tibe celseye iştirak etmeme cezası verdi ve cümlelerinin zabıttan çıka- rılmasını reye koydu, kabul edıldı Karaosmanoğlu kürsüden inerek sa- londan ayrıldı. Onu Osman Bölükbaşı takip etti. Onun da konuşması çok güzel, çok sertti. Sözleri sükünet içinde dmlen- di. O kürsüden indikten sonra bütün muhalefetin, topyekün ayağa kalktığı görüldü. Hepsi dışarıya gıktılar. İ- çerde Demokratlar kalmıştı. Biraz sonra da Başbakan Adnan Menderes salona girdi .Meclis başkanı Refik Koraltanla bir iki cümle — konuştu. eclis Umumi Kâtibi yanlarına gıttı, müteakiben Başkan İhsan man Bölükbaşının konuşmasında da hükümete hakaretler — bulunduğunu belirterek umunu heyetten bu haka- retlerin zabıttan çıkarılması için se- lâhiyet istedi. Selâhiyet verildi. An- cak hangi cümlelerin hakaret sayıldı- ğL belirtilmedi. Başkanlık divanı C M. P. Genel Başkanının nutkundan is- tediği kısımları zabıtlara dahil etme- yecekti, yani bunlar yazılamayacaktı. D. P.grubu, ufak tefek tadillerle tasarıyı kanunlaşt ırdı. C. H. P. Denizde aslanlar Türkiye Büyük Millet Meclisinde Muhalefet gruplarının muşterek bir hareket yaptıkları Çarşa nünün sabahı Ankar: Zıya Gö- kalp Caddesi uzerındekı sarı -boyalı bir evde otuz kişi bır araya gelmiş, konuşuyordu. C.H.P. nin kendi Mec- lisi toplantı halındeydı Bu, urul- taydan bu yana ilk toplantıydı ve o- kunan rapor o arada pek çok hâ- disenin cereyan etmiş bulunduğunu belirtiyordu. Hakikaten — hükümetin teklifile Millet Meclisinin aldığı ka- rarlar hep bu devreye ısabet edi- yordu. Rapordan sonra. mü- zakerelere geçildi. CHP nın ken- disine yeni bir mücadele tarzı tes- biti gerekiyordu. Şu satırlar yazıldığı sırada Parti Meclisinin sayın azaları, sarı boyalı inanın dar odasında konuşuyor, ko- nuşuyor, birbirinden parlak fikirler ileri sürüyorlardı. ıçlennden hemen hiç biri bahis mevzuu ların meriyete gırmesınden sonra, hattâ evvel bir ocağa, bir bucağa, bir kazaya gidip te halkı tenvir et- meyi, mücadele edeceklere örnek ol- mayı düşünmemişti. Kurultayın seç- tiği Partı Meclisi her biri ötekinden muhterem şahsiyetlerden — müteşek- kildi. Fakat hemen hepsinin üzerine garip bir atalet çökmüştü. C.H.P. sanki bir futbol takımıydı ve galibi- yeti sadece rakiplerin kötü o dan bekliyordu. Partı Meclısmın â- zâları ise iki ayı ir Ankara'da top- landıklarında o şahane fikirlerinden rtilerini müstefit etmeyi kâfi sayı- yorlardı İhtimal ki iki ay içinde isti- şareye yatıp bu fikirleri geliştiriyor- AKİS, 30 HAZİRAN 1956 Çarşamba sabahından .itibaren ko- nuşanlar bol oldu. Partinin son hâ- diseler karşısındaki durumu — vu- zuhla ortaya çıtktı. Bunlar hakikat- Müzakerelerin sonunda bir de teb- lıg neşredilecekti ve tebliğ vatandaş- lara C.H.P. n kanaatince nereye gitmekte olduğumuzu bildirecekti. A— ma, Parti Meclisinin vazifesi sadece bu olmamak lâzımdı. Toplantıda a- asıl kararlaştırılması gereken — husus, toplantı günlerinin haricinde Meclis âzalarının Jlütfen rahatlarından ve keyiflerinden biraz fedakârlık — edip nasıl el birliğiyle — çalışacaklarıydı. Ciddi bir programa ihtiyaç vardı. Şimdi bütün yük Genel Başkan İs- met İnönü ile Genel Sekreter Ka- sım Gülek'in üzerindeydi. İsmet İnö- nü Muhalefetin umumı taktiğinin tes- bitinde C.H.P. na müzakerede bu- lunuyor, Meclıstekı müdahaleleriyle söylenmesi gereken şeyleri söylüyor hattâ başı sıkışınca eline kalemi alıp YURTTA OLUP BİTENLER tedbirler almasını kolaylaştırıyordu. Muhalefet, Meclis içinde ne yapabılır— di ki ?Asıl fren vazifesi -meşhur tâ- birle- vatan sathında görülecekti. Va- tan sathında büyük kütleler mühim şahsiyetler tarafından ayakta tutul- mak suretile Muhalefetin memleket eelelerınde söz sahibi olduğu be- lirtilebilirdi. D.P. kendi — muhalefet devresinde iste bunu yapmıştı. Böy- le muvaffak olmuştu. Türkiye, Mu- halefetin şiddetli muhtaçtı Fakat C.H.P. Meclisinin sayın aza- ları, gölgede yatıp güneşte çalışanla- rın işine karışmaktan başka şey yap- mıyorlardı Kıbrıs Tehlike çanları Geçen hafta içinde İngiliz gazetele- rini okuyanlar, dünyanın — büyük mücadelesine hâlâ İnönü Karaosmanoğlu Bölükbaşı Menderes'in birleştirdikleri Ulus'a makaleler yazmak — suretiyle fikirlerini, duyuruyordu. Kasım — Gü- leğe gelince, yeni kanunlar karşısın- da o da kendisine mahsus bir "ten- vir plânı" bulmuştu. Millete, iktida- ra C.H.P. geldiği takdırde memleketı nasıl idare edeceğini anlatıyor, gözle- rin önüne tatlı levhalar çiziyordu. A- ma ikisinin haricinde, sanki CHP. de bir tek kul yoktu. Anlaşılıyordu ki, CHP. kendisine hâlâ Muhalefet partisi olarak faaliyet gösterecek mü- cadelecı bir kadroyu yaratamamıştır eski kadro da yeni şartlara inti- bak edememiştir. Memleketçe tanm- mış şŞahsiyetlerin inanılmaz bir çe- kingenlik içinde kenarda kalmaları, kendilerini mücadelenin içine atma- maları, onlardan — faydalanmak im- kânının bulunmaması iktidarın — sert havadis ajansları tarafından verilen haberleri takip edenler Kıbrıs mese- lesinde bir kararın arifesinde bulu- nulduğundan başka şey düşünemezler- di. Başta meşhur London Times ol- duğu halde bütün İngiliz gazeteleri ihtilâf mevzuu adanın' ıstıkbalı hak- kında kararın alınmak üzere bulun- duğunu büyük başlıklarla bıldırıyor- lardı. Umumiyetle yazılan şuydu: İn- gıltere hükümeti Kıbrısa "self-gover- ment — kendi kendini ıdare hakkı- nı tanımaya karar vermişti. alnız, üç ana mevzuda söz Ingılızlerın ola- caktı. Bunların biri dış politika, i- kincisi savunma meseleleri, üçüncü- sü de iç emniyet idi. Bu statü on se- ne devam edecekti. On senenin so- nunda bir plebisit yapılacak ve ada halkı nasıl bir idare istediği hakkın- 7