YURTTA OLUP BİTENLER rin düzeleceği hususunda henüz son ümidini kâybetmemişti mesela Köp- rülü' kozunun kırılmasını bekliyor- du-, fakat ayrılmak zorunda kalırsa muhtemelen o tarafa kayacaktı. Maa- imafih Ç.M.P.' de kendi ölçüsünde bir gelişme kaydetmiyor değildi ama, müşterilerini Muhalefetten değil İk- tidardan çekiyordu. Abdurrahman Boyacıgıllerın seya- hati iki haftadan fazla sürdü. Orta boylu adam bu haftanın başında İs- tanbula döndü. Fakat gazeteler ken- disiyle fazla alâkadar olmadılar. Ge- nel Sekreterin bir âdeti vardı: Sual- lerini de, cevaplarını da bizzat yaz- dığı mülakatlar hazırlar ve bunları gazetelere gönderirdi. Nitekim seya- hatinde yaymak istediği fikirleri, se- yahatinde edinilmiş intibalarmış gibi gazetecilere verdi. İddiasına göre, C. M.P. teşkilâtı işbirliğine tamamiyle aleyhtardı. Kendi başına hareket et- mek istiyordu. İşbirliğinin tahakku- kuna imkan yoktu. Parti liderlerini teşkilât tasvip etmiyordu. Bundan, teşkilâtın kimi tasvip ettiği tabii an- laşılıyordu: Abdurrahman Boyacıgil- leri!, Böylece Genel Sekreter köyler- de "başkentten gelen misafir”, — İs- tanbulda "köyleri — dolaşmış adam" olarak konuşuyor ye sözlerinin bir temeli bulunduğu hissini uyandırmak istiyordu İşin — doğrusu şuydu ki, C.M.P. nin büyük kongresi yaklaşıyordu. Hizip meselesi bdurrahman Boyacıgiller partiler- arası münasebet bahsinde ikinci plânda kalmıştı. Bunun uzerıne Ge- nel Sekreterlik payesinin gölgesinde, fakat şahsı adına konuştuğunu belir- terek işbirliğinin aleyhinde bir beya- t yapmış - sualleri de, cevapları da kendı tarafından hazırlanmış malum beyanatlardan -, ondan sonra da "iş- birliğine muhalif” hizbin sözcüsü var» ziyetine kendisini sokmuştu. Buy ük kongrede de aynı rolü oynayacağın- dan şüphe yoktu. Zira C.M.P. içinde böyle bir hizbin mevcudiyeti muhak- kaktı. Bir k dar görüşlü partili, Muhalefetin bir nevi beka mücadele- si yaptığını unutarak tahtayı kendi tarafına yontmak gayesi güdüyor ve hikâyeleri, nükteleri, nihayet fantas- magorik şahsiyetiyle Bölükbaşı'nın topladığı alâkayı kuvvet delili olarak alıyordu. Halbuki bizzat Boyacıgil- lerin on beş günlük seyahati sırasın- da nasıl karşılandığım ve seyahati- nin ne kadar az akis yaptığını mü- şahede etmek Bölükıbaşının prestiji ile partinin prestijini ölçmenin hata olacagını ispata yeter de artardı bı— le. unutuyordu ki C.H.P Hü aralarındaki .işbirliğini sık— laştırır da meselâ bir Daimi Müşte- rek Komite kururlarsa Muhalefetin patentını kolaylıkla alabilirler. C.M.P de bir İkinci Köylü Partisi haline dü- şebilirdi. C.M.P. parti olarak büyük bir inkişaf kaydı imkânını şu anda avuçlarında tutuyordu ve bu şansın bazı hatalı görüş sahibi politikacılar yüzünden kaybı hakikaten esef veri- ci olurdu. Antidemokratik bulunan 8 gidişe karşı kurulan cephede vazife alacak yerde Öteki muhalif partilerle didişen bir C.M.P kısa zamanda göz- den