bunları kıymetlendirmek, bunları sevmek ve sevdirmek im- kânlarını ararız. Gene kendi ken- dimizi iyi tanırsak eksıklıklerımı— zi, yanlışımızı görür bunlar şardan aldığımız yeniliklerle tela— fiye çalışırız. İlimde, fende, siyasette ve bütün içtimai meselelerde elbette ki Ba- tıdan örnek alacağız. Bu sahada muhafazakârlık ancak geriliktir, taassuptur. Ama yabancıların gön- lünü çalan o tarihi misafirperverli- ğimiz, alıcenaplıgımız güleryüzlü- lüğümüz ve samimi, içten hallerı— miz, Türk milletine has cevval ze- kâ, intibak kabiliyeti, hak severlik; bunlar küçümsenecek şeyler değil- dir. Örf ve âdetlerimiz arasında iyi- lerini, batıl itikatlara dayanmı- yanları seve seve muhafaza etme- liyiz. Müslüman Ramazanda oruç tutar. Bu güzel bir dini âdettir. O- ruç iradeyi kuvvetlendirmek, ma- nevi şevler için maddi şeylerden vazgeçebılmek esası üzerine kurul- muştur. Ama oruç iyidir diye Ra- mazanda sahur vakti davul çalın- masını istemek iptidat bir Zzihni- yetin mahsulüdür. Çünkü zorla herkesi uyandırmak doğru değildir e "çalar saat" çoktan davulun ve- rini almıştır Çocuklarımıza "Teksas" l1 püsküllü kovboy — pantalonları gıydırırsek onları yabancı bir rol için sahneye çıkmış artistlere ben- zetiriz. Ama v yerli ketenlerimizle yapılmış düz ve pratık "blucin"leri benimsiyebiliriz. kü —Amerika- 1 altın arayıcılarının icat ettikle- rı bu pantalonlar ütü istemez, kir kaldırır iyice eskivinceye kadar giyilebilir, pratik ve, ekonomiktir. Bir kadın Paris modasını tatbik damga- Jale CANDAN edebilir. Ama güzel yerli kumaşla— ımızdan, çok güzel ve bize has hususıyetlerımızden istifade eder- se hem şahsiyetini tebarüz ettirir, hem de Türk el sanatlarını tanıt- mış, kıymetlendirmiş olur. İşte bu sahada Ankaralı hanımlar arasın- da çok hayırlı bir cereyanın mev- cut olduğunu İnsan sevinçle şahede ediyor. ugün bırçokları— mız elbise yapmaya karar verdiği- miz zaman Çıkrıkçılar yokuşuna çıkıp ucuz yeril kumaşları da göz- den geçiriyor, bazan güzel bir do- kumayı, yatak çarşaflıklarını, köy- lüler için yapılmış ucuz fakat cazip ipeklileri seve seve alıyoruz. Bir- çok arkadaşlarımız da bu keşifleri- mizden istifade ediyor.. Anadolu- lum ince zevki ile hazırlanmış gü- müş kolyeler, bilezik ve küpeler de en düz bir elbiseye bazan paha bi- çilmez bir kıymet vermektedir ve en sık toplantılarda alâka topla- maktadır. Bugün Ankarada piya- saya sürülen üzeri taşla işli bakır kemerler, en şık salonlara giren bakır tepsi ve tabaklar kendimize has şeylerden ne güzel eşyalar vü- cuda getirebileceğimizin bir delili- ir. Bundan bir kaç sene evvel bakı- rı biz yalnız mutfakta kullanırdık ve bakırcılara giderek evlerinde sehpa veya abajur yapmak üzere bakır tepsi, bakır ibrik ve güğüm arayan Amerikalılara biraz da hayretle bakardık. Halbuki bugün piyasadaki en şık tablalar, vazolar, duvar tabakları, şamdanlar döğme bakırdan yapılmış ır. Bugün bun- lara yabancılar kadar bizler de rağ- bet ediyoruz. Belki de bir moda ce- reyanıdır; ama hayırlı bir cereyan- Simdi bu modayı memleket dışı- na da götürmeğe bakalım. Ankara Kız Teknik Okulu 1958 de Brük- sel'de yapılacak olan beynelmilel bir sergi için şimdiden hazırlan- lacak sergiler kâfi kımızın güzel — şeylerimizi benim- seyin kıymetlendırmesı dış mem- leketlere çıkan her Türk ailesinin evinde ve kıyafetinde hususiyetle- rimizi taşıyarak — göstermesi, bu- nunla iftihar etmesi lâzımdır. Maddi ve manevi güzel şeyleri- mizi tanır ve kıymetlendirirsek dı- şardan polen şeylerin de iyisini ve bize faydalı olanını kolaylıkla de- ğerlendirebiliriz ve o zaman bun- ları taassupsuz kabul ederiz. Ken- di zenginlikleri «dan milletler için vermek kadar almak ta tabiidir. 23