T I B Hastalıklar Ölümün eşiğinde 4 Eylül 1954 de Papa 12 nci Pi- us. Roma civarındaki Castelgan- dolfo'da birdenbire hıçkırığa yakalan di. Hiçbir çare bu rahatsızlığı geçire- miyordu. Papa, genç bir adam değil- di. 80 yaşına yaklaşmıştı. Bu yayla geniş bir devleti idare ediyordu. Ba- şında bulunduğu devlet dünyevi bir devlet değildi. Sınırları ve orduları yoktu. Hattâ Stalin, Tahranda Çör- çile: "Sizin Papa'nın kaç — tümeni var?." diye sormuştu da bu dinsiz alaydan üzülen mukaddes Peder o- "Oğ Stalin'e söyleyin. Be- nım tümenlerimi birgün gök yüzün- de görecektir" diye cevap vermiş- ti. Stalinin bu tümenleri hangi ka- fin yatağının başına getirildi. Modern ve ültramodern ne varsa denendi. Mukaddes Peder birşey yiyemiyor, kusuyor, hıçkırıyor ve günden güne zayıflıyordu. Biran hayatından ümit kesildi. Katolik âlemi üzüntü için- deydi. Kiliseler dolup boşalıyor, her- kes en büyük ruhani reisin sıhhati- nin düzelmesi için dualar ediyordu. Papa bir türlü düzelmiyordu. Bir a- ra hayatından tamamen ümit kesil- di. Vatikan ve bütün dünya cenaze merasimine hazırlanmağa — başladı. Haftalık büyük bir Amerikan gaze- tesi Papa'nın ölümünden sonra dün- yada ilk defa bir özel sayı yayınla- yabilmek için gereken tertipleri al- mış, cenaze merasimine mahsus bir nüsha dizmişti. Papa öldüğü taktir- de Roma'da bulunan bütün kardinal- ler, Papanın yattığı odada toplana- _Papa us _ğalıı'yor Mucize tıbbi, tında bulunduğunu bilmediğimiz ah- rette teftiş edip etmediği bizce meç- huldür. Ancak Papanın uhrevi sal- tanatının ordusuz ve silâhsız olarak yer yüzünde milyonlarca insanın ru- hunda hüküm sürdüğü — meydanda- dır. Bu hudutsuz devletin — bütün işleriyle meşgul olan Papa, ihtiyar halinde bir insan kudretinin çok üs- tünde çalışıyordu. Hıristiyanlık âle- minin münasebetlerini kurmak — ve yürütmek kolay bir iş değildi. Demir ve bambudan perdelerle insanlıktan ayrılmış imansız kütleler bu — koyu din adamının serbest hareketine her adımda engel oluyordu. Bu insan üs- tü gayretler arasında "Papanın sağ- lığı günden güne bozuluyordu. İşte m bu sırada yukarda söylediğimiz ani hastalık başladı. Papa — ölecek miydi? Bütün tıb ilmi bu ihtiyar şe- AKİS, 11 AĞUSTOS 1956 mi, ilâhi mi? caklar ve kırmızı cüppelerini çıkara- rak siyah merasim elbiselerini giye- ceklerdi. Papa ruhunu Allaha tes- lim ederken yüzüne beyaz tüller ör- tecekler, müdavi tabibler Papanın artık öldüğünü bildirdikleri zaman da, Papalık sekreteri beyaz tülleri ölünün yüzünden kaldırarak gümüş bir çekiçle alnına Uç defa vuracak ve yüksek sesle Uç defa adım çağı- racak, cevap alamayınca orada du- ranlara dönerek: "Papa — ebediyete intikal etti" diyecekti. Dokuz gün dua ve Papanın nâşını ziyaret ile geçecek bu müddet de bitince defin merasimine geçilecekti. Ölümden 18 gün sonra da dünyanın her tarafın- dan çağrılan 70 kadar kardinal a- rasından gizil reyle yeni bir Papa seçilecekti. Üç hekim Papa nın sağlığı ile yakından il- gilenen üç hekim henüz ümidle- rini kesmemişlerdi. Onlara göre bir mucize olacak, Papa iyileşecekti. Bu hekimler Prof. Riccardo — Galeazzi- Lizi, Prof. —Raffaelo — Paolucci ve Dr. Paule Niehhans'dı. Birincisi göz mütehassısı idi. Çok zeki ve kavra- yışlı, klinik sezişi çok kuvvetli bir hekimdi. Papanın şahsi dostu idi. Gece, gündüz yanında kalıyordu. Pa- ul Niehhans, canlı dokular üzerinde çalışan İsviçreli bir — mütshassısdı. Prof. Paolucci de İtalyanın en meş- hur cerrahıydı. Papanın — midesine büyük bir maharetle, bir sonda yer- leştirmiş ve oradan hastayı besle- mek suretiyle 1nanıtıon" dediğimiz beslenememe halinden kendisini kur- tarmıştı. İşte bu üç hekimin müşte- rek gayretiyle Papanın sıhhati gün- en güne düzeldi. Muhakkak bir ö- lümden kurtuldu. Hastalığın sebebi apanın hastalığına on ay kadar bir teşhis konulamadı. Bir mide kanserinden, karaciğer tümöründen, beyin iltahabından şüphelenildi, Son- radan baş aşağı pozisyonlarda yapı- lan radyografilerle hastalığın bir hi- atus fitkı olduğu anlaşıldı. Göğsü ka- rından ayıran diyafragma dediğimiz etten bölmeyi yemek borusu ve aort yukardan aşağı — delip geçmektedir. Bu delikler hizasında diyafragma za- yıftır. Karından barsaklar veya mi- de yukarıya göğüs boşluğu i doğru çekilerek veya itilerek lar teşekkül eder. Bu zayıf aralık- lara hiatus denildiğinden bu şekil- deki fıtıklara da hiatüs fitıkı adı ve- rilmektedir. Hastalığın başlangıcın- dan sonra aylar geçmiş, Papa yemek yiyememiş, kusmuş, — zayıflamıştı. Nıhayet hastalığın kanser olmadığı anlaşılmışıtı ama, bu kadar düşkün durumdaki bir ihtiyara fitık ameli- yatı yapmanın artık imkânı da kal- mamıştı. meliyat gençlerde bile öyle pek kolay bir iş değildi. O hal- de hastayı beslemek, mukavemetini arttırmak sonra, da ameliyata baş vurmaktan başka yapacak birşey kalmıyordu. Hastanın beslenmesi ve mukavemetinin arttırılması 1ç1n "Gâlee — royâle" veya' — "apiserum' kullanıldı. Bu madde Fransız biyo- ogu Belvefer tarafından hazırlan- makta idi "Gelee Toyale" Belvefer'in bu müstahzarım izah etmek için önce arılarda görülen meraklı bir olayı incelemek lâzımdır. Her kovanda bir kraliçe vardır. Bu yalnız boy bakımından değil, hayat süresi bakımından da diğer arılardan farklıdır. Daha uzun yaşar. Kraliçe- nin başka ödevi yoktur. Neslin deva— mını sağlar. Pe k yumurta murtlar. Amele arılar bunları besle- mek ve yetiştirmekle — mükelleftir. Bunlar gelişince artık kovana hâkim olurlar. Doğuşta kraliçe, amele arı- lardan farklı değildir. O da bir sür- fe olarak tamamen işçi arılar gibi- di lar adi bir sürfeden kendileri için lüzumlu olan kraliçeyi 21