düşer, unutulur, unutulmamak için her çırpınışı Oonu ister istemez D.P n kucağına atar, sonra onu Bolukbaşı bile kurtaramazdı. Erzurumdan gelen ses enel Sekreterin beyanatının er- ün —Erzurumdaki C.M.P. kongresinden gelen aynı tondaki ses, bu yüzden alâka çekiyordu. Orada da bazı delegeler 1şb1rlıgının aleyhınde konuşmuş söz alan Bilgin i- se "akıntıya uymak"ı daha politik bularak onlara katılmıştı. Halbuki Ahmet Bilgin Ankara'da yapılan üçlü temaslarda işbirliğinin C.M.P. dahi- lindeki taraftarlarından olduğu his- sini uyandırmıştı. Kongrede delege» lere bunun lüzumunu anlatmaya ça- lışacak yerde, "evet, hakkınız var" diye kendine göre kurnaz davranışı aslında büyük bir taktik hatasıydı. Ahmet Bilgin' söyle demişti: "İşbir- liğini bazı maksatlarla propaganda vesilesi yaparak zaman zaman orta- ya atan şahıslara rastlıyoruz. Bunla- ra ehemmiyet verilmemelidir. Hür. P. li ve C.H.P. lilerden bizim fikri- mizi benimseyenler varsa, partımızın kapısı dalma onlara açıkt İşbirliğinden bahsedenler Bunu söyleyen, Müşterek Üçlü Teblıgın al- tında imzası olan met Bilgindi. Hür. P. lilerle C.H.P. lileri davet ise, doğrusu pek hoştu. Zina bir defa ara- daki kapı açılırsa akıntının ne taraf- tan ne tarafa olacağını Ahmet Bılgın pek kestirmişe benzemiyordu Beklenen kongre Bu keşmekeş gösteriyordu ki C. M. P. nin Büyük Kongresi heye- canlı fa tartışmalı — geçecek, fakat partinin istikbalile sıkı sıkıya ilgili olacaktır. Dış Politika Londra yolunda u satırların yazıldığı sırada İs- tazbuldan kalkan bir tayyarenin içinde beş kişi başlarım arkaya da- yamış, düşünüyordu. Bu beş kişiden biri, Dış İşleri Bakanlığı Umumi Kâ- tibi Muharrem Nuri Birgiydi. Diğer dordu Süveyş mevzuunda Londrada toplanacak konferansta — heyetimizi teşkil edecek olan hariciyecilerdi. Heyetin teşekkülü, bütün yükün Mu- arrem Nuri Birginin omuzlarında olacağını gösteriyordu. Dış İşleri Ba- kanlığı Umumi Kâtibi şimdiye kadar bir çok mühim toplantıda hazır bu- lunmuştu; fakat hepsinde ikinci plân- da kalmış ve yıldızhgı başkalarına bırakmıştı. Hattâ o yıldızların ipini çektiği zaman bile.. Şimdi, ilk defa olarak böylesine hayati bir beynel- milel konferansta delegasyonumuza başkanlık edecekti. Nitekim arkaya dayanmış başlar içinde Süveyşle meş- olan, onun başıydı. Heyette mü- şavır sıfatıyla Sıyasal Bilgiler Fakül- tesi Devlet Hukuku Doçenti Suha Merây vardı. Bu haftanın başında — İstanbulda bulunan Adnan Menderesle heyeti- mizin başkanı arasında iki mühim görüşme cereyan etmişti. Konferans- ta müdafaa edeceğimiz tez, O görüş- meler şırasında son rötuşları da ya- pılarak ortaya çıkarılmıştıv Doğrusu istenilirse bu tez, rıgıde bir tez de- ğildi ve hadıselerın seyrine göre Tür- ATATÜRK'TEN VECİZELER. No:4 SİYASİ, ASKERİ MUZAFFERİYETLER NE KADAR BÜYÜK O- LURSA OLSUNLAR İKTİSADİ MUZAFFERİYETLER İLE TETVIÇ E- DİLMEZLERSE KAZANILAN ZAFERLER PAYİDAR OLA K. ATATURK AKİS, 18 AĞUSTOS 1956