E D E B Mecmualar Yedi yıl kıtlık, yedi yıl bolluk ünümüzde elliden fazla — sanat mecmuası yayınlanıyor. Hem de bu mecmualar öyle yalnızca İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehırlerımız den degıl en ücra Anadolu kasaba- larından bile bize sesler getiriyorlar. Yeni, genç ve körpe sesler.. Bakıyor- sunuz Anadolu'nun ta bir ucundan, Van'dan bir mecmua geliyor. Adı "Ki ... Yeni sanatı savunuyor. Trak- ya'dan bir başkası — çıkıyor: — "Öz- veri,,.Bu a yeni sanattan yana. Batı Anadolu diyorsunuz, gene kar- şınızda ufacık kasabalardan birinde yayınlanan bir mecmua: "Şairler Yap- rağı,,. Guney Anadolu — diyorsunuz karşınızda 'Martı,, lar, "Salkım,, lar üney" ler. Velhasıl -Anadolu'nun neresine el atsanız yeni sanattan, günümüz sanatından, edebiyatından bir mecmua ses veriyor. Kesin bir rakkam vermek zor a- ma şöyle üstün körü de olsa yapıla- cak bâr hesap, yurdumuzda aşağı yu- karı yetmiş beş kadar sanat mecmu- asının yayınlandığım gösteriyor. Bundan on yıl öncesini, hele hele yirmi yıl öncesini şöyle bir göz onune getirirsek bu rakkamın — büyüklüğü iyiden iyiye ortaya çıkar. - Bundan on yıl önce yurdumuzda on sanat mecmuasının adım saymak çok güç- tü. Hele yirmi yıl Önce muntazam yayınlanan beş sanat mecmuasından söz etmek, olsa olsa bir hayal idi. Bugün ise yurdun dört bir köşesinde hangi taşın altım kaldırsanız, hangi şehrin, hangi kasabacığın kapısını a- ralasanız muhakkak bir sanat mec- muası buluyorsunuz. Üstelik bunlar hep de yeni sanatı müdafaa ediyor- lar Bu arada çokluk dolayısı ile b mecmuaların kalitesinin düşüklüğ den dert yananlar var. Dıyorlar kı "Haritada yerini gösteremiyeceğimiz bir takım ilçelerde bile pek geri şart ve imkânlar altında sanat mecmua- ları çıkıyor. Uç beş genç bir araya geliyor, kırık dökük pedallı bir mat- baacık buldular mı kolları sıvayıp çala kalem bir şeyler çiziktirip bır takım kâğıtları dolduruyorlar. bir kapak, kötü bir kâğıt kötü bır baskı ve kötü bir tertip. Bütün bu kötüler bir araya geliyor, sanat mec- muası ortaya çıkıyor. Tabii ne yazı- da kalite var, ne de mecmuada.. Bunların okuyucu bulma şansları mahduttur. Zira büyük — şehirlerde çıkanlar hariç, hiç birisinin dağıtıl- ma imkânı yoktur. Sonra kim. nere- den adını duyacak da alacak? Han gı bayi üç tane satılır belki diye, tu— tup da bu mecmuaları vitrinine, gö- ze görünür yere koyacak. Tutun ki bayi vitrinine koydu, siz de böyle bir mecmua çıktığından haberdar oldu- nuz. Ne diye yanıbaşında daha iyi bir, mecmua varken bunu alacaksı- nız? Haydi atmağa kalkıştınız diye- AKİS, 11 AĞUSTOS 1956 İYAT lim, hangi birini alacaksınız? Hangı birine para yetiştireceksiniz?" Doğrusunu —söylemek — gerekirse böyle dıyenlerın haklı oldukları nok- talar çoktur. â daha bu sözlere eklenebilecek sozler bile — bulunabi- lir. Bütün bu mecmuaları — muntaza- man almağa kalkışsanız ayda dün- ya kadar para eder. Eh para da, bu memlekette sanatla ilgilenen, sa- nat mecmualarına para verip alan, okuyan bir insan için Verilmesi öyle pek kolay olmıyan bir yekün: Para meselesi bir kenara 1tılse bile bütün bu mecmuaları okumak için zaman yeter mi? İş bu kadarla kalsa iyidir. Bir de okudugunuz bu yazıların boş ve mânâsız olanları i- çİn harcıyacağınız zaman — meselesi var. Mecmualar pek bol oldugu için en sudan en mânâsız bir yazı, bir şiir bile bunlardan herhangi bırınde yer ala Ustelık kagıt, baskı, dizgi, tertip kötülükleri iddiaları da — doğrudur. Memleketimizde yayınlanan — bunca mecmuadan teknik bakımdan iyi de- nebilecek üç tane bile ayırıp gös- termek zordur. Ama bütün bu sayılıp dökülenlere karşı — şöyle bır müdafaa pek âlâ mümkündür: "Ne olur çok mecmua çikarsa? Her çıkan mecmuayı illâ a- lâcaksınız, başından sonuna kadar okuyacaksınız diyen var mı? Gele- lim baskı, tertip temizliğine: Yur- dumuzda üç, dört mecmua çıksa, bunların mutlaka teknik bakımdan iyi olacağını kim temin edebilir? Ka- lite bakımından iyi olabileceği ne- reden kestırılebıhr" Bu üç dört mec- muanın başında bulunanların — bir takım yeni değerlere şans vermekten çekinmeyecekleri de malüm değil- dir. Sonra bir bâşka bakımdan mem- leketimizde çok mecmua çıkmasının faydası bile vardır. bunların çokluğu yüzünden okuyucu bölünü- yor gibi gözüküyorsa da, aksine bö- lünme yerine bir çoğalma oluyor. Üs- telik mecmuaların böylesine bir çok- luk göstermeleri, kazara biri batar- sa, kapanırsa yerine iki, üç tanesi- nin birden çıkması sanat hayatımı- zın, edebiyat dünyamızın ne kadar canlı ne kadar renkli olduğunu gös- termesi bakımından da enteresan ve yüz Aağartıcı olarak kabul edilebi- ir. Son yılda yayınlanan kitap sayısı daha önceki yıllarda yayınlananla- rın bir kaç misline yükselmiştir. Pi- yasada yüzlerce şair ve hikayeci var. Eskiye nazaran edebiyatla, — sanatla uğraşanların haddi hesabı yok. Bu, edebiyatımızın canlılığını göstermez de neyi gösterir? Hele şiir alanında, yayınlanan kitapların — çokluğu, he— men her dergide onbeş yirmi — şiirin yer alışı, adım ında bir şairle karşılaşmamız sanatımızın bilhassa şiirimizin altın — çağını — yaşadığım göstermez mi?". Şiirimizin kaderi e yazık ki, şiirimiz, şu son yıl- larda, bir duraklamaya da de- ğil, doğrudan — doğruya gerilemeye yüz tutmuştur. Sanat piyasamızı kaplıyan şiir adı altındaki çok zaman ya birer manzumecik, ya da alt alta sıralanmış satırlardan, lâf yığınlarından başka birşey de- Ortada gözden kaçmıyan bir ger- çek var: çek şiir ortalıktan kayboluyor. adına orta ler çıkıyor. Şair sayışı çoğaldıkça ger- Şiir ne idüğü belirsiz şey- Kaldırımları dolduran mecmualar Bolluk içinde kıtlık