diler. Kahire hâlâ Kuzey Afrikalıla- rın baş karargâhı idi.. Ama Afrikayı ele geçirmeye çalı- şan, sadece Nasır değildi. Rusya da cıddı şekılde Afrikayla alâkalanıyor- du. Başkan yardımcısı Nixon, Sudan- da bunun canlı ve tatsız bir misaliy- le bizzat karşılaşmıştı. Sudanlı ko- münistler Nixon'u " Go home" gibi 1saf1rperverhkle ka bili telif âvazelerle karşılamışlardı Bununla beraber gerek Nasırın, gerek Sovyet Rusyanım Afrika mem- leketlerındekı nüfuzu halen çok za- yıftı. PHabeşistan ve Libya gibi A- merikalılardan fazla Amerika taraf- tan memleketler bir tarafa bırakılır- sa. Habib Burgiba. Muhammed V. ve Nkrumah gibi hakikaten halkı tem- sil eden liderler ne komünizme, ne de Nasıra karşı en ufak bir sempati bes- lemiyorlardı. Nasırın takip ettiği sis- tematik Batı düşmanlığının, sosya ve iktisadi gerileme pahasına yapıla- bileceğini düşünüyorlardı. Bu liderler tapındıkları istiklâlin de tek başına bir şey ifade etmiyeceğini de biliyor- lardı. İktisadi ve sosyal esarete kar- sı da mücadele zarureti vardı. Müs- temleke olmaktan kurtulan memleke- tin bir diktatörün müstemlekesi hali- ne gelmesine müsaade edilmemeliydi. Ancak o zamandır ki istiklâl kelime- sinin ifade ettiği mâna dört başı ma- mur olabilirdi. Ancak o zamandır ki istiklâl bir hayal değil, elle tutulan gözle görülen bir realite haline gele- bılırdı Bu gayeye erişmek için de Ba- tının yardımına ihtiyaç vardı. Yeter ki yardım kayıtsız şartsız yapılsın Esasen Tunuslu, Faslı ve Gana derler Batı kulturuyle yetışmışlerdı. Düşünüş ve görüş tarzları Nasırdan çok bir Fransıza, bir İngilize yakın- ı. Fransızlara karşı döğüşen bir Faslı talebe bu hakikati gayet iyi ifa- de ediyordu: "Fransadan nasıl nefret edebılırım zira ben Fransanın bir mahsulüyüm". İngilizlere karşı mü- cadele eden, hapislere giren Nkrumah bugün İngilterenin güvenebileceği en İyi dostlarından biri değil miydi? Fransanın elinden çekmediği kalmı- yan Habib — Burgiba'yı bir Fransız entelektüelinden ayırmaya imkân var ıhıydı? Modern Fası temsil eden Prens Mulay Hasan, bu hakikati nü_k— teli bır şekılde ifade ediyordu: "İs- lâ ki kadın almak caizdir; o hal- de Ma hem Batıyla hem Islam ale- miyle evleniyoruz"... Batı ve Doğu arasında köprü rolü oynamak, hu iki ayrı dünyayı birleş- tirmek Kuzey Afrikalı liderlerin rü- yasıydı. Bilhassa Tunus topraklarını kendisi için çok ufak bulan Habib Burgiba bir Kuzey Afrika Federas- yonu hülyasından vazgeçemiyordu. Cezayir harbine bir son verilse, bu hülya belki de hakikat oluverecekti. Nixon, Burgiba ile görüşmelerinden çok müsbet bir intiba ile ayrılmıştı. Burgibanın Cezayir ve Fransa ara- sında arabuluculuk teklıfînı Amerika destekliyordu.' Tun ve Fasın AKİS 27 . NİSAN 1957 Tarihi Nil Siyah kıt'anın can damarı Afrika bir siya- İstiklâlinden sonra, — diğer müstemlekelerinde liberal set takip eden Fransanın, Cezayr hakkında da daha makul hareket e- deceği ümidini Burgiba henüz kay- betmemişti. Batıya taraftar Kuzey Afrika Federasyonu, Nasırın ihti- raslarına set çekecek, demokrat ve modem bir teşekkül olacaktı. Bur- gibanın teşebbüsleri 6 Avrupa mem leketinin "Avrupa Afrıka pI'O_lCSll’ll de kolaylaştıracaktı Nası- me karşı, şeyhlere ve sayısını arttırmak- düşüncesi olmıyan sul- tanlara dayanmaktansa — Burgiba, Muhammed V. ve Nkrumah gıbı li- derleri tutmak herhalde daha uzun görüşlü bir siyasetti. Çok şükü hakikatları görmeye başlayanların sayısı Amerikada da git gide artı- yordu. Bu memleketler belki Ameri- kanın her isteğine "lebbeyk" demiye- ceklerdi. Amerikanın dostu Can- Kay-Şek, Sygman Rhee, Kral Suud gibi baştan tırnağa kadar silahlan- mayı belki de arzu — etmiyeceklerdi. Fakat karşılığında hiç bir taahhüt al- tına girmeden, an yardımını kabule hazırdılar. Bu —memleketler- de sarfedilecek olan Amerikalı vergi mükelleflerinin — dolarları — herhalde sokağa atılmış olmıyacaktı. Bu ha- kikatleri unutmadığı takdirde Ame- e komüniz Cadillac'larmın tan başka bir DÜNYADA OLUP BİTENLER rikanın Afrikanın gönlünü fethetme- si kabildi. Şimdilik —ufukta tek bi| kara nokta vardı: — Afrikalılar asır larca evvel esir tacirlerinin Ameri kaya götürüp sattıkları renk arka dağlarına reva örülen muamelesi bir türlü anlamıyorlardı Demokrat Amerika, nasıl oluyordu da 15 mil- yon zenciye parya muamelesi yap| yordu? Nasıl oluyordu da dünyanın en mütevazi insanları olan Ameri kalılar, zencilerle aynı otobüste d turmayı, çocuklarını aynı mekteple re göndermeyi — reddedebiliyorlardı Nasıl oluyordu da bir beyaz kadını lâf attı diye, derisi siyah olmakta başka bir suçu bulunmayan 16 y daki bır çocuğu işkencelerle oldurul yorlardı Vakıa okumuş Afrikalılar, Ameri- kalılarm mühim bir kısmının bu gö rüşleri paylaşmadığım bılıyorlardı Amerikan hükümeti de, Cenupluları darkafalılıklarını yenmeye ugrasıyor— du. Ama ne var ki Amerikanın siya- si sistemi daha enerjik davranmayı müsaade etmiyordu. Esasen temel me- sele zihniyetleri değiştirmekti. Zihni- yetlerise dünden bugüne, hemencecik değişmiyordu. Fakat Nixon, Afrika dan zenci meselesinin mutlaka halle| dilmesi lüzumuna kani olarak dön- müştü. Eisenhower'e — tavsiyelerindi bu müşahedesini olduğu gibi akset- tırmış İşte Amerikanın yeni keşfettiği siyah kıt'a ve siyah kıt'anın mesele leri bunlardı. büyük bakir Afrika olabilirdi. Batının dostu Orta Doğu Az gitti, uz gitti... merikanın yeni kazanılmış, bü- yük dostu Suud, geçen hafta bir Amerikan gemisinin Akabe körfezin den geçerek İsraile petrol götürmesi dolayısiyle ateş püskürüyordu. tu Amerikanın bu hareketini şiddet- le protesto etmek kararındaydı. Dah- ran'daki üssüne Yahudi aslından A- merikan askerlerini göndermemeyi bile kabul eden Birleşi Amerika nasıl olur da bir Arap denizi olan A kabe'den geçer, Arapların düşman- larına petrol götürürdü? Astığı as- tık kestiği kestik olan Haşmetlü, Su- ud için, koskoca Birleşik Devletlerı tüccar vatandaşlarına söz geçiremi yeceğini bildirmesi kabule şayan bi mazeret olamazdı. Amerikan hükü- meti dikkat etmeliydi. Suud, yeni dostu için az mı fedakârlıklara kat- lanıyordu? — "İngilterenin — uğruna tam 8 defa evlenmek zorunda kalan Henry VITI. bile, Kral Suud kadar fedakârlığa katlanmış değildi.5 milyon dolarcık ve üç, beş sahan Cadillac — karşılığında Amerikay Dahran askeri üssünü beş yıl müd- detle kiralamayı kabul etmişti., A- merikanın bu üs için yanıp tutuştu- ğunu, kapı dışarı edilmemek için ke-